GEÇMİŞİ ANMAK VE GELECEĞE AKTARMAK

GEÇMİŞİ ANMAK VE GELECEĞE AKTARMAK

“Geçmişi Anmak ve Geleceğe Aktarmak.” Bu sloganı önümüzdeki yıllarda kendimize hedef edinmemiz gerekiyor. Bugün geçmişle geleceğimizi birleştirmek, yaşananları unutmamak ve unutturmamak artık bizim neslimizin görevi olacak. Çünkü Holokost’u yaşayan ve hayatta kalabilenler gitgide azalmakta ve aramızdan gitmekte. Günümüzde tüm dünyada hayasızca inkarına bile yeltenilen Holokost ve hiç dinmeyen antisemitizm hareketleri ancak bu sayede gelecek kuşaklara aktarılabilecektir.

Bir annenin vasiyeti
Elizabeth Broderova-Lewin, ölürken ailesine tek bir şey vasiyet etti; S.S. St. Louis gemisinde seyahat ettiği biletin ve o yolculukta kullandığı pasaportunun İsrail’deki Yad-Vashem müzesine teslim edilmesini istedi. Böylece bu evrak emniteye alınacak ve geleceğe ulaştırılabilecekti.
Diğer Holokost kurtulanları gibi Elizabeth Broderova-Lewin, savaş sırasında yaşananları ve ailesinin akıbetini hiç kimseyle paylaşmadı ve diğerleri gibi, yaşadığı herşeyi ruhunun derinliklerine gömdü. Ailesine yaşadığı sürece hiçbir şey anlatmadı, sessizliğe büründü.
Ancak bugün, onun 1977 yılında kanser hastalığından ölmesinden 24 yıl sonra, ailesi geçmişi eşeleyerek annelerinin Avrupa’da neler yaşadığını, savaş sırasında ailesine neler olduğunu araştırmaya başladılar. Elizabeth Broder-Lewin’in öyküsü neydi? St. Louis gemisine binebilmeyi nasıl başarmıştı? Geminin Avrupa’ya geri döndürülmesinden sonra, diğer bütün Yahudileri bekleyen zalim akıbetten nasıl kurtulabilmişti?
Elizabeth Broder-Lewin, 1918 yılında Çekoslovakya’nın Olomouc kentinde, geleneksel bir Siyonist ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Üç kızkardeşi ve bir erkek kardeşi vardı. Kızkardeşlerden ikisi ikizdi. Bugün hayatta olan akrabaları onun geçmişi hakkında pek az bir şey bilmelerine rağmen, o dönemde aile dostları olan Tamar ve Willy Groag aile hakkında pek çok şey anlatabiliyorlar. “Broderova kızkardeşler, kasabanın en güzel kızlarıydı. Birçok hayranları vardı. Bunlardan biri Elizabeth’e aşık olan Berlin’li Helmut Lewin’di. Helmut önce Elizabeth’in kalbini çaldı, daha sonra da onunla evlendi.” Helmut’la olan ilişkisi sayesinde Elizabeth St. Louis gemisi için bir bilet bulabildi, yine aynı sayede geminin geri gönderilişinde Helmut’un aile dostları olan Henrique ailesi onu Londra’ya getirip kurtarmayı başardılar.
Elizabeth’in kızı Evelyn Trotzky 1990 yılında Holokost’un gölgesinde, karanlıklar içinde kalmış olan annesinin ailesini araştıran bir video kaseti hazırlamaya başladı. “Babam Helmut Lewin Berlin’de doğdu. Ailesi son derece zengin ve yüksek seviyede kişilerdi. Ancak, “Kristallnacht” gecesinden sonra gerçeklerin ayırdına varıp Almanya’yı terketmeye karar verdiler. Önce Filistin’e gittiler. Orada yaşama şartları o denli zor ve ağırdı ki, hemen ardından ABD’ye yerleşmeye karar verdiler. 1936 yılında Helmut’un henüz kız arkadaşı olan annemiz Elizabeth o dönemde ikisinin de Prag’da üniversite öğrencileri olduklarını anlatırdı. Aslında annemin babamın geçmişi hakkında anlattığı tek şey de budur zaten.”
Helmut’un ailesi Filistin’e gittikleri vakit, Elizabeth ve Helmut da Avrupa’yı terketmeye karar verirler. Helmut hemen ABD’ye gider ve Elizabeth’in oraya gelebilmesi için planlar yapmaya başlar. Şans eseri St. Louis gemisine binebilmesi için bir bilet bulur.
1939 yılında, emniyetli bir cennet bulmak umuduyla 935 Yahudi yolcuyla birlikte Elizabeth de St. Louis gemisine biner. Genç kız gemiye bindiğinde geminin rotası Küba’dır. Helmut, Elizabeth’i karşılamak için Küba’ya gider. Fakat acı kader elbette ki yine Yahudilerin yakasına yapışacaktır. Küba hükümeti geminin ülkeye demir atmasına izin vermez. Böylece gençler kavuşamazlar. Gemi Florida kıyıları boyunca giderken, Helmut gemiyle yarışırcasına onu karadan takip eder. Umudu Amerikalıların gemiyi kabul etmesine bağlanmıştır.
Sonuç olarak Florida kıyılarını günlerce arşınlayan St. Louis gemisi, çaresizlik içinde burnunu yine Avrupa’ya doğru çevirir. Kaçınılmaz son artık herkesi kıskacına almıştır. Helmut mücadele etmekten vazgeçmez, aile dostları olan Henrique ailesine Elizabeth’i geminin indiği limanda karşılamalarını onu yanlarına almalarını rica eder. Elizabeth’in gemiden hangi limanda indiği hala bilinmemektedir. Bu yerin Britanya, Belçika ve Hollanda olup olmadığı hala meçhul. Fakat herşeye rağmen genç kız Henrique ailesiyle buluşur ve Londra’ya varır. St. Louis gemisinden çıkan diğer Yahudiler tekrar ülkelerine geri dönerler. Birkaç ay içinde o ülkeler Naziler tarafından işgal edilir ve hepsinin yok oluşuna neden olur.
Hazırladığı video kasette, Elizabeth’in kızı Evelyn şöyle demektedir; “Yıllar boyunca annem Çekoslovakya’da kalan ailesinin akıbetini hiç öğrenmedi. Üstelik savaştan hemen sonra onlar yıllarca aramasına rağmen…” ancak daha sonraları ikiz kızkardeşlerinin ve annesiyle babasının yok edildiğini, erkek kardeşi Joseph ile diğer kızkardeşi Rose’un ise mucize eseri hayatta kalabildiklerini öğrenebildi.
1942 yılında Elizabeth, Henrique ailesiyle birlikte çıktığı ikinci yolculukta Kanada’ya gitmeyi başardı, böylece Helmut’la orada yeniden biraraya gelebildiler. Genç kızın oraya varmasından hemen sonra evlendiler ve Stanford Conneticut’a yerleştiler. Bir yılı bile doldurmadan Elizabeth’in ikiz bebekleri dünyaya geldi.
Evelyn anlatmaya devam ediyor; “Annem yıllarca geçmişi içine bastırdı. Neler olduğunu o yıllar boyunca hiç anlatmadı, sanırım hayatta kaldığı için kendini suçlu hissediyor, vicdan azabı çekiyordu, ya da kendince haklı bir nedeni vardı. Fakat bu her ne idiyse bunu evde konuşmaya veya tartışmaya asla yanaşmadı.”
Bugün yıllar sonra önce annesini, daha sonrada kendi kızı Deborah Ziering’i kaybeden Evelyn bugün sarıldığı inançla şunları söylüyor; “Annemin ölürken bana verdiği ve Yad-Vashem’e teslim etmemi vasiyet ettiği St. Louis gemisinin bileti ve pasaportu onun geçmişini canlandırmamız gerektiğini işaret eder gibi… bu günlerde Yad-Vashem’e bu evrakı teslim edip hem bir vasiyeti yerine getireceğim hem de ailenin başına neler geldiğini öğrenebileceğim!”

Sara YANAROCAK

Kaynakça: Jerusalem Yad Vashem Quarterly Magazine, Vol. 21, Winter 2001

1 Cevap
  1. 22 Şubat 2011

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir