10 KASIM 1938 HAKKINDA YAZI
19.yüzyılın son çereğinde bir çok ülke gibi Balkanlarda Osmanlı’nın yönetimindedir. Ancak tıpkı ötekiler gibi Balkanlarda imparatorluğun ağır sorunlarıyla çalkalanmaktadır.
Mustafa Kemal böylesi bir atmosferin egemen olduğu dönemde 1881 yılında Selanik’te doğar. Okul çağına geldiği zamanda o dönemin eski yeni eğitim tartışmalarından etkilenir. Bir süre annesi Zübeyde Hanımın çok istediği mahalle mektebine devam eder. Daha sonra babasının isteği ile yeni eğitimin verildiği Şemsi Efendi mektebine kaydedilir.
O günlerde Selanik tıpki İstanbul ve öteki Osmanlı şehirleri gibi imparatorluğun çöküşüne neden olacak olayların odağındadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu karanlık tablo, orduda görevli üst düzey Purusyalı bir subayın Berlin’deki arkadaşına yazdığı mektupta da apaçık gözler önündedir:” Osmanlı saltanatı, krallıklar, prenslikler, cumhuriyetler yığını haline gelmiştir. Memleket fakirdir. Devlet gelirleri çok azalmıştır. İhtiyaçları karşılamak için hükümetin yapabilecekleri devlet görevlerini parayla satmak, hediyeler koparmak, paranın ayarını bozmaktır.”
İmparatorlukta ters rüzgarların estiği bu sırada, yabancılarla dolu olan Selanik’te azemetli askerlerin görünüşleri Mustafa Kemal’e bambaşka bir güç verir. O çoktan gelecekteki mesleğini belirlemiştir. Ailesinin karşı çıkmalarına rağmen kararı kesindir. Subay olacaktır.
Mustafa Kemal 1893 yılında Askeri Rüştiye’ye girdi ve Kemal adını aldı. 1895 yılında Selanik Askeri Rüştiyesi’ni bitirdi, Manastır Askeri İdadisi’ne girdi. Burada bulunan Ömer Naci ve arkadaşları Mustafa Kemal’in düşünsel gelişiminde oldukça etkili olmuşlardır.
14 Mart 1899’da İstanbul Harp Okulu Piyade sınıfına girdi. Mustafa Kemal, artık önünde açılan yeni ufuklara doğru dolu dizgin yol almaktadır. Memleketin güzel günlerinin planlarını hazırlamaktadır.
1902’de 21 yaşında okulu bitirip kurmay sınıfına ayrıldığında, varolan yönetime karşı tepki içinde olması onun siyasi kimliğinin filizlendiğinin habercisidir. Gelecekte işbirliği yapacağı subaylarla tanışması da yine bu döneme rastlar. Arkadaşlarıyla çıkarttıkları gazetedeki yazıların çoğu Mustafa Kemal’e aittir. Gizli toplantıları padişahın ajanlarınca öğrenilince Mustafa Kemal’in görev yeri de belli olmuştur. İmparatorluğun uzak köşesi Şam’daki 5. Ordudur.
Şam’da arkadaşlarıyla bir çok çalışma yapmıştır. Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Yeni bir Türk devletinin planlarını yaptı. Şam’da topçu stajını yaptı ve Kolağası oldu.
Mustafa Kemal özgürlük düşüncesini daha geniş bir coğrafyaya yayma çabasından hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Birçok çalışmaları yaptıktan sonra gizlice Selaniğe gitmiştir. Selanikte İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde etkili olacak kişilerin de katılımıyla gizli toplantılar düzenlemiştir.
Mustafa Kemal bir mektubunda şu satırları yazmıştır:
“Bir takım tasarılarım hatta büyük tasarılarım var. Ama bunlar yüksek bir mevki elde etmek ya da zengin olmak gibi maddi cinsten şeyler değil. Bu tasarılarımın gerçekleşmesi hem ülkemin yararına olacak hem de bana görevimi yapmış olmaktan dolayı zevk verecek. Büyük fikri başarıya ulaştırmak istiyorum.”
Mustafa Kemal düşüncelerini uygulamaya koymaya başlamıştır. Birçok zorluk da onu beklemektedir. İmparatorluğun farklı yerlerinde görevler almış, çıkan isyanları bastırmıştır.
Mustafa Kemal’e göre Türk milletinin asıl sorunu batı dünyasından geri kalması, çağdaş uygarlık seviyesine ulaştıracak olanaklardan yoksun bırakılmış olmasıydı. Yeni bir Türk devleti kurmak düşüncesi giderek daha bir biçimlenmekteydi Müstafa Kemal’de.
Ünlü hikayecimiz Ömer Seyfettin’in Balkan Savaşları esnasında subay olduğu günlerde tuttuğu günlüğünde şu satırları oldukça çarpıcıdır:
“27 Ekim 1912. Kaç gündür, kaç gecedir burda çekmediğimiz sefalet kalmadı. Üzerimize yağmurlar yağdı. Çamurlar içinde yuvarlandık. Askerin hepsi hasta. Hepimiz açız.”
“28 Ekim 1912. Artık Rumeli’nin gittiği muhakkak.”
“15 Kasım 1912. Süngülerimizi taktık öyle bekliyoruz. ”
“2 Aralık 1912. Selanik, Üsküp, Manastır düşmanların eline düşeli günler oldu.”
“23 Aralık 1912. Birçok nefer vuruldu.”
“14 Kasım 1913. Sulh imzalandı.”
Balkan Savaşları’nın sonucunda Osmanlı İmparatorluğu İstanbul ve Atina Antlaşmalarını imzalayarak Balkanlarda ve Ege Denizi’ndeki tüm varlığını kaybederek ağır bir dağılma sürecine girer. Ayrıca Balkanlardan başlayan yoğun göç, toplumsal ve ekonomik açıdan oldukça önemli sorunlar yaratmıştır.
Ülkenin üzerinde yine kara bulutlar gezmektedir. 28 Haziran 1914’de Avusturya Veliaht Prensi Franz Ferdinand Saraybosna’da bir Sırp olan Gavrilo Princip tarafından öldürülmüş ve bu olayın ardından I. Dünya Savaşı patlak vermiştir. Bu sadece bir bahanedir. Asıl görünmeyen sebebler daha derinlerdedir. Alman ve İngiliz rakabetine dayanan uzlaşmazlık savaşı doğurmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu savaşlar esnasında bir çok zafere imzasını atmıştır. Ancak 1.Dünya Savaşı ortakları yenildiği için Osmanlı İmparatorluğu yenik sayılmıştır. Koşulları oldukça ağır antlaşmalar imzalatılmıştır.
Böyle yokluklar için ömrünü geçiren büyük önder dahice planları sayesinde Türk devletini kurmuştur. Türk devleti tüm dünyada tanınmıştır.
Ülu önderin yaptığı devrimleri ilgili kaynaklardan ayrıntılı bir şekilde bulabilirsiniz.
10 Kasım 1938 Atatürk’ü bedenen aramızdan ebediyete uğurladığımız gündür. Ancak 10 Kasım Türk milletinin geriye dönüp geçmişi hatırlaması için özel bir gündür. 10 Kasım hakkında yazı yazmak sanıldığı gibi öyle kolay değildir. 10 Kasım hakkında yazı yazmak, 10 Kasım 1938 tarihini içselleştirmek de gerekir.
Atatürk hakkında yazı kaleme alan kimi yazarlar, Ulu öndere haksızlık da etmişlerdir. Asıl gerçekler bir tarafa bırakılmış, ünlü olmak uğruna özel yaşantılar sergilenmiştir.
Biz Atatürk gençleri her zaman uyanık, oyunlara karşı tetikte, düşünce olarak zinde ve dinç olmalıyız.
Ulu önder 71. ölüm yıl döneminde unutulmadı, unutulmayacaktır. Genç beyinlere daha derin çizgilerle kazınacaktır.
Büyük ATATÜRK,
Sen rahat uyu. Mirasçın olan Türkiye Cumhuriyeti bizler ve bizden sonrakiler tarafından sonsuza kadar yaşatılacaktır. Senin düşüncelerin tam olarak uygulanacaktır. Hiçbir namert el onlara uzanamayacaktır. Nasıl geçmişte vatanıma uzanan namert elleri sen ve Türk milleti kırdıysa, gelecektede buna cesaret edeceklerin elleri kırılacaktır.
Ruhun şadolsun.
%%% %%% %%
10 Kasım hakkında yazı bizleri umutsuzluktan biraz daha kurtarıyor. Atatürk’ü anma haftası yaklaşırken 10 Kasım 1938 hakkında biraz daha kafa yormak gerekiyor.
10 kasım bir yas günü değil, milletçe şapkamızı önümüze koyup düşünme günüdür.
10 kasım şiirleri okudukça gözlerim hep yaşla dolar. 10 kasım şiiri yazmak bir yetenek, 10 kasım şiiri okuyup anlamak ayrı bir yetenek.
10 kasım hakkında yazı konuşma metni gibi olmuş. İçerik olarak doyurucu sayılır. Bunları bir tarafa bırakacak olursak, birer Türk kadını olarak, fedakarlık yapmaktan çekinmeyeceğiz. yazınızın son kısmındaki cümlere sonuna kadar katılıyorum ve ben de bu yazıya imzamı koyuyorum. Ne mutlu Türküm diyene.
10 kasım hakkında yazı ancak bu kadar iyi olur hocam. Ellerinize sağlık. Cumhuriyet bayramı hakkında yazılar okudum. Bu iki gün de bizler için oldukça önemli.