Unutulmayan Sevgiliye

UNUTULMAYAN SEVGİLİYE;

Bu satırları yazmak, kafamdakileri tam olarak ifade etmek inan oldukça zor oldu. Eksiksiz yazmak için beynimin son kıvrımına kadar seni hissetmeye çalıştım. Seni ve senli günleri özlüyorum.

Seni ilk öptüğüm zamanı hatırlıyorum. Güven Park’ta idik. Çekingen ve ürkek. Acemi. O an içime sıcaklığının aktığını hissetmiştim. Güçlü ve silinmeyecek bir sıcaklık. Güven Park diye Apti İpekçi parkına gittiğimizi aklıma gelir zaman zaman. Gülümserim usuldan.

İçimden gelen mısraları fısıldamıştım sana.

Karanlığı yırtan güneşin ilk ışıklarında
Yeni doğmuş bir bebeğin çığlıklarında
Sevdanı tatmak var ya.

Bir yağmurda taksi bekleyişimiz. Islanmıştık sırım sıklam. Atkınla korunmaya çalışmıştık hatırlarmısın. Paylaşım denen güzellik başlamıştı bile. Islanmıştık, titreyen bir beden ve kenetlenmiş eller.

Yıllar akıp geçti. Okullar bitti okullara başlandı. Hani hatırlarmısın. Sigarayı bıraktığım günlerden birinde tam sigarayı ağzıma aldım ve sen geri dönüp görmüştün. Amma utandıydım. Kırıp atmıştım. Her şey sigara gibi kırılıp atılmıyor. Elde kalan nikotin kokusu gibi bir şeyler kalıyor bir yerlerde. Kanıyor.

Bir gün tatile gittik. Ne mecaraydı ama. Çardakta geçen zaman. Deniz kenarında kabuk toplamalar, komşu kampta bira içmeler.

Kitap okuyuşlarımız geliyor aklıma. Cabbar baba, Cuma, Sanlı, Ediz, Ökkeş hepsinden ötesi Bezgin Bekir. Birlikte yaşattık onları.

Bir yavruyu kazıdık içimizden. Umutlarımızla. Güzel bir adı olacaktı kızımızın. Onda tomurcuklanacaktı sevdamız. Ellerimle tarayacaktım saçlarını. Ağladığında öpecektim usuldan usuldan. Yavrum yavrumuz olacaktı sevdamızın abidesi. Vazgeçilmeyeni. Patikler alacaktım ona. Saçlarını lüle lüle bağlayacaktım. Savrulacaktı rüzgar vurdukça. Dünyanın bütün çocukları güzeldir. Yavrumuz başka güzel. Defteri, kitabı, çantası olacaktı daha okula gitmeden.

Kızılay’dı dar zamanlarda uğrak yerimiz. Dar zamanlara sıkıştırılmış üzüntüleri, mutlulukları, sevinçleri yaşadık. Birlikte soluk aldık sokak isimlerinde. Sıcak demedik, soğuk demedik turladık bir aşağı bir yukarı. Bizi ıslatan yağmurları, bizi buluşturan kaldırımları özledim. Kafamızı bozan bir yer oldumu silerdik defterden, uğramazdık mekana bir daha. Arada bir başka yere gidecek olsak, burnumuzda tüterdi Kızılay. Onsuz olmuyor sensiz olmadığı gibi.

Seni yaşadım odamda yine sensiz. Üstünde “I love you” yazan yastığı kokladım, sarıldım uzun uzun. Seni bulmak istedim her sarılışımda yokluğuna… Biraz da ördekle oynadım. Başka türlü vaklıyordu ufaklık… Öpüşüyorlardı notanın her tınısında müzik kutusunun kahramanları. Öptüm seni soluksuz kalana kadar boş kollarımda.

Bir gün telefonun ucunda bir ses şöyle diyordu: “Çok sevdiğim birinin kısa bir şiirini okuyacağım.” Başladı:

Bir avuç dolusu sevgi getirdim sana
Taa yüreğimin derinliklerinden
Ve bir parça güneş çaldım senin için
Sevgiye susamış kara Afrika’dan.

Ve herkesin sevgiyle yüreklerinin dolmasını dileyerek kapadı telefonu. Sekiz yıl önceki ses bunları diliyordu. Benim yüreğim senin sevginle dop dolu.

Ve gözümün nuru, akbulutum, güneşim, tomurcuk gülüm, alın yazım seni seviyorum yani yarınları.

**

Sevdiğin şarkılar çalıyor radyoda. Yine sensiz dinliyorum. Biri bitiyor, biri yerini diyerine bırakıyor. Her doğan yeni gün gibi.

Saat epeyce ilerlemiş. Karşı apartmanda bir kadın haykırıyor sarhoş oğluna. Yorgun bir sesle. Bıktığını söylüyor ağlamaklı küfür dolu sesiyle. Çöp arabası geçiyor sokaktan gürültülü. Bir daha kullanmayacağımız eşyaları topluyor. Belki de başkaları için bir kaç lokma ekmek parası… Sokak köpekleri geceye inat duyuruyorlar seslerini yankılanan dar sokaklarda. İçeride 76 yıllık annem uyuyor yorgun bedeniyle. Geride bıraktığı özlemleriyle. Yaşlılığın getirdiği hastalıklarla uraşıyor kimi zaman iniltiler arasında…

Öksürüyorum ciğerlerim parçalanırcasına çektiğim her dumanda. Büyük bir hızla yanıyor parmaklarımın ucunda sona doğru. Ortak bir yanımızvar bu sigarayla. O benim sonumu yaklaştırıyor ben de onun. Nikotin sarılığında bir hayat bu benimkisi. Her sigarada koyulaşan bir dünya…

Gidişini hatırladım. Yağmurlu bir Ankara akşamıydı. Elin sım sıkı avuçlarımdaydı. Hiç o kadar sıkı tutmamıştım onları. Görüşürüz diyordun göz yaşları arasında görüşürüz. Dediğin gibi olmadı ama. Şimdi nerelerdesin? kiminlesin? ne yapıyorsun? Mutlusundur umarım yeni…

Bense olmuyacak hayellerle seni düşünüyorum uykusuz gecelerimde. Yorgunluktan sızan bedenim yine sensiz uyanıyor sabahlarda. Yoksun, yoksun, yoksun. Takılmış bir plak gibi kafamda dönüyorlar…

Öksürüğüm kesilmiyor. Daha artan bir şiddetle parçalıyor ciğerlerimi. Gecenin bir yarısı televizyonda sigaranın zararlarını anlatıyorlar bangır bangır.

Kimin umrunda…

Yazan: İbrahim Elibal
Uzman Psikolojik Danışman
Nisan-2002

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir