AİLE İÇİ İLETİŞİM VE ÇOCUK EĞİTİMİ

AİLE İÇİ İLETİŞİM VE ÇOCUK EĞİTİMİ

 

 

 Çocuk yetiştirmek dünyanın en zor işi. Unutmayın ki çocuğunuzu dünyada en iyi siz yetiştirirsiniz. Çünkü onu en çok siz sevdiniz. Tabii ki, anne baba olarak çocuk yetiştirme sürecinde bir çok hatalarınız olmuştur. Ama önemli olan geçmişte hata yapmış olmak değil, hata yaptığını farkederek bunu kabul edip, gelecekte aynı hatayı yapmamaktır. Prof.Dr. Üstün Dökmen’in bir sözü var.  Anne babaların genelde, sayılabilecek miktarda hatası, ama sayılamayacak kadar da çok doğru davranışı vardır. diyor. Önemli olan gelişmektir.
 Çocuk dünyaya hiçbir davranışı biliyor olarak gelmez. Dünyaya gelen bebeğin ‘ iyi-kötü, güzel-çirkin doğru-yanlış’ gibi değer yargıları yoktur. Çocukta gözlemlediğimiz iyi yada kötü davranışları, çevresiyle özellikle de en yakınındaki ailesiyle ilişkileri sırasında öğrenir. Örneğin  yemek yememekte direnen çocuğa ‘hadi kızım açıver ağzını. Yoksa ablan abin yiyecek’ diyerek kıskançlığı öğrenmesini sağlıyoruz. Ya da çocuğumuz küçükken kafasını duvara çarpmıştır. Çocuğun kafasını kendisinin çarptığını düşünmesini sağlamak yerine tepkimiz ne olur bir düşünün. Eşek kapı neden kızımın kafasına vurdun. Ah sana Ah sana diyerek bizde kapıyı döveriz. Bu şekilde onlara kendi davranışlarımızı ya a hatalarımızı kabul etmeden direkt karşıdakini suçlamayı ve şiddet kullandırmayı öğretiriz. Sonra da örneğin bebeğini parçalayan çocuğumuza kızarız. Onlara çok sinirlendiğimiz, sabrımızı taşırdıkları zamanlarda aşırı tepkiler vererek kendilerine güven duymalarını engelleyip sağlıklı kişilikler geliştirmelerini engelliyoruz. Sonra da danışmaya gelen birçok velimizde gözlemlediğimiz ‘çocuğum ders çalışmıyor, sözümü dinlemiyor, ne yapacağımı şaşırdım’ şeklinde yakınmaya başlıyoruz. En önemli özelliğiniz sakin olmak olmalı. Çocuklarınızla ilişkilerinizde öfke ve telaş gibi aşırı tepkilerden kaçınmak ve sakin olmayı başarabilmek profesyonel anne baba olmanın bir gereğidir. Çocuklarımız genellikle İlgi görmek istediklerinde ‘Beni gör, farkıma var, beni dikkate al, benimle ilgilensene’ demenin bir yolu olarak bizi kızdırmayı kullanırlar. Çocukların yaramazlık diye tabir ettiğimiz davranışlarının birçoğunun temel sebebi budur. Bizden bekledikleri ise sinirlenmemiz yani onlarla olumsuz bile olsa ilgilenmemizdir. Tıpkı bir caddede röportaj yapılırken diğer insanların zıplayarak kameraya el sallamaları gibi. Sakin olmak ve ‘Benim ilgimi bu şekilde çekemezsin. Olumlu davranışlar gösterdiğinde benim dikkatimi çekebilirsin’ mesajını verip, onun ilgisini çekecek fırsatlar sunmak. İşte yapılması gereken bu.
 Kendi çocukluğunuzu hatırlayın. Anne babamız bizim bir davranışımızdan yola çıkarak uzun nutuklar attıkları zamanları bir düşünelim. O bitmek tükenmek bilmeyen ve genellikle konusu kısa sürede sapan nutukları dinlerken neler hissettiniz. Dahası, bu nutuklar bizim davranışlarımız üzerinde ne kadar etkili olmuştu.
 
 Tüm kalbimizle inanıyoruz ki, bütün anne babalar iyi niyetlidir. Umurlarında değilmiş gibi görünseler de çocuklarımız için de biz ve bizim davranışlarımız çok önemli. Dünyaya yeniden gelecek olsalar inanın, anne baba olarak yine sizi seçerlerdi. Biz onlar için değerliyiz.
 Çocuklarımızda istemediğimiz davranışlar gözlemliyorsak ve çocuklarımızın bu davranışlarını değiştirmek istiyorsak işe kendi davranışlarımızı gözden geçirmekten başlamalıyız. Çocuğun bu istemediğimiz davranışı yapmasında bizim mutlaka önemli bir payımız vardır. Kendimizi objektif, cesur ve dürüst bir şekilde eleştirmeliyiz. Suçlu arayarak ya da bahaneler üreterek değişim gerçekleştiremeyiz.

      Çocukların problemli bir kişilik geliştirmelerine neden olan bazı anne baba beklentilerinden söz etmek istiyorum.
      Bazı kişilik yapılarından örnekler verip düşünmenizi sağlamak istiyorum.
      Çocuğum söz dinleyen, itiraz etmeyen, yaramazlık yapmayan, kurallara tamamen uyan, izin verilmeden konuşmayan, çok çalışkan biri olsun.
      Çocuklarım için neyin en uygun ve en iyi olduğunu  ancak ben bilebilirim. Hangi alanda başarılı olacaklarına ben karar veririm.
      Eşiniz ve siz, hem okulda hem de evde kolayca yönetilebilen, edilgen, uyumlu bir çocuk yetiştirmenin gerekliliğine inanıyorsunuz. Çevreyle problem çıkarmadan ortama kolayca uyum sağlayan insanlar olmasını istiyorsunuz.
      Bütün çocukların dünyaya iyi ve güzel olarak geldiklerini biliyorsunuz ama yine de çocuklarınıza her an kontrol altında tutulması gereken zararlı bir varlıkmış gibi davranıyorsunuz. Çocuklarınızı, şaşırtıyor, korkutuyor ve onları bağımlı hale getiriyorsunuz.
      Kesinlikle bütün anne babalar gibi siz de çocuklarınızı çok sevdiğiniz için ilerde işlerine yarasın, zorluk çekmesinler diye evler, arsalar, miraslar bırakmanın yollarını düşünüyorsunuz. Bu mirası bırakabilsek bile çocuklarımızın bu mirası korumakta güçlük çekecekleri aklınızın ucuna gelmiyor.
      Çocukların eğitim sorumluluğunun okula ve öğretmene ait olduğuna inanıyorsunuz. Baba olarak çantasını, kitaplarını, almalı, giydirmeli ve karnını doyurmalıyım yeter  diye düşünüyorsunuz. Öğretmenlerin çocuklarınızı hem akademik hem kültürel, hem psikolojik, hem sosyal, hem mesleki ve hem de ahlaki yönden geliştirmesini bekliyorsunuz. Çünkü öğretmen herşeyi iyi bilen ilim sahibi bir kişidir.
      Ancak değişen ve gelişen dünyada ve ülkemizde, bu zihniyette yetişen çocuklarımızın  değişime sağlıklı bir şekilde uyum sağlayıp, ruh sağlığı yerinde kişilikler oluşturması mümkün müdür?

2 Yorum
  1. 12 Kasım 2012
  2. 02 Ekim 2013

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir