mozart hayatı, yaşamı, yapıtları, eserleri, diğer bilgiler, Stili, Bölüm V

Mozart

  Bu yazımız VI bölümden oluşmaktadır. Diğer bölümleri okumayı unutmayınız. 

Stili  Bölüm V

Müzik tarihinde Avrupa’da Barok ve Geç Barok dönemleri ile Klasik dönem arasında yer alan Rokoko dönemini anlayabilmek için, Avrupa’da, özellikle Fransa’da
olup biten politik gelişmelere bakmak gerekir,

 zira, genelde bir aristokrat (soylular ve seçkinler) sanatı olan Rokoko’nun gelişimini en iyi Fransa’da
gözlemleyebiliriz.Fransa’da “L’état c’est moi” (Devlet Ben’im) diyerek uzun yıllar hüküm süren ve dönemi, Barok Sanatın doruk noktası sayılan XIV. Louis 1715’de ölmüş ve
tahtın varisi henüz çocuk yaşta olduğu için  Orleans Dük’ü Kral Naipliği (Régence) görevini üstlenmiş, böylece, XV. Louis’in 1723’de tahta çıkışına kadar
sürecek Régence dönemi başlamıştı.

Eğlenceyi seven, teşrifat kurallarının sıkılığından pek fazla hoşlanmayan Orléans Dük’ünün döneminde Kral ailesi ile öteki soylular arasındaki sınırlar
azalmaya yüz tutmuş, kral ailesi opera temsillerine, açık hava gösterilerine ve diger eğlencelere katılarak daha aşağı tabaka arasına  rahatça girmeye
başlamıştı.  Soylular, Aristokratlar, büyük, görkemli saraylardan daha küçük konaklara, daha az formaliteye yer verilen daha küçük salonlara geçiyorlardı.
Etiket kurallarındaki bu azalma, formaliteden giderek uzaklaşma, Régence’dan sonra, XV. Louis döneminde de devam etti. Bu atmosfer, dönemin sanatına da
yansıyordu. Barok sanatındaki aşırı duygu ifadesinden kaçınılıyor, daha samimî davranış, zekâ, sevimlilik, duygusallık ve eğlendiricilik tercih ediliyordu.

Önceleri, düzgün olmayan incileri tanımlayıcı bir sıfat olarak kullanılan Barok sözcüğünü müzik sanatında ilk kullanan  Fransız Filozofu Noël-Antoine Pluche
olmuştur. Pluche bu sözcüğü 1746’da dinlediği kemancı Jean Pierre Guignon’un keman çalış stilini anlatmak amacıyla kullanmıştır. 1768’de yayımlanan “Dictionnaire
de Musique “ (Müzik Sözlüğü’nde) ünlü Fransız düşünür Jean-Jacques Rousseau ise Barok Müzik hakkında şu tanımı veriyor :

“Barok müzikte armoni karmaşık, modulations (geçkiler) ve dissonances (uyumsuzluklarla) doludur. Melodilerse sert, kulak tırmalayıcı ve doğallıktan uzaktır.
Intonation’u (doğru tınlatılmaları) zordur ve ezgi hareketi de zorakidir.”

Gerek Pluche’e gerek Rousseau’ya göre Barok müzik garip, küstah, saldırgan ve doğallıktan uzaktır.

 Rokoko sözcüğü ise bahçe düenlemesinde kullanılan ve taşlar kullanılarak doğal bir görünüm sağlamayı öngören Rocaille deyiminden gelmektedir. Süsleme sanatlarında,
hafif, düzensiz figürlerle, sarmaşık ve iri yapraklarla bezemeyi anlatan bu deyim, Barok’un güçlü, çarpıcı renkleri yerine daha hafif, açık renk tonlar
kullanan, şiddetli duygular uyandırmaktan çok hoşa gitmeye, zerafete, inceliğe önem veren, gerçekçi olmayan, yapmacık, sanki öyleymiş duygusu uyandıran,
yapma bir doğa izlenimi veren uçuk ve zarif bir üslubu nitelemek için kullanılmıştır. XVIII. Yüzyılın ortalarına doğru doğal görünmeye önem veren İngiliz
tipi bahçeler moda olmuş, resim sanatında ise büyük boyda, etkileyici tablolar yerine küçük portreler, hayalî manzaralar ve bahçelerde eğlenenlerin çizildiği
resimler tercih edilir olmuş, ihtişamın yerini gündelik, samimi davranışlar almıştır. Bavyera’da, Güney Almanya’da, Avusturya’da yapılan yapılarda, Gotik
çizgilerinden ve ihtişamından ve tek renkliliğinden uzaklaşılmış, beyaz ve altın rengi sevilerek kullanılmıştır.

Bu değişim müzik sanatına da yansımakta gecikmemiştir. Bu üslüba verilen başka bir sıfat da Galant sözcüğüdür. Fransız dilinde bu sözcüğün 1. Kadınlara
karşı hoş görünmeye çalışan, zendost. 2. Arkadaşlığı iyi, hoşa giden. 3. Hoşa gitmeye çalışan, tatlı dilli. 4. Sevi ile ilgili, sevgiye değgin. 5. Hoppa,
hafif meşrep. 6. Mert, soylu davranışlı, gönlü yüce. 6. Çapkın. 7. Âşık, dost, gibi pek çok anlamı vardır ve bu anlamları dilimizde bir tek sözcükle karşılamamız
mümkün değildir. Bu az çok farklı anlamlar arasında özellikle, hoşa gitmeye çalışan, tatlı dilli ve  hoppa, hafif meşrep sözcükleri, dönemin sanat anlayışını
en iyi anlatan nitelemeler sayılabilir.

Oysa, Mozart’ın yapıtları Haydn’ın yapıtları gibi Klasik stilin tipik örnekleri sayılır.  Geç Barok dönemin karmaşık kontrpuanına, duygu ve düşünce yoğunluğuna
tepki olarak ortaya çıkan galant (zarif) stilde ilk bestelerini veren Mozart, daha sonra, Geç Barok bestecilerin kontrpuanından etkilenerek yapıtlarında
bu yönteme de yer vermeye başlamış ve böylece, Haydn’la birlikte klasik stilin ortaya çıkıp gelişmesine katkıda bulunmuştur. Onun yapıtlarında, Klasik
Stilin belirgin özellikleri olan aydınlık, açıklık, saydamlık ve dengenin yanı sıra, Galant stilin özellikleri arasında yer alan hafiflik, zerafet, duygusallık
da eksik değildir. Giderek daha fazla kullandığı kromatizm ise, yaşadığı dönemin bestecilerinde pek görülmeyen bir özelliktir. Mozart hemen her önemli
türde besteler verebilmiş çok yönlü bir bestecidir. Senfoniler, operalar, konçertolar, oda müziği alanında sonatlar, dörtlüler, beşliler ve dinsel müzik
alanında çeşitli eserler yazabildiği gibi, divertimento’lar, serenadlar, danslar vb gibi daha hafif, eğlendirici yapıtlar da yaratabilmiştir. Özellikle
piano koncertoları daha sonra çok büyük önem kazanacak bu türün öncüleri ve yetkin örnekleri arasında yer alır. K. 466 Re minör, K.491 Do minör Piano Konçertoları,
1788’de altı hafta içinde bestelediği son üç senfoni (K. 543 Mi bemol Majör, K. 550 Sol minör ve K. 551 Do Majör Senfoni) K. 465 “Dissonant” Dörtlünün
yavaş başlangıcı onun giderek olgunlaşan ve klasikleşen stilinin en karakteristik örnekleri arasında sayılabilir.

Henüz küçük bir çocukken dinlediği her türlü müziği kolayca taklid edebilen Mozart, hayatı boyunca yaptığı gezilerde dinlediği müziklerden büyük ölçüde
yararlanmasını bilmiştir. Londra’da tanıdığı Johann Christian Bach ve daha sonra Paris, Mannheim ve Viyana’da dinlediği dönemin bestecilerinin Rokoko ve
Galant stildeki yapıtları onun gençlik yapıtlarına örnek olmuş, İtalya’da karşılaştığı İtalyan Tarzı Uvertürler ve Opera Buffa, besteci olarak gelişmesine
çok büyük etki yapmıştır. Bu yapıtların basit, hafif, eğlendirici tavrı, tonik, dominant ve alt dominant akorlarına, kadanslara verilen önem, simetrik
müzik cümleleri, belirgin bölmelerin yan yana getirilişiyle oluşan yapı Geç Barok dönemin müziğindeki karmaşıklığa tepki olarak ortaya çıkmış ve giderek
gelişerek Klasik stilin doğmasına yol açmıştır. Mozart’ın ilk senfonilerinin bazıları, biri birine bağlanan üç bölmeli İtalyan Uvertürleri gibidir. Pek
çoğunun bütün bölümleri aynı tonalitededir, sadece ağır bölüm tonik’in minör tonalitesinde yazılmıştır. Bazıları J. Chr. Bach’ı, bazıları Viyana’lı bestecileri
örnek alır. Ama gerek yaşça gerek besteci olarak olgunlaştıkça, Mozart Barok stilin bazı özelliklerine, özellikle de füg tarzına yapıtlarında yer vermeye
başlar. Örneğin, K. 201 La Majör 29 numaralı Senfoni’sinin birinci bölümünün ana temi kontrpuan tarzında serimlenir. Müziksel cümlelerde dörtleme’den kaçınır.
1773’de yazdığı Quartet’lerin son bölümlerinde füg tarzını kullanır. Füg tarzıyla Sonat formunun bir araya getirilişinin en görkemli örneği ise “Jupiter”K.551
Do Majör Senfoni’nin son bölümü ile Sihirli Flüt operasının Uvertürüdir.

Alman edebiyatında   Sturm und Drang diye bilinen akımdan Haydn da Mozart da belli bir ölçüde etkilenmişlerdir.

20 Yorum

  1. çok uzun olmuş ama işimize yarıyacak sanırım su anda bilgisayar dersindeyizzz bence

  2. süper tebrikler yanlız biraz daha dataylarıyla verseydiniz….

  3. çok süper,çok güzel ama müzik hacamızın istediğini bulamadım
    yarımcı olursanız sevinirim…:>

  4. çok bilgili fakat benim istediğim bu değil bana yardımcı olur musunuz?

  5. Benim çok hoşuma gitti ve çok mükemmel olması çok ama çok güzel hatta gayette mantıklı

  6. klasik müzik eserleri konusunda önemli bir kişiliktir. Teşekkür ederiz kendisine bize güzel eserleri dinleme fırsatı verdiği için.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir