ÖZEL EĞİTİME GEREKSİNİM DUYAN ÇOCUĞUN EĞİTİMİNDE ÖĞRETMENE DÜŞEN GÖREVLER

ÖZEL EĞİTİME GEREKSİNİM DUYAN ÇOCUĞUN EĞİTİMİNDE ÖĞRETMENE DÜŞEN GÖREVLER

Özel eğitime gereksinim duyan çocuğun eğitimini üstlenen bir öğretmenin başarısı; her şeyden önce bu çocuğun çok yönlü gerçeklerini bilmesine bağlıdır. Engelin anlamı, aileye etkileri, nedenleri, engelli çocuğun özellikleri, sorunları, gereksinimleri ve eğitiminde dikkat edilecek hususlar şüphesiz ki bilinmesi gereken öncelikli hususlardır. Bunların yanında engelli çocuğun ailesinin eğitimi de ihmal edilmemelidir.
ENGELİN ANLAMI : Engel sahibi olmak demek bazı yetenek ve beceriler açısından kendisinden bekleneni yapamamak ve kısıtlamak demektir.
ZİHİNSEL ÖĞRENME YETERSİZLİĞİ : Zihinsel yeteneklerde gerilik ve uyumsal davranışlarda da yetersizlik durumudur (AAMD). Genel nüfusa göre oranı %3 tür. Hafif, orta ve ağır derecede olma durumu vardır. Delilik değildir. Kalıtım veya beyin sakatlanmasıyla ilgilidir.
TEDAVİ İMKANLARI : Tıp biliminin şu andaki önleme, tedavi imkanları çok sınırlıdır.

ÖNLENEBİLEN ZİHİNSEL ENGELLİLİK DURUMLARI
* Tiroit bezi yetersizliğine bağlı zihinsel engellilik (zamanında teşhis ve müdahale ile)
* Fenilketonüri (protein metabolizması bozukluğuna bağlı zihinsel engellilik) Zamanında teşhis ve özel mamalar yardımıyla önlenebilmektedir.
* Hidrosefalliğe bağlı zihinsel engellilik (zamanında teşhis ve ameliyat ile beyinde toplanan su karın boşluğuna akıtılmakta ve zararlar önlenebilmektedir)
* Kan uyuşmazlığına bağlı şiddetli sarılık nedeniyle oluşan zihinsel engellilik(çocuğun doğduktan sonra kanının uygun kanla değiştirilmesiyle önlenebiliyor)
* Mongol tür zihinsel engellilik (uygun dönemde amniyo sıvısından örnek alınıp tahlil edilmesiyle teşhis ediliyor ve fötüs alınıp mongol doğum önleniyor)

KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİNE DEVAM EDEN ORTA DÜZEYDE ZİHİNSEL ÖĞRENME YETERSİZLİĞİ GÖSTEREN ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ
1. Vücutlarında dikkati çekecek biçim bozuklukları yoktur.
2. Okuma, yazma ve aritmetik becerilerini asgari düzeyde öğrenebilme şansına sahiptirler.
3. Dikkat dağınıklığı gösterirler.
4. unutkanlık gösterirler.
5. Soyut kavramları öğrenmede güçlük gösterirler.
6. Geç ve güç öğrenirler.
7. Birden fazla emri yerine getiremezler.
8. Tehlikeleri tam olarak bilemezler.
9. Saftırlar.
10. Küçükleriyle oynarlar.
11. Sosyal becerilerde gerilik gösterirler.
12. Öğrendiklerini genelleyemezler.

KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİ
Günümüzde eğitimden sonra normaller ve ayrıcalıların aynı topluma gireceği düşünülerek uyum sorununu en aza indirgemek amacıyla birlikte eğitim yaklaşımı benimsenmektedir.
Son yıllarda başta batı Avrupa ülkeleri, Amerika olmak üzere engelli çocukların eğitim ihtiyaçlarının mümkün olduğunca normal eğitim ortamlarında normal akranları ile birlikte karşılanması bir ilke olarak benimsenmiş ve buna ” kaynaştırma” denmiştir.
ÖZELLİKLERİ
– Kaynaştırma eğitiminde ayrı okul ve sınıf eğitiminde olduğu gibi dışlanma söz konusu değildir.
– Kaynaştırma eğitiminde engelli çocuk eğitilirken sınıfında bulunan arkadaşlarını engelli nedir, nasıl davranılmalıdır? Konusunda eğitmektedir.
– Sınıfına devam ettiği öğretmenlerini sürekli kendini yenileme uğraşısı içine sokmaktadır. (Engellinin eğitimi nasıl olmalıdır? gibi, davranışları nasıl olmalıdır? Gibi…)
– Okul ismi ve sınıf adı ile damgalanma olayı ortadan kalkmakta, ailenin benim çocuğum da okuyabilecek mi? Ona uygun okul bulabilecek miyim? Gibi endişeleri ortadan kalkmakta ve ailede bir gönül rahatlığı söz konusu olmaktadır.
– Kaynaştırma eğitiminde öğretmenlik mesleğinin kutsallığı, duygusallığı ve vicdani sorumluluğu ile mesleki kariyeri en önemli faktördür.

SINIFA İLK ADIM ATILDIĞINDA ÖĞRETMENE DÜŞEN GÖREVLER
1. Öğretmen sınıftaki çocuğu her şeyden önce bir çocuk, insan olarak görmeli sonra engelinden dolayı özelliklerini, farklılıklarını göz önünde bulundurmalıdır.
2. Çocuğun gelişim öyküsü bilinmeli,
3. Teşhis raporları incelenmeli,
4. İlaç kullanıp kullanmadığı öğrenilmeli,
5. Özel ilgileri, korkuları, uyum davranışları öğrenilmeli,
6. Özbakım becerileri öğrenilmeli,
7. Dil gelişimi bilinmeli, (Alıcı ve ifade edici dil)
8. Aileden çocuğun performans düzeyi ile ilgili bilgiler derlenmeli
9. Ayrıca öğretmen aileyi de tanımaya çalışmalıdır.

NEDİR ENGELLİ ÇOCUK AİLESİNİN ÖZELLİKLERİ
1. Yapılan araştırmalara göre engelli çocuk ailelerinin %90′ ından fazlasının fakir, eğitimsiz ve sosyal yönden yetersiz durumdaki çevrelerden geldiği anlaşılmıştır. Bu yüzden çocukları için ne yapacaklarını çoğu zaman bilememektedirler.
2. Bu ailelerde engelli çocuğa karşı eğitim açısından sağlıksız tutumlara sıklıkla rastlanmaktadır. Bunların başlıcaları şunlardır:
a) Aile çocuğu aşırı korumaktadır. Bu da çocuğun yapabileceği etkinlikleri ve dolayısıyla gelişimini engellemektedir.
b) Aile çocuğu ihmal etmektedir. Bu da çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanmasını engellemektedir.
c) Aile çocuğu çok beceriksiz bulmaktadır. Bu da çocuğun benlik kavramını olumsuz etkilemektedir.
d) Aile çocuktan başaramayacağı düzeyde çok şey beklemektedir. Bu da çocuğun ezilmesine yol açmaktadır.
e) Aile çocuğu kabul etmemekte, açık veya gizli olarak reddedebilmektedir.
f) Çocuğun varlığı açık ya da kapalı olarak inkar edilmekte ve bazen bu durum ömür boyu sürmektedir.
g) Çocuk utanç duyulan bir varlık olarak görülmekte ve evden dışarıya çıkarılmamaktadır. Bu da çocuğun sosyalleşmesini olumsuz etkilemektedir.
h) Bazen çocukla gizli veya açık olarak alay edilmektedir. Bu da çocuğun kendine saygı ve güvenini sarsmaktadır.
i) Bazen çocuğun yüzüne karşı günah ürünü olduğu söylenmekte ve böylece çocuk ezilmektedir.
j) Çocuk gizli veya açık olarak suçlanabilmektedir.
k) Çocuk küçükleriyle veya yaşıtlarıyla kıyaslanmaktadır. Bu da onda kin, nefret ve aşağılık duygularını körüklemektedir.
l) Çocuk ana-babanın birbirlerini suçlama aracı yapılmaktadır.( Çoğunlukla anne suçlanması şeklinde) sonuçta bazen boşanmalara bile gidilebilmektedir.
m) Çocuğun biyolojik, psikolojik, zihinsel, sosyal ve duygusal ihtiyaçları karşılanmamakta ve sonuçta gelişimi aksatılmaktadır. Ancak şüphesizki, bütün engelli çocuk ailelerinin bütün bu tutumları gösterdiğini söylemek mümkün değildir. Ancak özellikle eğitim düzeyinin düşük olduğu çevrelerde bu tutumların en azından bir veya birkaçına rastlamakta bir gerçektir. Çünkü mükemmel çocuk hayalinin yıkılmasıyla birlikte ebeveynlerin egoları zedelenmektedir.
3. Aileler çoğunlukla çocuklarının özür nedenlerini bilememektedir. Bu konudaki bilgileri bazen hiç, bazen çok sınırlı düzeyde bulunmaktadır.
4. Engelli çocuğa sahip aileler gerçeği bilemediklerinden gerilimli ve bazen çok karmaşık duygular içinde olabilmektedirler.
5. Aile bazen gerçekleri kabul etmede çok zorlanmakta ve bu da çocuğun sıcak kabulünü engellemektedir.
6. Aileler çocuklarının geleceklerini büyük bir endişe ile merak etmektedirler.
7. Engelli çocukların kardeşlerinde özel sorunlar oluşmaktadır. Anne-baba engelli çocuğun sorunlarıyla uğraştığından bunalabilmekte, her şeye karşı bıkkınlık gösterebilmekte ve sonuçta diğer çocuklarını ihmal edebilmektedir. Kardeşlerde anne-babanın ilgisini kendi üzerine çektiği, belli yaşantılara katılmalarını engellediği ve anne-baba yokken ona bakmak zorunda oldukları için engelli kardeşe karşı kızgınlık duyabilmekte, kıskanmakta, ilgi çekmek için yalan söyleyebilmekte, akademik ve uyum sorunları gösterebilmekte, suçluluk, saldırganlık ve utanç duyguları içinde olabilmekte veya kendilerinin de engelli olabileceklerinden korkabilmektedirler. Sonuçta engelinin nedenini merak etmekte, sorunları konuşmak istemekte ancak nasıl açacağını bilmemekte; arkadaşlarına engelli kardeşleri olduğunu söylemekten çekinmekte, evlenmek ve çocuk sahibi olmaktan çekinebilmekte ve gelecekte kardeşlerine daha fazla nasıl yardımcı olacaklarını bilmek istemektedirler.
8. Bütün bu açıklanan hususlara ek olarak ta engelli çocuğun ailesi yeterli anlayış göstermeyen, normalden sapmaları tolere edemeyen bir topluma da karşı karşıyadır.

ENGELİN KABULÜ SÜRECİNDE AİLELERİN GEÇİRDİKLERİ AŞAMALAR
Hangi engel grubundan olursa olsun engelli bir çocuğa sahip anne-babalar çocuklarını kabul sürecinde belli dönemlerden geçerler. Bu dönemlerin süresi ve yoğunluğu kişilik yapısına göre farklılık gösterebilir.ancak sosyo-ekonomik ve kültürel yetersizliklerin bu dönemlerin erken atlatılmasını olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir.

I. DEVRE TEPKİLERİ
Şok, inkar, acı ve depresyon ve aşırı ağlama
* Çok kuvvetli bir şok yaşanır ve engel görmezden gelinebilir. Bizden beklentileri destekleyici, duyarlı ve kabul edici bir tutum içinde olmaktır.
* Kötü şeylerin kötü insanların başına gelebileceğini sanır ve depresyona girerler.
* Engeli önleyebileceklerini ancak önleyemediklerine inanırlar. Bu da depresyonu artırır.

II. DEVRE TEPKİLERİ
Çelişki, Suçluluk Duygusu, Kızgınlık ve Utanç
Çelişki : Bazı anne babalar çocukların ölümlerini bile isteyebilirler. Engelin derecesinin doğruluğunu kabul etmeyerek yetersizlik gerçeğini reddederler. Performansını düşük bulabilirler. Yatılı bir kuruma yerleştirip onu tümden unutmak isteyebilirler.
Suçluluk duygusu : Üstesinden gelinebilecek en zor duygudur. Suçluluk duygusu sonucu çocuğun her isteği yerine getirilebilir.
Kızgınlık : Anne baba, engelli çocuğuna duyduğu kızgınlığı başkasına yansıtabilir. (Eşine, diğer çocuklarına, kayınvalide veya kayın pederine)
Utanç : Utanç duyan anne baba çocuğunu dışarıya çıkarmaz, aşırı özdeşleşir ve çocuğunun kusurunu kendi kusuru gibi görürler. Bu da onların kendilerine olan saygılarını olumsuz etkiler.

III. DEVRE TEPKİLERİ
Pazarlık Etme, Kabul ve uyum
Anne-babalar çocuklarının düzelmesi için din ve bilim adamlarına bazı sözler verebilirler. (Adak ve değişme sözü olabilir) Önce değişik yerlerdeki hocalara, türbelere, daha sonra doktorlara hastanelere başvururlar. Çözüm bulunamaması sonucu da en sonra eğitimcilere başvururlar. Bakarlar; eğitimleri ”iğne ile kuyu kazmak” gibi onlara zor gelir. Yine de falanca yerde bir hoca varmış, iyi bir doktor yada psikolog varmış götürelim mi? Diye sorarlar. Bu da onların engeli hala kabullenemediklerini gösterir.
Kabul ve uyum aşamasında önceki duygular tamamen yok olmasada artık anne-baba kendilerini ve başkalarını güçlü ve zayıf yanlarıyla birlikte kabul etmeyi öğrenirler. Artık anne ”beni çocuğumla birlikte kabul edin” mesajı vermeye başlar.

ÇOCUĞUN TEMEL İHTİYAÇLARI
* Koşulsuz sevme. ( ”Şunu şunu yaparsan severim yerine seni çok seviyorum, nasıl olursan ol seviyorum, ama şu davranışlarını düzeltmen gerekiyor çünkü o davranışların pek hoş değil” biçiminde ortaya konmalıdır.)
* Güven, emniyet ihtiyacı. (Önce kendine sonra başkalarına güvenecek.)
* Sayılma ihtiyacı.
* Model alma ihtiyacı.
* Üzülme ihtiyacı.
* Destek görme ihtiyacı
* Fırsat tanıma ihtiyacı. (aşırı koruma bunu önlüyor.)
* Dans etme, hayal kurma, oyun ihtiyacı.
* Kendi cinselliğini kabul etme
* Riskli işlere girme.
Çocuğun bu ihtiyaçlarının öğretmen aile işbirliğiyle karşılanması gerekiyor.

EĞİTİM AMAÇLARI
I- ÇOÇUĞUN BENLİK KAVRAMININ GELİŞTİRİLMESİYLE İLGİLİ AMAÇLAR
Güven : Çocuğun kendine güveninin gelişmesi için ;
a) Olduğu gibi kabul edilecek ve sevilecek
b) Ona tutarlı ve sürekli kuralların geçeli olduğu düzenli ortam sunulacak.
c) Olumlu yönleri vurgulanacak.
d) Yeterince yardım alacak.
Kendini denetleme : Çocuk sorumluluklarını, doğru yanlışlarını kendi kendine saptayabildiği zaman iç kontrolünü daha iyi geliştirmektedir. Bu nedenle çocuğun kendini denetlemesi ceza, tehdit, ayıplama ve küçümseme yolu ile değil benimsetme yolu ile öğretilmelidir. (kısıtlama ve kuralların nedenleri açıklanmalı ve karşı tarafta nasıl etki bıraktığı bildirilmelidir.)
Bağımsızlık : Çocuğun temel isteği öz varlığını korumak ve benliğini çevresine göstermektir. Bu yüzden onun bağımsızlık isteğine saygı duyulduğu zaman çevresine daha iyi uyum sağlar. Öğretmen veya anne-baba ona hükmetmeye veya onu istedikleri kalıba sokmaya çalışırsa çocukta inatçılık ve saldırganlık gelişir. Öğretmenle sürekli zıtlaşır. Bu yüzden;
* Çocuk kendi işini kendi yapabilmeli
* Bazı seçimleri kendi yapmalı
* Karar verebilmeli, sorumluluğunu bilmeli
* Başkalarının etkisi altında ezilip küçülmemeli
* Kendi varlığına güç ve iradesine karşı duyduğu saygı ve gurur duyguları desteklenmeli.

Kendine karşı olumlu tavır takınma : Çocuğun kendine karşı duyduğu olumlu duygular onun başarısına da olumlu etkide bulunur. Bu yüzden evdeki, okuldaki denemeleri başarılı olmalı, öğretmenini, arkadaşlarını, öğrenmeyi sevebilmeli ve sonuçta kendini mutlu hissedebilmelidir. Çevre ona bu konularda destekleyici olmalıdır.
Cinsel rolleri öğrenme : Anne-baba ve çocukların rollerini öğrenmeleri gerekir.

II- ÇOCUĞUN BİLİŞSEL GELİŞİMİYLE İLGİLİ AMAÇLAR
Yaratıcılık : Çocuğun yaratıcı özelliğinin oluşmasında çevrenin büyük rolü vardır. Bu nedenle çevre etkilerine göre çocuk yaratıcı yada pasif olmaktadır.
Girişkenlik : Çocuğun kendiliğinden hareket etmesi desteklenmelidir.
Sorun Çözme : Çocuk bazı sorunlarla karşılaştığında yardım edilmemelidir.Kendisinin o sorunu aşmasına fırsat verilmelidir. Sorunla karşılaştığında neler yapabileceğini düşünmeli. Başarısız olursa; daha daha neler yapabileceğini bıkmadan düşünüp sorunu çözmeye çalışmalı ve buna alışmalıdır.
Üreticilik : Üretici olmasının sağlanabilmesi için ona çalışmak, başarmak, yararlı olmak azmi, kazandırılmalı ve gayret ederse başarabileceği verilmelidir.
Dil gelişimi : Kendi vücudu, odası, evi ve çevresiyle ilgili bütün cisimlerle isimleri eşleştirilmeli, daha sonra da cismin olmadığı ortamda o isimleri kullanması sağlanmalıdır. Burada temel görev aileye düşmektedir.
III- ÇOCUĞUN SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİMİYLE İLGİLİ AMAÇLAR
Sevgi : çocuğun vericiliği ve paylaşma derecesi öğretmen, anne ve babadan aldıklarıyla ilgilidir. Çocuk anne-baba ve öğretmen tarafından sevilirse o da başkalarını sevmeyi başarır.çocuk güler yüzlü, kendisini koruyan, damgalamayan, hakaret etmeyen öğretmenini sever.
Olumlu İlişkiler: Çocuk herkesin haklarına saygı gösterecek, hoşgörülü olacak ve araç gereç paylaşacak. Genel görgü kurallarını öğrenecek, başarılı arkadaşlarını taktir edecek ve başkalarının da görüş açılarının olduğunu kabul edecek.
Çocuk Merkezli Yaklaşımın Benimsenmesi : Eğer çocuk merkezli yaklaşım benimsenmezse (çocuk merkezde dünya onun etrafında dönüyor gözüyle bakılması) hem öğretmen, hem de aile çocukta baskı kurulmasına neden olur. Bu baskı sonucu tepkiler çocukta iki şekilde gözlenebilir.
Baskı dışa dönük olursa; saldırganlık, agresiflik yaratır. İçe dönük olursa; ritm (kekeme), enüresiz (altını ıslatma), enkopresiz (dışkı kaçırma), tırnak yeme, parmak emme, hırsızlık, yalan söyleme, kopya çekme ve tikler görülebilir.
Sonuç olarak bu ve benzeri olaylarla karşılaşmak istemiyorsak çocuğun temel ihtiyaçlarını ve kazandırmak istediğimiz eğitim amaçlarını aile ile işbirliği içinde gerçekleştirmemiz gerekmektedir.

OKUL AİLE İŞBİRLİĞİNDE ÖĞRETMENİN YAPABİLECEĞİ ÇALIŞMALAR
1. Eğitimin etkili olması için anne-baba ve öğretmenin çocuğun ihtiyaçları konusunda birleşmeleri gerekir. Anne-babalar çocukları hakkında öğretmenin kolayca göremeyeceği birçok bilgiye sahiptirler. Öğretmen de çocuklarla sınıfta yaptığı uzun süreli çalışmalar nedeniyle onları gözleme ve günlük değişmelerini tanıma fırsatına sahiptir.
2. Zihinsel engelli bir çocuk sınıfa ilk geldiği günlerde okula gitmek istememe, sınıftan kaçta, uyum sağlayamama gibi problemler gösterebilir. İşte böyle durumlarda öğretmen vakit kaybetmeden anne-baba ile görüşmeler yapmalı, onlardan yardım istemeli ve varsa önerilerini onlara sunmalıdır. Bu gibi durumlarda bulunabilecek bazı çözümler şöyle özetlenebilir;
a) Evde biraz olsun okul, okulda da biraz olsun ev havası yaratmak. Örneğin çocuğun sevdiği oyuncağını okula getirmesi veya okuldaki bazı resimlerin aynısının eve asılması gibi.
b) Öğretmen ev ziyareti yapabilir.
c) Okulda çocuğun uyum sağlayabilmesi için anne veya baba birkaç günlüğüne sınıfa kabul edilebilir.
d) Çocuğun okula veya öğretmene alışması için evde konu hakkında olumlu konuşmalar yapılabilir;okul ya da öğretmeni konu alan güzel masal ve hikayeler anlatılabilir.
e) Okulda çocuğun daha iyi anlaşılabilmesi için evde olan bazı önemli olayların öğrenilmesine çalışılabilir.Örneğin aile içi huzursuzluk,doğum günü hastalık ölüm olayları vb. (Ancak bu bilgilerin tamamiyle çocuğu daha iyi anlamak ve onunla daha iyi iletişim kurmak için alınmak istendiği aileye anlatılmalıdır.)
3-Anne-Babalar çocuklarının özürlü olduğunu öğrendiklerinde depresyona girerler.Böyle bir durumda öğretmen ailenin olumsuz duygulardan kurtulması ve rahatlaması açısından gerçeği saklamaya çalışmamalıdır.Uygun bir dille çocuğun yapabileceği becerileri samimi bir şekilde anlatmalıdır.(Öğretmen çocuğun hiçbirşeyinin olmadığını söylerse;o zaman aile öğretmenden olağan üstü şeyler bekler ve öğretmenin çocukta geliştirdiği ufak tefek şeyleri görmeyebilir.Sonuçta da öğretmene olan güvenini yitirebilir.)
4-Öğretmenin çocukla yaptığı çalışmalar ve eğitim programı konusunda ana-babaya bilgi vermesi,gerekirse sınıftaki çalışmaları onlara izlettirmesi memnunlukla karşılanır ve işbirliğine olumlu tesir yapar.
5-Öğretmen aile ile görüşürken çocuğun yapabildiklerini ön plana çıkararak sunmalı ve yapamadıklarını da ileride yapabileceği şekilde ele almalıdır.
6-Çocuğun okula başladığı ilk günlerde neleri yapıp neleri yapamadığının sistemli bir şekilde tespit edilip kaydedilmesi ve bunların aileye anlatılması; daha sonrada çocukta olan ufak tefek gelişmelerin açıklanması ailenin moralini yükseltecektir.
7-Öğretmen çocuğun becerilerini öğrenmede aileden yararlanmalıdır.Çocuğun dil,hareket,sosyal davranış ve kendi kendine yardım becerileri zayıf olabilir.İşte bu becerilerin güçlendirilmesi konusunda öğretmen aileye evde yapılabilecek çalışmaları önermelidir.Anne -Baba çocuklarının gelişimlerine katkıda bulundukları oranda psikolojik yönden rahatlayacaklardır.
8-Çocuk hakkında alınacak kararlara anne-babaların etkili bir şekilde katılmaları gerekir.(Bireysel çalışma planı,varılacak hedefler,sınıfta yapılacak çalışmalar,anne-babların görevleri,başka kuruluşlarla yapılacak çalışmalar vb.) özellikle yeni özel eğitin yönetmeliği teşhiste,yöneltmede ailenin rızasını getirmiştir.(Çocuklarını eğitme hakları)
9-Çocukların çoğu okula başladıkları ilk dönemlerde okuma yazmayı öğrenemezler.Ancak elle tutulur gözle görülür birçok şey yapabilirler.İşte öğretmenin çocuğun yapabildiği bu gibi faaliyetleri eve göndermesi veya göstermesi aileyi hoşnut edecek ve işbirliğini güçlendirecektir.
10-Aile ile yapılan ilk görüşmede aile bireylerinden kimin çocukla ilgileneceği ve sabırla çalışacağı saptanmalı ve daha sonra çocuğun eğitimi için bu kişiyle işbirliği yapılmalıdır.
11-Öğretmen çocuğun öğrenmesi ve sorumluluk duygusunun gelişmesi açısından aileye ev işlerinden yararlanmasını anlatmalıdır.Bu çalışmalar çocuğun evde yapmaktan hoşlandığı işlerin öğrenilmesini sağlar.
Aileye Önerilecek Faaliyetler;
– Sayı kavramı açısından sofrada kaşıkların,çatalların ve oturacak kişilerin saydırılması.
– Büyük-küçük kavramının öğretilmesi açısından büyük ve küçük elbiselerin ayırtılması.
– Azlık-çokluk kavramı için hangi renkteki elbiselerin daha az veya çok olduklarının sorulması.
– Renk kavramı için çamaşır sererken çeşitli renklerdeki mandalları vermesinin istenmesi vb. gibi.
12-Aileye çocuğun eğitimi ve her yönden gelişimi için varsa bilinen faydalı kitapların önerilmesi veya ilgili toplantılara, konferanslara katılmasının sağlanması yararlıdır.
13-Aile evde konuları tekrar ederken öğretmenle aynı yöntemle çalışmalıdır.Öğretmen okulda cümleler öğretmeye başlar evde aile ise harf eğitimi verirse arada bir çelişki olduğundan öğrenme zorlaşır.Hiç bilmeyene öğretmek yanlış öğrenileni düzeltmekten çok daha kolaydır.Bu yüzden öğretmen başlangıçtan beri metodunu aileye anlatmalıdır.
14-Engelli çocuklar diğer çocuklara oranla daha çok uyarıcıya ihtiyaç duyduklarından öğrenmeyi çabuklaştırmak için çocuğun evde bol uyaranlı ortamda bulundurulması gerekmektedir.Örneğin radyo dinletmek,tv. izlettirmek,bunlar yok ise bol bol hikaye,masal anlatmak,çocuğun yaptığı faaliyetlerden bahsetmek veya onu bu konuda konuşturmak vb. çalışmalar yararlıdır.
15-Çocuğun evdeki eğitimi açısından pahalı oyuncaklara gerek yoktur.Aileye evdeki araç gereç ve imkanlardan da yararlanabileceği anlatılmalıdır.Örneğin; Tencere,tabağa kaşık çatalla vurmakla ses tonları arasındaki farklılıkların kavratılması,ipe makarna dizmekle el-göz koordinasyonunun geliştirilmesi vb. faaliyetler gibi.
16-Çocukla yapılan tüm faaliyetler sırasında ödüllendirmelere önem verilmelidir.Ancak çocuğu ödüllendirirken gerçekten ödülü gerektiren bir durumun olmasına dikkat etmeli,ödülü amacına uygun olarak kullanmalı ve maddi ödüllerden mümkün olduğunca kaçınılarak sosyal ödüllere ağırlık verilmelidir.
17-Çocuğun evde herkesçe kabul edilmesi sağlanmalı ve ona olumlu tutum ve davranışların geliştirilmesine çalışılmalıdır.
18-Öğretmenin mümkün olduğunca çocuğun ev ortamını ziyaret etmesi özellikle ona sağlanan eğitim imkanlarının öğrenilmesi ve takınılan yanlış tutumların tespiti açısından çok yararlıdır.Böylece erken tespit edilen yanlış tutumların zamanında giderilmesi aileyi de memnun edecektir.
19-Öğretmen aile ile yaptığı görüşmelerde daha çok çocuğun olumlu yönlerinden ve gelişmelerinden sözetmelidir.Aksi halde ailenin mutsuzluğu ve ümitsizliği artar.sonuçta ailenin okul ve öğretmene karşı olumsuz tutum ve davranışlar içerisinde bulunmasına hizmet edilmiş olur.
20-Eğer ailenin öğretmenle yüz yüze görüşme imkanları bulunmuyorsa telefonla görüşme veya mektuplaşmalardan da yararlanılabilir.
21-Öğrenme durumları için öğretmene hazır reçete vermek mümkün değildir.Öğretmen öğrenme durumları için kullanacağı araçları,yöntemleri,ne zaman ve nasıl kullanacağını ,ne yapacağını,öğrenciye neler yaptıracağını kendisi belirler ve uygular (Uygulama öğretmenle öğrencinin karşı karşıya gelip etkileştiği durumdur.)
Öğretmenin başarısını başta tecrübesi,kullandığı araç gereç,yöntem ve öğrettiği öğrencinin zihinsel gelişme düzeyi belirler.
Uzmanlara göre öğrenemeyen çocuk yoktur.Bunu da yaparak, yaşayarak öğrenme,başarılı olma zevki tattırma ve mutlu yaşantılar sağlamakla gerçekleştirebiliriz.

KAYNAKLAR
1-Pr.Dr.Doğan ÇAĞLAR-Aile Eğitimi ( Özel Eğitinde Aile Eğitimi Sempozyumu 2000)
2-Eskişehir Rehberlik ve Araştırma Merkezinin Aile Eğitimi konulu yayını.
3-Özel Eğitime Giriş kitabı ( Komisyon )
4-Zeka Özürlü Çocuklar ( Kocatepe yayınları-Çeviri )

1 Cevap
  1. 08 Kasım 2010

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir