ÇÖZÜM ODAKLI TERAPİ

ÇÖZÜM ODAKLI TERAPİ SÜRECİ

Yenilikçi doktorların (Berg&Miller,1992;deShazer,1985; Hanlon&Weiner-Davis,1989; Walter&Peller,1992) çalışmaları sayesinde, okul ortamında çok büyük etkiye sahip olabilecek yeni bir danışma modeli ortaya çıktı. (Sklare 1997:4)

DeShazer, başlangıçtaki çalışmalarında bu danışma yaklaşımını kullanması ile birlikte danışanlara seanslar arasındaki yaşamlarında daha güzel olan şeylerin ne olduğunun farkına varmaları için soru sormaya başlar. (Sklare 1997:4) Dikkate değerdir ki, danışanlarının üçte ikisi gelecek seanslarına kadar birtakım şeylerin daha iyi olduğunu rapor etmişlerdir. Üçte birlik kısım birtakım şeylerin daha iyi olduğunu ifade etmemiş, bu danışanların yarısı daha önce fark etmemiş oldukları gelişmeleri keşfetmeye başlamıştır. (Sklare 1997:4-5)

Kurucuları tarafından “terapi” olarak tanımlandırılmasına rağmen bu yaklaşım birkaç sebepten dolayı terapi yerine “danışma” olarak sayılır. Yaklaşım, oldukça iyi bilmek/hakim olmak için daha kolaydır, problem çözme ve öğrencilerin ürettikleri çözümleri ve okul çevresi içinde yardım sağlanmasını vurgular. (Sklare 1997:5-6)

Bu yaklaşım danışanın danışma için kendi amaçlarını belirlemesini savunur. Danışma, danışmanın isteklerine değil, danışanın isteklerine yoğunlaşır. Müşterilere (danışanlar) sanki kendi uzmanı olarak bakılır-onlar kendileri için en iyi olan şeyi bilirler. (Sklare 1997:6)

Alandaki diğer danışma modelleri içinde yer alan birçok teknik, çözüm odaklı kısa danışmada kullanılmaktadır. Dinleme, empati ile karşılık verme, açık uçlu sorular sorma, destekleme, güçlendirme, amaçların tanımlanması ve ölçeklendirme metodunun uygulanması gibi. (Sklare 1997:6)

Danışmanın danışanlara (müşterilerine) sordukları soru çeşitlerinden bazıları aşağıdadır:

1- Gece uyurken bir mucize gerçekleşti ve ertesi gün danışma sürecinde problemin çözülür, farklı olarak dikkatini ne çekerdi?
2- Daha önce yapmamış olduğun neyi yapıyor olurdun?
3- Bu farklılığı gören kim olurdu ve onlar neyi söylerlerdi?
4- Bu mucize ne zaman gerçekleşirdi ve bu zamandan itibaren farklı olan nedir?
5- 0-10 üzerinden derecelendirme ölçeğimiz var; 0 %100 tatminsiz/ rahatsız edici durumu, 10 ise mucize olduktan sonraki günü ve danışmada seni %100 memnun edici durumu ifade ediyor, bu ölçekte kendini şu an nereye koyuyorsun?

İlk süreç başlamadan önce danışan ilk olarak sürec hakkında bilgi verir. Bu öğrencileri soracağı zor sorular için, not almaları, danışanın daha sonra danışanlar hakkında tuttuğu mesajları yazmak için verilen aralar bakımından öğrencileri hazırlar (Sklare 1997:19).

Sürecin ifade edilmesi şu şekilde olabilir (Sklare 1997:19) :

“Bu sürecin nasıl işleyeceğini size aktarmak isterim. Sizlere birçok soru soracağım, bazıları size saçma gelebilir ve cevap vermekte zorlanacaksınız. Sizlerin vereceği bazı cevapları defterime not alacağım. Bu görüşmemiz sonrasında konuştuklarımız hakkında notlarımı gözden geçirmek için bir süre odadan ayrılacağım. Geri döndüğüm zaman size ne düşündüğümü anlatacağım ve yazdığım mesajı size okuyacağım. Mesajın bir kopyasını alabilirsin ve saklayabilirsin. Bunun hakkında ne düşünüyorsun…”

çözüm odaklı terapide dil önemlidir ve dil gerçeği yaratır. Problemler kendi başlarına yoktur. Onlar hakkında konuşmalar vardır.
• Problemler, konuşulduğu zaman, konuşulduğu kadar ve konuşulduğu kişiler arasında vardır.
• Dil gerçeği oluşturduğuna göre, dil değişince gerçek de değişecektir.
• Etiketlemelere çok dikkat edilmelidir.
( depresyon – dönemsel sıkıntı) Bu nedenle, “problem konuşması” yerine “çözüm konuşması” yapılmalıdır.

1. SEANS

1. SEANS

1) BURAYA GELMEKTEKİ AMACINIZ NEDİR?

Selamlaşma sonrasında danışan “Buraya gelmekteki amacınız nedir?” sorusunu soruyor. Öğrencilerin amaç ifadeleri şu şekilde sınıflandırılabilir (Sklare 1997:20) :

a) Pozitif amaçlar
b) Negatif amaçlar
c) Zararlı amaçlar
d) Bilmiyorum şeklindeki amaçlardır

Pozitif Amaçlar gözlenebilen ve ölçülebilen davranışları ifade eder. Pozitif amaçlarını dile getiren öğrenciler “notlarımı yükseltmek istiyorum” ve “sizden bunu nasıl başaracağım konusunda bana yardımcı olmanızı isterdim” yada şunu söyleyebilirler “diğer öğrencilerle daha iyi nasıl geçinebileceğimi öğrenmek isterdim…” Bunlar genellikle müşteriler bakımından ulaşmak istenilen amaçlara karşılık gelir ve pozitif amaçlar olarak tanımlanır (Sklare 1997:20).

Negatif Amaçlar pozitif amaçlardan genellikle daha fazla dile getirilir. Tipiksel olarak iki yolla ifade edilir a) Kendileri birşeylerin yapılmasını durdurmak isterler b) Başkalarının birşeyler yapmalarını durdurmak isterler. Tipiksel olarak negatif amaçların ifade edilmesi “kötü not almak istemiyorum” veya “kontrolümü kaybetmek istemiyorum” veya “sınıfa geç kalmak istemiyorum” şeklindedir.

Öğrenciler bu tarz negatif amaçlarını ifade ettiklerinde danışan acilen görünebilir davranışlarla yer değiştirici sorularla müdahale etmelidir (Sklare 1997:22-23). Örnek 1

Danışman: Eğer kötü notlar almıyor olsaydın, o zaman ne yapıyor olurdun?
Öğrenci: İyi notlar alıyor olurdum (pozitif amaç)
Danışman: Sonuçta senin amacın iyi notlar almak. Hangi notları alırsan senin için daha iyi olacağını söylersin (spesifik amaç)

Örnek 2

Danışman: Kontrolünü kaybetmek yerine, ne yapıyor olurdun?
Öğrenci: Sakin kalmak isterdim (Pozitif amaç)
Danışman: İsteğin şey sakin kalmak ve sakin olduğunda ne yapmak isterdin (spesifik amaçların detaylandırılması)

Zararlı Amaçlar Danışan sıkça olmasa da yasaları ihlal edebilecek ve kendine zarar verebilecek birtakım amaçlar ifade edebilir. Danışanın bu tür amaçları karşısında danışman yıkıcı amaçları yararlı amaçlara dönüştürebilir. Aşağıdaki örnek bunu göstermektedir (Sklare 1997:25-26).

Örnek 1

Danışman: Amacın nedir?
Öğrenci: Artık okula gitmek istemiyorum
Danışman: Artık okula gitmek istememe sebebin nedir?
Öğrenci: Tüm derslerimde başarısızım ve sadece çabalamayı bırakmak istedim
Danışman: Sonuçta, sen eğer çok sıkı çalışabilseydin ve okulda daha iyi yapabilseydin daha fazla memnun olabileceğini söylüyorsun
Öğrenci: Muhtemelen
Danışman: Daha sıkı çalışmak ve daha iyi olmak senin için amaç olabilirmiydi?
Öğrenci: Evet, İsterdim.

“Bilinmeyen Amaçlar (Bilmiyorum, fikrim yok, bulamıyorum, umrumda değil, buna aklım ermez …. şeklindeki amaçlar) Ziyaretçilere danışman için amaçları sorulduğunda “Bilmiyorum” cevabı yaygın olanıdır. Bu cevap duyulduğunda bir çok danışman takılır/şaşırır. Hipotetik “Eğer” sorularının kullanılması (Eğer kesinlikle bilseydin….) çoğu kez danışanların amaçlarını başlatmalarına/oluşturmalarına yardımcı olur (Sklare 1997:25-26).

Örnek 1

Danışman: Amacın nedir?
Öğrenci: Bilmiyorum
Danışman: Eğer bilseydin………………..

2) MUCİZE SORUSU

Bu soru 1990 yılında DeShazer tarafından bir danışanın iyi-tanımlanmış, gerçekçi ve ulaşılabilir amaç formüle edememesi karşısında deShazerin düş kırıklığına uğraması sonucu keşfediliyor. O zamandan beri çözüm odaklı danışmalarda değerli /önemli bir araç oldu. (Sklare 1997:30).

Tipi olarak mucize sorusu şu şekilde ifade edilir (Sklare 1997:30) :

Bu akşam uykuya daldığın zamanı varsay, bir mucize gerçekleşir, fakat sen uykuda olduğun için ne olduğunu bilmiyorsun. Buraya getirdiğin problem çözüldü. Sabah uyandığında, bu mucizenin gerçekleştiğine dair hangi ipuçlarını göreceksin?

3) BAŞKA NE……. SORULARI (What Else Questions)

“Mucize olduktan sonra başka ne farklı olacak” tarzındaki sorular bu kısımda sorulur (Sklare 1997:30). “Bu mucize sonrası öğretmenin, arkadaşın, annen veya baban farklı olarak ne yaptığının farkına varabilirlerdi? (Sklare 1997:67).

4) İYİ FORMÜLE EDİLMİŞ/YAPILANDIRILMIŞ AMAÇLARIN KURULMASI

Mucize sorularını takiben, amaçlar birşeylerin varlığı veya bir şeylerin başlaması olarak ifade edilmelidir. İyi yapılandırılmış amaçlar somut, davranışsal olarak tanımlanır. “Ne” ile başlayan soruların kullanılması pozitif amaç davranışlarını betimleyen cevapları ortaya çıkarır (Sklare 1997:30).

2. SEANS

Önceki sayfa 1 2 3 4 5Sonraki sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir