KÜÇÜK MUTLULUKLAR

Küçük Mutluluklar

Mutluluğu ararken acaba izlediğimiz yol doğru mu? Siz mutluluğu nerede arıyorsunuz? Kabarık bir cüzdanda mı? son model bir arabada mı? oldukça lüks bir evde mi? Yoksa altın ve pırlantaların parlaklığında mı?
Bakın mutluluk nerede…

Doğdumuz andan itibaren anne ve babalarımız bizlerin üzerine hayeller kurmaya başlarlar. Büyüyünce ne olur acaba??? Umarım iyi bir işi olur da bize ve kendine bakar. Veya iyi bir eğitim alır sonra da benim yerime geçer… Anne babaların kafalarında bu tür cümleler uzar gider…

İşte o mucize dediğimiz an geldi ve dünyaya kendimizden bir parça geldi. İlk fotoğrafı, ilk ağlaması, ilk süt içişi, ilk çişi, ilk kakası, ilk gülücükleri, ilk tutuşları, ilk gaz çıkartması, ilk ses çıkartması, ilk kelimeleri, ilk kez anne demesi, ilk kez baba demesi, ve uzayan liste…

Bu ilkleri yaşarken kısa bir süre dahi olsa çocuğumuzun bir doktor olması, bir mühendis olması, ünlü bir şarkıcı olması vb. aklımıza gelmez… Bu minicik anların tadını çıkartırız belki. Belkide bu güzel anların yaşandığı sıralarda sizler çok uzaklardasınız ve göremediniz bu ilkleri…

Gel zaman git zaman bu ilkler zamanla unutulur çocuk üzerine planlar yapılır. Anne babalar kendi yapamadıklarını veya yaptıkları, beğendikleri meslekleri çocuklarına kazandırmaya çalışırlar. İşte mutsuzlukların, kızgınlıkların başladığı anlar da bu dönemlerdir…

Çocuğunuzun gelişimi beklentileriniz yönünde gitmemeye başlayınca suçlamalar, kızgınlıklar, yavaş yavaş yer yüzüne çıkmaya başlar. Çocuğun eğitimi için en iyi çevredeki okul soruşturulur. Hiç olmasa da kulaktan dolma bilgilere başvurularak sözde en iyi öğretmen bakılır. Veya çocuğun elinden tutulur en yakın okula gidilir ve kaderine çıkacak öğretmenin ellerine teslim edilir. Hazır laf açılmışken yattığı yer cennet olsun rahmetli babam da elimden tutup beni eve en yakın okula götürmüştü. Ne öğretmeni tanırız ne de öğretmen bizi tanırdı okula başladığım zamana kadar… Lafı fazla uzatmayım. Ben şu an ne iş mi yapıyorum? İyi bir üniversite okudum. Mastır yaptım ve Uzman Psikolojik Danışman oldum. Bu kadar mı? Bilgisayar ve web yazılımı alanında kendimi geliştirerek bir çok kamu kuruluşuna ve özel kuruluşa danışmanlık yapıyorum…

Evet bıraktık beni bir yana. İlkokul süreci başlar. İlk kalemler tutulur ve ilk harfler beyaz kağıtlara işlenir. Bu dönemler güzeldir. Hızla da geçer. Dersler ağırlaşır, öğretmen sayısı artar, ödevler çoğalır. Ağırlaşan sırt çantaları altında yavrucaklar ezilir.

İlk ciddi notlar gelince kimisi üzülür, kimisi sevinir, kimileri de oralı bile olmaz. Sevinçler, üzüntüler ve kızgınlıklar bir birine karışır…Kimisi çocuğunu kucaklar öper, kimisi döver ve kimisi de orala dahi olmaz. Okursa adam olur okumazsa kendi bilir…

Evet okursa adam olur. Peki okumazsa ne olur???

Tabiki herkesin akademik olarak başarılı olması beklenemez. Eğitim tezgahından geçerken birileri ipi göğüsleyecek, birileri de bu yarıştan geri kalacak. Geri kalanlar ne olacak?

Geri kalanlar eğer şansları varsa bir mesleğe yönelecek, hayatlarını kazanmaya çalışacaklar. Bu yolda ilerleyenlere bir sözümüz yok. Peki şanslı olmayanlar ne yapacak? Ne yapacaklarını burada yazmaya gerek yok. Cezaevlerindeki hükümlü sayılarına, haber programlarındaki cinayet ve hırsızlıklık haberlerine ya da sınırı kaçak geçmeye çalışırken eski bir teknede boğulup gidenlere bakmanız yeterli olacaktır.

Uzunca olan yazımızdan bir hisse çıkartacak olursak; ilk yapmamız gereken evladımızı ne olursa olsun karşılıksız sevmemizdir. Düşüncemiz, bizden bir parça olan bu varlıktan nasıl faydalanırız değil, bu kişiye daha fazla ne kazandırabiliriz olmalıdır. Hal böyle olunca, hem biz mutlu oluruz, hem çocuğumuz mutlu olur hem de sorumluluğunu bilen bireyler yetişir.

İşte o zaman dünya biraz daha çekilir hale gelir…

İbrahim ELİBAL
Uzman Psikolojik Danışman

1 Cevap
  1. 19 Şubat 2013

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir