CUMHURİYET BAYRAMI HAKKINDA YAZI

CUMHURİYET BAYRAMI HAKKINDA YAZI VE ÖNEMİ

Sokaklarda “yaşasın Cumhuriyet” sesleri yükseliyordu o gün. Cumhuriyet bayram havasıyla coşkuyla karşılanmıştı. Uzun savaşlardan yorgun düşen halk, artık mutlu, barış dolu günlere ellerini uzatmak istiyordu.

Atatürk; “Türk Milleti istiklalsiz yaşayamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır” derken halkın bağımsızlığa olan tutkusunu biliyordu.

Cumhuriyet Bayramı hakkında yazı yazmak önemli bir olay. Dilerseniz zorluklarla geçen o günlere bir dönüş yaparak, Cumhuriyetin bizlere kattıklarına bir göz atalım.

Çanakkale geçilmez dendi. Geçirmediler düşman askerlerini. Anadolu’nun bakir topraklarına el sürdürmediler. Müttefikler 1.Dünya Savaşı’nda yenik düştü. Savaş cephede bitmişti ama masada hala sürüyordu. Osmanlı Montros Ateş kes antlaşmasını imzalamak zorunda. kaldı. Bu öyle bir ateş kes antlaşmasıydı ki antlaşmayı imzalayan devlete ateşten gömlek giydiriyordu. İşgalci devletler adeta kanser hücresi gibi Osmanlı’nın tüm hücrelerine yayılmaya başlamış, gittikleri her yerde halkı hiçe sayıyor ve maddi, manevi tüm unsurlara müdahale ediyorlardı. Çanakkale Savaşında geçemedikleri boğazları, şimdi hiçbir engele takılmadan geçiyorlardı.

29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilanına götüren hareket 1919’da başladı ulusal direniş. İlk kurşunun ardından, top, tüfek sesleri dinmedi düşmanın bağrında. Yurdun toprakları paylaşılmıştı. Tüm ulus tek yumruk olmuş, gidişe dur diyordu.

Kuvayi Milliye oluşturularak ayrı ayrı hareket eden gruplar tek çatı altında birleştirildi. Vatanın kurtulması ve birliğin gösterilmesi için bu birleşim şarttı. Asker halkla birlikte çalışarak kurtuluşa giden yolda birlikte yürünecekti. Amasya’dan Erzurum’a, Erzurum’dan Sivas’a kurtuluşun dev adımları atıldı.

23 Nisan 1920’de 1. Büyük Millet Meclisi toplandı. Zafer kazanılana kadar tüm birimlerin en üst düzeyde hazır olması kararı alındı. Yetkiyi milletten alan meclis kararları hızla alıyor, gerekli düzenlemeleri zaman geçirmeden yapıyordu. İlk anayasa ve İstiklal Marşı kabul edildi. Ancak yapılacak daha çok iş vardı. Halk Türk Ordusu’nun güçlü olması ve savaşlarda başarı göstermesi için elindeki avucundaki her şeyi bağışladı. Kimi atını verdi, kimi çarığını, kimi buğdayını, kimi yorganını, kimi yününü, kimi öküzünü… Tek amaç Türk Ordusu düşmanı yurdun bağrından söküp atsın.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, düşmanlarca Anadolu’da çıkartılan ayaklanmaları bastırıyor, düşmanları söküp atmak için cepheler açıyor, bağımsızlık için gece demiyor gündüz demiyor çalışıyordu.

Türk milleti inaçlı ve azimliydi. Atatürk misaki milli dedi. Tüm vatanı savunmak şartını koyarak hiçbir toprak parçasından vazgeçilmeyeceğini söyledi. Vatan toprağında düşman çizmelerini görmek istemiyordu.

Türk milletinin azmi 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı getirdi. Türk askeri İzmir’e ilerliyor topraklarımızı düşman askerlerinden ve zulümlerinden temizliyorlardı. Millet önemli bir savaşı kazandı ve sorunlar geride kaldı.

24 Temmuz 1923’te Lozan antlaşması imzalandı. Tüm dünya yeni bağımsız Türk devletini kabul etti.

Bağımsızdı artık Türkiye. İşgalci düşmam devletleri çekilmiş ve ordularımız İstanbul’a girmişti. Demokratik bir biçim verildi bu devlete. Ankara Başkent oldu, 2. Millet Meclisi kuruldu. Cumhuriyeti ilan etme zamanı artık gelmişti.

Takvimler 29 Ekim 1923’ü gösteriyordu. Cumhuriyet ilan edildi. Atatürk oybirliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhur Başkanı seçildi. İsmet Paşa başkanlığında bakanlar kurulu oluşturuldu. Anayasanın 1.maddesinin sonuna Türkiye devletinin şekli Cumhuriyettir cümlesi ilave edildi. Cumhuriyetçilik Ulu önderin ilkesiydi. Saltanat kaldırıldı, peşinden hilafet. Öğrenim birleştirildi, anayasa kabul edildi. Çağdaş devletlerin kullandığı giysiler benimsendi. Halkı sömüren tekke ve zaviyeler kapatıldı, medeni kanun kabul edildi. Yeni Türk Alfebesi kabul edildi. Hızla millet okulları açıldı. Türk tarih kurumu, Türk Dil Kurumu kuruldu. Soyadı taşıma zorunluluüu, kadına seçme ve seçilme hakkı kanunlar yasalar derken demokrasinin en güzel şekilde yaşandığı bir ülke haline geldi yurdumuz.

Türk kadını meclise girdiğinde Avrupa’daki kadınlar hala bu hakkı alamamışlardı. Türk kadını onlara örnek olmuştu. Atatürk “Cumhuriyet düşünce özgürlüğünden yanadır. Türk milletinin karekterine, örf ve adetlerine en uygun olan idare cumhuriyet idaresidir” demiştir.

İnsanımız haklarını arıyabiliyor, düşüncelerini açıklayabiliyor, seçme hakkını özgürce kullanabiliyor, kadın erkek sokakta rahatça yürüyebiliyor, çünkü bu topraklarda “Cumhuriyet” var. Bu topraklarda halkın sesi hiç susmayacak.

Bizler açlığı, yokluğu bilen bir halkız. Bizler için mücadele eden, bu halkın ve vatanın bağımsızlığı için gözlerini kırpmadan canlarını verenleri hiçbir zaman unutmayacağız. Kanlarını bu toprağa döken tüm gazilerimizi saygıyla ve şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.

Türk milleti varoldukça bu topraklar kimler tarafından nasıl işgal edilmiş olursa olsun, geçmişte düşmanları nasıl söküp attıysak vatanın bağrından gelecekte de daha fazlasını yaparak vatanı işgalden kurtaracağız.

İbrahim ELİBAL
UZM. Psikolojik Danışman

5 Yorum
  1. 13 Ekim 2009
  2. 13 Ekim 2009
  3. 13 Ekim 2009
  4. 14 Ekim 2009
  5. 26 Ekim 2009

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir