OKUL MÜDÜRLERİ HAZIMSIZLIK ÇEKİYOR

OKUL MÜDÜRLERİ HAZIMSIZLIK ÇEKİYOR!

ONLAR ÖZÜRLÜ OLMAK İSTEMEDİLER!

Özürlü kişiler ülkemizde iş edinme konusunda eşit fırsatlara tam olarak sahip değildirler. Özürlüler ile işverenler arasında da sağlam bir bağ bulunmamaktadır. Özürlülerin işgörebilirliklerine dair ve hangi işleri yapabileceklerine yönelik detaylı araştırmalar yapılmamıştır. Her şeye rağmen işe yerleşebilen özürlüler de türlü türlü engelleme ve zorluklarla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Özürlü Kimdir?

Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişidir.

Bir çok kurum isteseler de istemeseler de yasa gereği özürlü kişileri işe almak zorundalar. Kurumların bazıları özürlü personeli için elinden geleni yaparken bazı kurumlar da ellerinden gelen zorluğu çıkartmaktadırlar. Yapacakları işi kolaylaştırıcı araç-gereci almayarak akıllarınca onları zor duruma düşürmektedirler. Bunla kalmayarak gözden ırak odalarda oturtmaktadırlar. Olmadı görevlendirme veya tayin isteyerek başka bölümlere geçmeleri için zorlamaktadırlar. Hiç bir şey yapamıyorlarsa eğer, selam sabahı kesiyor ve her fırsatta fırça atıyorlar. Yıldırma çalışmalarına hız kesmeden devam ediyorlar.

Belki bu yazdıklarımız kötü bir şaka olarak düşünülebilir ancak ne yazık ki suratımıza tokat gibi çarpan gerçeklerdir. Ciddiyetle üzerine titrenmesi gereken bir sorundur.

2010 yılı içinde gerçekten hükümet büyük bir atılım yaparak yaklaşık 8000 özürlüyü yapılan sınavlarla işe yerleştirdi. Bu sosyal devlete yakışan oldukça şık bir davranıştır ve kesinlikle bol bol alkışlanmalıdır. İster siyasi yatırım olsun isterse de vicdani görev olsun bu kolaylık özürlü vatandaşlara sağlandı.

Herşey güzel giderken bir çok ilden özürlü vatandaşların gittikleri kurumlarda sıkıntılar yaşadıkları duyulmaya başlandı. İşe alımın en fazla olduğu Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde tercihlerine göre dağıtılan özürlüler göreve başlamak için okullara gittiklerinde okul müdürlerinin anlaşılmayan tebkileriyle karşılaştılar. Bir çok müdür devletin sınavla atadığı özürlü personele “sen niye geldin”, “sen çay getirip götürebilir misin?”, “biz özürlü personel istemedik ki seni niye gönderdiler?”, “sen körsün ne iş yapabilirsin”, “tekerlekli sandalyenin tekerleri halıları kirletiyor. Sen başka yere git.”, “sen bir işe yaramazsın. Geç bir kenarda otur.” vb….

Okul müdürlerinin mevki ve makamlarına yakışmayan ağızlarından çıkan bu sözcükler ne yazık ki özürlü personeli derinden etkilemiştir. Mevzuata hakim oldukları sanılan bu yöneticiler(!) bu davranışlarıyla yasalarımızda da yer bulmuş ayırımcılık suçu işlemektedirler. Bu kanunlar şöyledir.

5237 S.lı Türk Ceza Kanunu
MADDE 122

Ayırımcılık
(1) Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yaparak;

a) Bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya bir hizmetin icrasını veya hizmetten yararlanılmasını engelleyen veya kişinin işe alınmasını veya alınmamasını yukarıda sayılan hallerden birine bağlayan,

b) Besin maddelerini vermeyen veya kamuya arz edilmiş bir hizmeti yapmayı reddeden,

c) Kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen,

Kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.

Özürlüler Kanunu’nun MADDE 4. ise şöyle yazmakta: Bu Kanun kapsamında bulunan hizmetlerin yerine getirilmesinde aşağıdaki esaslara uyulur:

a) Devlet, insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı temelinde, özürlülerin ve özürlülüğün her tür istismarına karşı sosyal politikalar geliştirir. Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır.

b) Özürlülere yönelik olarak alınacak kararlarda ve verilecek hizmetlerde özürlülerin, ailelerinin ve gönüllü kuruluşların katılımı sağlanır….

PEKİ ÇÖZÜM ?
Son yıllarda özrü veya kronik hastalığı olan kişiler ile ilgili yeni bir yaklaşım küresel olarak yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu kişilere bakım faaliyetinin bir nesnesi olarak bakmak ve işlevselliklerinin sınırlanmasına atıfta bulunmak yerine, odak bu kişilerin toplumda ve çalışma ortamında işlev göstermesi sağlanmalıdır.

Bir özürlünün yük olarak görülmesinden vazgeçilmelidir. Özürlünün bilinmeyen yeteneklerin farkına varılması için çaba gösterilmeli, kapasitelerinin toplum için kullanılması hedeflenmelidir. Ekonomik zorlukların yaşandığı bu dönemde de özürlülere işgücü piyasasında eşit davranılması için tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Özürlü kişilerin iş hayatına katılımı ve yeniden katılımına ilişkin diğer ülke tecrübelerine dayanarak, özürlü kişilerin işgücü piyasası pozisyonunu geliştirmek konusunda destekleyici projelerin hazırlanması amaçlanmalıdır. Başarılı bir değişim için Türkiye politikasını ve özürlülük, çalışma ve aktifleştirme alanında uygulamaları analiz edilmelidir. Özürlü kişiler için işgücü piyasasındaki konumlarını iyileştirmek için ve istihdamı kolaylaştırmak için kurumlarca istismar edilemeyecek yasal düzenlemelere ve yasalar hayata geçirilmelidir.

5378 Sayılı Özürlüler Yasası’nın 14’üncü maddesinde aşağıdaki bölüm oldukça açıktır; “İşe alımda; iş seçiminden, başvuru formları, seçim süreci, teknik değerlendirme, önerilen çalışma süreleri ve şartlarına kadar olan safhaların hiçbirinde özürlülerin aleyhine ayrımcı uygulamalarda bulunulamaz. Çalışan özürlülerin aleyhinde sonuç doğuracak şekilde, özrüyle ilgili olarak diğer kişilerden farklı muamelede bulunulamaz. Çalışan veya iş başvurusunda bulunan özürlülerin karşılaşabileceği engel ve güçlükleri azaltmaya veya ortadan kaldırmaya yönelik istihdam süreçlerindeki önlemlerin alınması ve işyerinde fiziksel düzenlemelerin bu konuda görev, yetki ve sorumluluğu bulunan kurum ve kuruluşlar ile işyerleri tarafından yapılması zorunludur. Özürlülük durumları sebebiyle işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlülerin istihdamı, öncelikle korumalı işyerleri aracılığıyla sağlanır…

Özürlülere yönelik, ayırımcılığın yapılmadığı, insanca yaşama haklarının ellerinden alınmadan üretici birer olmalarının sağlanması şarttır. Yönetimleri altında çalışan özürlülerin beceri ve yeteneklerini farkeden yönetici her zaman kazanan ve kazandıran olacaktır.

İlgili Personel Genel Müdürlükleri emirleri altındaki sözüm ona yöneticilere suç işledikleri ivedilikle genelgeyle hatırlatılmalıdır. Özürlü personelleriyle özel olarak görüşülerek suç işleyen okul müdürleri ortaya çıkartılarak gereken uyarı yapılarak ve özürlülere yönelik eğitimden geçirilmelidir. Duyarlılık gösteren yöneticilerimize teşekkür ederiz.

Hazımsızlık çeken yöneticilere de “maden suyu” bizden ücretsizdir. Şişkinliklerini gidermeleri için…

Sevgi Mutluay
www.rehberogretmen.biz sitesi adına.

12 Yorum

  1. Afyonkarahisar’da bir okula öğretmen olarak atandım ve yukarda belirtilen sorunları ciddi bir şekilde yaşamaktayım. Okul müdürü bana ders vermek istemedi. Gerekçe olarak da velilerin tepki göstereceğini, öğrencilerin benim engelimden faydalanacağını ileri sürdü. Milli eğitimle kurmuş oldukları kumpas sonucunda da beni Rehberlik araştırma merkezine görevlendirdiler. Yazdığım dilekçelere cevap verilmiyor. sözlü çalışmalarımsa “Yaparız, ederiz, hallederiz” gibi sözlerle geciktiriliyor.
    Hevesle başladığım öğretmenlik mesleği şu anda benim için adeta zehirli bir aş olmuştur. Hak etmediğim bir parayı yemekse gururuma dokunmaktadır. Hele engelimden kaynaklanan bu engelleme beni gerçekten psikolojik olarak çok zor bir duruma sürüklemektedir. Yavaş yavaş öğretmen olamayacağım hissine bile kapılmaya başladığımı söyleyebilirim. Aylardır akşama kadar boş boş oturtulmak yüzündense tembelliğe alıştığımı hissetmeye başladım.
    Nasıl çözeceğimi ise pek de bilmiyorum.

  2. Öncelikle yazıyı kaleme alan arkadaşımıza ve bizlerle paylaşan siz değerli site yöneticilerine insanlık adına teşekkür ediyorum.
    Yasaları bilmekle birlikte uygulayan, zorumlu olduğu için değil, inandığı için uygulayan yöneticiler istiyoruz.
    Yalnızca bilgi sınavını değil, duygu sınavını da kazanan bireyi engeliyle değil, yapabilecekleri işlerle değerlendiren yöneticilerimizi de buradan kutlamak istiyorum
    Bireyleri yalnızca engelleriyle değerlendiren yöneticilere ise; engelli bireyi anlamak için yaşamayı beklememeleri gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

  3. Engelliliği engel olarak gören zihniyeti, hele bu zihniyete sahip olanların bir eğitimci olduklarına inanmak gerçekten çok zor. Ülkemizde sağlanan onca olumlu yasalarda ki değişiklikler, özürlülere tanınan haklar bunlar gerçekten çok olumlu. Zor değil aslında empati kurabilmek. Bana göre tekk sorun bu. Bu yeteneğe sahip olan yöneticileri de yürekten kutluyorum.

  4. Mustafa, işin peşini bırakmazsan iyi olur. Dilekçelerini ilgili maddeye uygun olarak yollarsan, cevap vermek zorundalar. Eğer işinin arkasında duracak brokratlar yoksa, bu 2-3 ay sabret, yaz tatilinden sonraki eğitim-öğretim yılında zaten asaletin gelir. O zaman hukuki mücadeleye de başlayabilirsin. Senin müdür, anlaşıldığı kadarıyla iş yapamadığı için müdürlüğe getirilen tiplerden birisi. Memlekette onlarca köre ders veriliyor da bir sana mı verilirse, öğrenci bilmem ne yapacakmış? Ya bunların saplantıları, ahlaksızlıklarından ileri geliyor. Adam diyor ki, sen körsün, dersinde öğrenci ne yaparsa yapsın göremezsin. Bunu diyen adam, özür dileyerek söylüyorum ahlaksızdır. Çünkü 13-14 yaşındaki öğrenci, ikna edildiği zaman, karşısındakinin engelinden faydalanmayı düşünemez, düşünmez. Bunu 7 aylık öğretmenlik sürecime bakarak görüyorum. Bunu, ancak yetişkin ve her tür çıkarı, faydacılığı hesaplayanlar bilir ve yapar. Küçücük öğrencileir de kendileri gibi sanan bu adamlar, başımıza bela maalesef…

  5. Allah yardımcınız olsun, bu uğurda verdiğim mücadeleler sonucunda beni de körler okuluna yolladılar, aslında niyetleri beni de pasivize etmekti ama bu şekilde de pasivize edilmiş oldum, sizi de gerçekten iyi anlıyorum ve destek konusunda nasıl isterseniz o şekilde destek vermeye hazırım.
    Önyargıları değiştirmek o kadar zorki, adamlar bizlere bela gözüyle bakıyorlar, bizlerin yanlış yapmadan bu hataların düzeltilmesi konusunda birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var…

  6. Engelliliği engel olarak görmeyen, tüm engelleri aşıp bileklerinin hakkıyla meslek sahibi olan mücadeleden ödün vermeyen arkadaşlarımızı kutluyorum. Tüm yöneticilerin engelli çalışanlarını öncelikle kabullenen, ilk kez engelli bir çalışanla karşılaşmışsa öncelikle neler yapabileceğine soran, araştıran bireyler olmaları gerekiyor.

  7. Yorum yapacağımda bu adamlara yorum yapmaya değer mi bilmiyorum.

  8. Evet Mutlaka bunlar yaşanan gerçekler Fakat ben yönetici gözüyle bu konuya bakmak istiyorum .Örnek olarak kendinizi yönetici yerine koyun ve empati yapalım okulumuz 800 öğrencili bir okul hizmetli eksiği var. ve milli eğitim bakanlığı okulumuza bir hizmetli gönderiyor tabiki yönetici olarak seviniyoruz okulumuz daha temiz olacak bakıyoruz gelen hizmetli ortapedik engalli bir arkadaşımız tabiki buraya gelen arkadaşa kötü davranmak ,küçümsemek affedilir davranış değil bunlar olmammalı fakat yönetici ne yapsın sonuçta okuldaki problemleri çözmek zorunda moral bozukluığu olacaktır fakat şunu kabul etmek gerekiyor her yönetici lider ,iyi bir iletişimci değil patavatsıca konuşabilir .Buda hoşgörüyle karşılanabilecek bir durum değil çünkü bu gelen özürlü personelin sorunu değil o atanmış gelmiş devlet memuru ozaman sorun nerede atama yapılırken işin niteliğine göre insan atanmalı hem özürlü arkadaşlar kendilerini dişlanmış hissetmiyecek hem işler yürüyecek.Son söz kimsenin kimseyi hor görme aşağılama gibi bir hakkı yok.

  9. Bu davranışları yapanlar umarım beyinlerindeki özürden biran önce kurtulurlar…

  10. İnsanlarımız,tek pencere,tek yönden bakmaya o kadar çok alışmışlar ki,asıl onlar,duymuyor,onlar görmüyorlar.Unutmayalım Engel tek bedende değildir,ya düşünebilmede ki engel?.Biraz empati.Toplum olarak ihtiyacımız olan.

  11. hangi eğitim, hangi yönetici bırakın ALLAH aşkına. özel eğitim adına evlatlarımıza verilmeye kalkan eğitime inanmıyorum artık. benim oğlum gittiği okulda işkence gördü. evet işkence. eğitim adı altında oğluma işkence yaptılar. şikayet ettim. gelen müfettişler benim ifademi çarpıtmaya kalktılar. merak etmesinler yasa önünde tüm iddialar benim lehime. insan hakları mahkemesinde tek tek hesap soracağım. okul müdürü, özürlü şube müdürüne benim oğluma yaptıklarının hesabını fitil fitil getireceğim.

  12. İlköğretim hayatımız boyunca kızım okulda yok sayıldı.Neyse 50 şikayetimden birisi değerlendirildi.Kızım bir gün sevinçle eve geldi,anne bugün müthiş bir gündü bütün öğretmenler başımı okşadı bana iyi davrandı,tek tek hepsi kolay sorularla bana sınav yaptı,çok mutluyum dedi,sonra birgün dilekçem için çağırıldım,şikayetcimisiniz dediler.İyiye gidiyor,şimdilik şikayetimi geri alıyorum dedim.Meğerse … korkusuna iyi davranmışlar.Kızıma dil çıkaran Seval Hondor,başına çöp atan Suat hoca eliyle deli işareti yapan kenan kızını sınıfımda istemiyorum al git diyen lale.Kızım şimdi lise 3 te.Tanılamada eksikleri olduğu için okuyamaz,temel bilgiler eksik diyorlar.Temel bilgileri neden vermediniz o zaman?Tekrar şikayetçi oldum.Soruşturmayı yürüten müdür şahıs terbiyesiz ve hakaretlerle kovdu beni.Budur Türkiye de kaynaştırma eğitimi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir