RİSK ALTINDAKİ ÇOCUĞUN SAPTANMASINDA EBEVEYNİN ROLÜ

RİSK ALTINDAKİ ÇOCUĞUN SAPTANMASINDA EBEVEYNİN ROLÜ

Aile ortamı çocuğun zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki gelişiminde çok önemli bir role sahiptir. Gelişimsel olarak farklı ihtiyaçların ve özelliklerin
öne çıktığı çocukluk ve ergenlik döneminde, ebeveynin de farklı becerileri öğrenmesi ve uygulaması gerekmektedir.

 Ebeveynlikle ilgili birçok beceri öğrenilebilir. En azından yapılması gerekenler veya mahsurlu davranışlar üzerine bilgi edinmek mümkündür. Ancak, etkili
ebeveynler olmakta en geçerli öğrenme çocuğun özelliklerine duyarlı olarak çocukla beraber öğrenmedir. Birden fazla çocuk sahibi olan birçok ana babanın
da destekleyeceği gibi, aynı ana babanın yetiştirdiği çocuklar birbirlerinden farklı mizaç ve davranış özellikleri taşıyabilirler.

Bu bölümde, genel geçer bir ebeveyn davranışı modelinden ziyade, etkili ana-babalar olmak için dikkat edilmesi gerekenler ve temel hatalar, çocukların gelişimsel
aşamaları dahilinde anlatılacaktır. Öncelikli kural, her çocuğun birbirinden farklı olduğudur. Ebeveyn çocuk ilişkisi de diğer ilişkiler gibi aslında bir
dansa benzer, karşı tarafın hızı ve kendi hızınızı ayarlarken karşılıklı olarak adımlara dikkat etmek gerekir. Bu sunum, ebeveynlere çocukla ilişkide,
riskleri saptama ve çeşitli problemlerle baş etme açısından yol göstermeyi amaçlamaktadır.  

Büyümek ve Riskler

Diğer bölümlerde izah edildiği gibi istismara maruz kalma her yaş dönemi için son derece önemli bir risktir. Çocukların yaşlarına bağlı olarak riskler incelendiğinde,
çocuklar gelişim sürecinde farklı risklere açıktırlar. Öncelikle okul öncesi dönemde, çocuğun temel güvenliği ve sağlığından tamamen ebeveyn sorumludur.
Bu dönem ebeveyn için belki de çocuğu korumanın görece daha kolay olduğu bir dönemdir, çoğunlukla çocuk en az bir yetişkinin gözetimi altındadır (veya
öyle olması doğrudur).

Okul çağı-ergenlik öncesi dönemde (6-11 yaş), karşılaşılabilecek riskli durumlar arasında, sosyal uyum sorunları, okul ve başarıyla ilgiliyle sorunlar,
öğrenme güçlükleri, dikkat bozuklukları olabilir.

Ergenlik dönemiyle birlikte (12-18 yaş) son derece çalkantılı bir duygusal sürece giren gencin büyüme, bağımsızlaşma, yetişkin rolünü geliştirmeyle ile
ilgili sorunlarına okul sorunları, sosyal kimliği ve uyumuyla ilgili sıkıntılar, ilişkisel sorunlar, disiplin sorunları ile alkol-madde kullanımıyla ilişkili
sorunlar eşlik edebilir.

Beklenmedik hayat olayları ve krizler sonucunda çocukların sıklıkla geçici davranış problemleri geliştirdikleri, ancak uygun destek sağlanmazsa söz konusu
problemlerin kalıcı hale geldiği bilinmektedir. Kriz durumlarında çocuklar daha önceki yaş dönemlerindeki davranışları ve özellikleri tekrar sergiledikleri
bir gerileme içine girebilirler. Böyle dönemlerden okul rehberlik servislerinin haberdar edilmesi, en azından yardım alma ihtiyacının belirlenmesi açısından
önem taşır. Söz konusu kriz durumları arasında, ebeveynden ayrılık, ebeveynin ciddi rahatsızlıkları, ebeveynin ölümü, ailede değerli bir yakının kaybı,
ayrılık veya boşanma sayılabilir. Yine hatırlanılması gereken nokta, çocukların tepkilerinin birbirinden farklı olduğudur. 

Nasıl bir Ebeveynsiniz?

Ebeveyn Tarzları ve Çocuğun Davranışsal, Duygusal, Sosyal Problemleriyle İlişkisi

Her dönemde şimdiki gençlerin veya çocukların eskisi gibi olmadığına dair yakınmalara rastlanmıştır. Bu hal, şimdiki çocukların veya gençlerin bizim çocukluk
veya gençlik dönemimize göre daha sorumsuz veya daha ilkesiz olmalarından ziyade zamanın gerekliliklerinin farklılaşmasındandır. Şu anda ebeveyn olmakla,
yirmi yıl önce çocuk yetiştirmek arasında ciddi farklar vardır. Üstelik, ana babaların hatırlamaları gereken önemli bir nokta, bugün sekiz, on yaşında
olan çocukları aslında en az on sene sonra yetişkin, sağlam, sağlıklı, sorumlu ve dengeli kişiler olmaya hazırlama yükümlülükleridir.

Ebeveynler çocuk yetiştirmede farklı tarzlara sahiptirler. Çocuğun sosyal becerilerinin gelişmesinde, okul başarısında, psiko-sosyal gelişiminde ve davranış
problemlerinde ebeveyn tarzı önemli bir rol oynar.  Farklı kaynaklarda farklı tarzlar ifade edilse de, genelde dört tür ebeveyn tarzından bahsedilir: otoriter,açıklayıcı-
otoriter, müsamahakâr, alâkasız tarzlar. Bu dört tür olağandışı ebeveyn tarzlarını değil, insanların genellikle çocuk yetiştirirken ki tavır ve davranışlarını
kapsamaktadır. Temelde ana babanın çocuğu yetiştirirken onu etkilemesi, ona öğretmesi ve onu kontrol etmesi beklenir. Bu dört tür ebeveynlik tarzı ana
babanın çocuk üzerinde ne kadar kontrol sahibi olduğuna ve bu kontrolü ne şekilde uyguladığına bağlıdır.

Otoriter yaklaşım ebeveynin çocuktan beklentilerinin yüksek ve çocuğun ihtiyaçlarına duyarsız olduğu bir tarzdır. Otoriter ebeveyn, itaate büyük önem verir
ve kuralların sorgulanmasına tahammülsüzdür veya açıklanma yapma ihtiyacı hissetmez. Kültürümüzde genellikle benimsenen ebeveyn modeli otoriter yaklaşımla
benzerlikler gösterir. Önemli bir fark, kuralların sorgulanamaz olmasıyla beraber, ebeveynin kuralları uygulama konusundaki tutarsızlıklarıdır. Türkiye’de
çocuğun uysal, ağırbaşlı ve itaatkar olması en değer verilen özellikler olarak öne çıkmaktadır. Çocuğun bu niteliklerine karşılık gelen ebeveyn, itaate
değer veren, katı ve hatalı davranışı mutlaka cezalandıran birisidir. Genelde kuralların nedenleri bilinmez, kurallar sorgulamak için değil, uyulmak içindir.
Sadece cezadan kurtulma arzusu hatalı davranışın önündeki engeldir. Ceza korkusu ortadan kalktığında, çocuğun davranışları yönetecek bir içsel ayar mekanizması
çoğunlukla oluşmamıştır. Bu durumda çocuğun ebeveyn gözetiminden uzaklaştıkça (büyüdükçe), kuralları esnetmek için ara yollar ve mazeretler bulmaya çalışması,
isyankâr olması, yakalanmayacağından emin olduğunda yasaklara yönelmesi muhtemeldir. Otorite sahibine itaat öğrenildiğinden, grup içinde güç sahibi olumsuz
arkadaş modellerinin kolaylıkla etkisinde kalabilirler. Özellikle fiziksel cezaların da eşlik ettiği otoriter ebeveyn tarzı, çocuğun da aynı tarzı benimsemesiyle
sonuçlanacaktır. Araştırmalara göre, otoriter ebeveyne sahip çocuklar okulda ortalama başarıyı yakalarlar, ancak zayıf sosyal becerilere, düşük özgüvene
sahiptirler ve depresyona girme olasılıkları daha yüksektir.

Müsamahakâr ebeveyn çocuğun taleplerine ve ihtiyaçlarını duyarlıdır ancak çocuğa sınır koyma ve çocuktan beklentiler konusunda zayıftır. Genellikle geleneksel
olmayan yapıda ailelerde uygulanır. Çocuktan olgunlaşması beklenmez ve çocuk hatalarıyla yüzleştirilmez. Hatalarıyla yüzleşmeyen ve net olmayan sınırları
öğrenemeyen çocukların okul, iş yaşantısı gibi yapılandırılmış ortamlarda uygun davranması zorlaşır. Kendilerinden ne beklendiğini anlamakta güçlük çekerler.
Bu tür ailelerde yetişen çocuklar üzerinde yapılan araştırmaların gösterdiği, okul başarılarının daha düşük olduğu, davranış problemlerine daha sık rastlandığı,
ancak öte yandan öz güvenlerinin yüksek, sosyal becerilerinin daha gelişmiş olduğudur.

Açıklayıcı otoriter ebeveyn, çocuğa uyguladığı kontrol ve çocuğa karşı duyarlılık konusunda otoriter yaklaşım ile müsamahakâr yaklaşımın arasında bir noktadadır.
Sınırlar ve kurallar belirlidir, çocuktan beklentiler nettir, aynı zamanda ebeveyn çocuğa karşı duyarlıdır. Çocuk kendisinden ne beklendiğini, kuralları
ve nedenlerini bilir, ancak aynı zamanda ebeveynin kendi ihtiyaçlarını takip ettiğinin ve fikirlerine önem verdiğinin farkındadır. Daha demokratik bir
tarz olan açıklayıcı otoriter ebeveyn yaklaşımında çocuğun sınırlarına önem verilir. Terbiye konusunda cezalardan çok olumlu davranışların takdir edilmesi
ve desteklenmesine rastlanır. Böyle ana babalar çocuklarının kendilerini ifade edebilen, sosyal sorumluluk sahibi, kendi ayakları üzerinde durabilen ve
işbirliğine yatkın olmalarına önem verirler. Açıklayıcı otoriter ebeveyne sahip çocuklar, kuralların gelişi güzel konmadığını ve nedenlerini bildiklerinden
dolayı bunları içselleştirerek duygularını ve davranışlarını ayarlayan bir çeşit içsel mekanizmaya sahip olurlar. Ebeveyn çocuğa sınır koymada net olduğundan
çileden çıkma noktasına gelmez. Çocuk açısından dengeli bir model teşkil eder. Çocuğa duyarlı olduğu için beklentiler ve yükümlülükler çocuğun yaşı, yetenekleri
ve gelişimsel düzeyi ile uyumlu ve gerçekçidir. Çocuk kendisi hakkında olumlu duygulara sahip olur ve öz güveni yükselir. Çeşitli araştırmalara göre, açıklayıcı
otoriter ebeveyne sahip çocuklar farklı özellikteki ana babaların çocuklarına kıyasla sosyal olarak daha başarılı, kendiyle barışık, okula ve çalışma hayatına
daha uyumludurlar.

Alâkasız ebeveyn tarzında hem çocuktan beklentiler düşüktür, hem de çocuğun özelliklerine ve ihtiyaçlarına pek duyarlı değildir. Uç noktalarda ihmalkâr
ebeveyn davranışlarına rastlanır. Çocuk için belirlenmiş kurallar yoktur, veya gelişi güzel ve duruma bağlı olarak çocuğun ne yapması gerektiği söylenir,
çocuğun duygusal ihtiyaçları ve fikirleri umursanmaz. Böyle ebeveyne sahip çocuklar her alanda en başarısız çocuklardır. Genellikle davranış problemleri
gösterirler, sosyal uyumları ve okul başarıları zayıftır.

Türkiye’de geleneksel ailelerde genellikle kuralların sorgulanmadan uyulmasının beklendiği otoriter yaklaşım, çocuğa sevgi ve yakınlık gösterilmesi ile
Batı modellerinden farklılaşmaktadır. Aynı zamanda psikolojik kontrolün uygulanmasında, utandırma ve suçlu hissettirmeye sıklıkla rastlanmaktadır. Genellikle
psikolojik kontrol mekanizmaları (ayıplama ve utandırma) çocuğun aile değerlerini ve inanç sistemlerini benimsemesinde önemli bir mekanizma olarak görünmektedir.
Daha modern ailelerde ise, müsamahakâr ebeveyn tarzına rastlanmakta, çocuk ailenin merkezinde yer almaktadır. Bu tarz ana babaların en büyük problemi çocuğa
sınır koyamama ve sözlerini dinletememektir.

Sonuç olarak, çocuktan beklentilerin net olduğu ancak çocuğun ihtiyaçlarına da duyarlılık gösterilen, psikolojik kontrolün (utandırma, suçlu hissettirme)
düşük olduğu ebeveyn tarzı çocuk yetiştirmede en başarılı sonuç veren yöntem olarak görünmektedir. 

Etkin Ebeveyn Olmanın Kuralları

Etkin ebeveyn olmak, çocukla ilişkide onun duygusal ihtiyaçlarının (sevgi görme, takdir edilme, ilgi, yakınlık) fark edildiği ve karşılandığı, karşılıklı
beklentilerle kuralların net olduğu, ve iletişimin sağlıklı devam etmesinin sağlandığı bir tarza sahip olmak demektir. Etkin bir ana baba, çocuğa sahip
çıkmada ve sözünü dinletmede başarılıdır. Çocukla ilişki korku ve baskıya değil, karşılıklı  güven ve yakınlığa dayanır. Etkin ana baba davranışlarıyla
ilgili çeşitli kaynaklarda aşağıdaki ipuçlarına değinilmektedir.

Dinleyin: Çocuğunuzu gerçekten dinleyin. Onunla yakınlığınızın ve ilişkide güven oluşturmanın temeli önce dinlemektir. Sıkıntılarını, gündelik hayatını,
arkadaşlarını, neler yaptığını dinleyerek öğrenebilirsiniz. Dinlerken, başka bir şeyle ilgilenmeyin. Önce anlatılanı anlamaya çalışın, dikkatinizi çocuğun
söylediklerine verin. Dinleyemeyecek durumdaysanız dürüst olun. Ne söylerse söylesin iletişimi kesmeyin, o anlatırken sorguya çekmeyin. Anlattıklarıyla
alay etmeyin. Özel hayatına saygı gösterin. Anlattıklarını onaylamak zorunda elbette değilsiniz. Sözünü keserek onu yargılamayın. Sözünü bitirince ne düşündüğünüzü
ifade edin. Gerçekten dinlemek, çocuğun sizle hayatını paylaşma arzusunu arttırır. Özellikle küçük yaşlardan itibaren size kendini anlatma konusunda güven
oluşturursanız, ergenlik çağlarındaki muhtemel riskli davranışlarından ve duygusal sıkıntılarından haberiniz olması kolaylaşır.

Çocuğa zaman ayırın: Birçok ailede, günlük hayatın temposu içinde çocuğa ayrılan zaman sadece aynı mekanda bulunmaya indirgenebilmektedir. Çocuğa zaman
ayırmak, onunla zaman geçirmek üzere bir zaman dilimini çocuğa tahsis etmek demek olmalıdır. 

İyi model olun:  Bir yetişkinin nasıl olması gerektiğine dair ilk örnek olduğunuzu unutmayın. Sözleriniz ve davranışlarınızın çelişkili olmamasına dikkat
edin. Dürüstlüğün öneminden bahsederken, siz de ona karşı dürüst olun. Söylediklerinizin birbiriyle tutarlı olmasına dikkat edin. Küçüklerin birçok davranışı
sizden izleyerek öğrendiklerini unutmayın.

Net ve açık olun: Çocukların netliğe ihtiyacı vardır. Ne beklediğinizi açık ve basit olarak ifade edin. Soru cümleleriyle konuşmayın (‘Uykun gelmedi mi?’
yerine ‘artık yatma saatin geldi’). Kural koyduğunuzda bu kural en azından kendi evinizde duruma göre değişmesin. Yatış-kalkış saatleri, kısıtlanan besinler,
yasaklar, izinler konusunda gerçekçi sınırlar koyun ki, duruma göre esnetmeye gerek kalmasın. Kuralların nedenleri konusunda makul açıklama getirin. Pazarlık
konusu olamayacak konular hakkında çocuğa bilgi verin.

Kurallar çiğnendiğinde ne tür sonuçlarla karşılaşacağını bilmesini sağlayın. Kurallar çocuk için net ve makul olursa, uyulmaları ve çocuk tarafından benimsenmeleri
mümkün olur. Kurallar benimsenirse, sizin gözetiminiz altında olmasa da kurallara uyacaktır.

Pozitif disiplin: Çocuğu disipline etmede iki temel unsur vardır: kuralları belirlemek ve kurallara uyulmasını sağlamak. Kural koyma konusunda gerçekçi
ve makul olmak gerektiğinden, kuralların açıkça ifade edilmesinden, kural ihlalinin sonuçlarından ve tutarlı olunması gereğinden bahsedildi. Bu noktalara
ilave olarak, çocukların daima sizin dikkatinize, ilginize ve takdirinize ihtiyaçları vardır.  Olumlu davranışlarını fark ettiğinizi belli edin. Takdirinizi
sözle ifade etmede cimri davranmayın. İyi davranışlarının farkına varıldığının ve ilgiyi bu yolla da kazanabildiğinin bilincinde olması önemlidir. Birçok
çocuğun bir türlü elde edemediği dikkati ve alâkayı elde etmek için davranış problemleri geliştirdikleri görülmektedir. Çocuk açısından olumsuz bile olsa
dikkati çekmek, hiç fark edilmediğini hissetmekten iyidir.

Çocuğun beklediğiniz davranışı tam olarak göstermediği durumlarda bile eğer çaba gösterdiyse, gayretinin farkında olduğunuzu ve buna memnun olduğunuzu gösterin.
Olumlu davranışların üzerinde durmak, olumsuzların altını çizerek onları belirgin hale getirmekten daha uygun bir yöntemdir.

Ceza vermek çok hassas bir konudur. Hatalar ve cezalar arasında denge olmasına dikkat edin. İstenmeyen bir davranış sergilerse, bunun sonuçlarının kendisi
açısından zararlı olacağını bilmesini sağlayın. Cezalarda asla dayağa başvurmamak temel kuraldır. Fiziksel cezalara yönelirseniz, yanlışlar karşısında
sürekli cezanın şiddetini arttırmanız gerekir. Bu da hem çocuk hem sizin açınızdan çok ağır sonuçlara neden olur. Cezalar çocuğa sıkıntı veren uygulamalardan
ziyade, onun sevdiği bir şeyden alıkonulması olarak düzenlenirse daha etkili olur (örn, ‘yemeğini bitirmezsen, tatlı yiyemezsin’, ‘ödevini bitirmeden sokağa
çıkamazsın’). Cezalar konusunda adil olun. Neden cezalandırıldığını bilmesi ve cezanın dengeli olması onun haksızlığa uğradığını zannetmesine mani olur.
Kendini ezilmiş ve çaresiz hissetmesinden ziyade, hatasından bir ders öğrenmesini sağlamış olursunuz.

Çocuğu etiketlemeyin; ona, aptal, salak, sakar, vb, gibi sıfatlar yakıştırmayın. Arkadaşlarının, tanıdıklarının önünde küçük düşürmeyin, onuruyla oynamayın.
Size saygı duyması için, sizin de ona saygı duymanız gerekir.

Çocuğun isteklerine ve duygularına duyarlı olmanız, onunla eşit seviyede olmanız anlamına gelmez. Onun ebeveyni olarak, kontrolün ve gücün sizde olduğunu
bilmesi onu da iyi hissettirecektir. Onun isteklerine, arzularına kulak verin, değer verdiğinizi gösterin ancak, hayat, bir çocuğun veya bir ergenin baş
edebileceğinden çok daha karmaşık ve zordur. Hiçbir kural koymamak, onunla eşitmiş gibi davranmak, tamamen onun arzuları doğrultusunda hareket etmek, birçok
modern ailenin ebeveynlik tarzı haline gelmiştir. Bu durum aslında örneğin, yedi yaşında bir çocuğu, yedi yaşında bir çocuğa emanet etmeye benzer.  

Ergenlik Döneminde Disiplin ve Davranış Problemleri ile Baş Etme

Ergenlikte değişen bedensel görüntüsü ve işleyişi yanında, çocuklar duygusal olarak son derece çalkantılı bir sürecin içinden geçerler. Bu dönemde bir yandan
kendi değişimlerine ayak uydurmaya çalışırken bir yandan da artan sorumluluklarıyla başa çıkmaları beklenmektedir. 10-12 yaşından itibaren başlayan bu
dönem, çocukların ailelerinde, akranları arasında ve toplumda nasıl bir yer edineceklerini, nasıl bir rol alacaklarını belirledikleri süreçtir. Maddi,
manevi ihtiyaçları bakımından tamamen ana babaya bağlı oldukları çocukluk döneminden sonra giderek kendi ayakları üzerinde duracakları yetişkinlik dönemine
hazırlanmaktadırlar. Bu hazırlık esnasında, ileride nasıl bir hayatları olmasını istediklerine dair bir çok seçimle karşı karşıya kalırlar.

Ergenlik döneminde ebeveynin beklentileri ile kendi akran gruplarının beklentileri çoğunlukla çelişir. Bir yandan akran gruplarında saygın bir yer edinmeye
çalışırken okul başarısı gibi birçok alanda sorumluluklarını üstlenmeleri bir dış baskı unsuru olarak önem kazanır. ‘Aidiyet’ duygusu bu dönemde ergenlerin
en çok peşinde oldukları duygusal ihtiyaçlardan biri olarak öne çıktığından, akran gruplarının önemi hayatlarında giderek merkezi bir konum alır. Bu noktada,
riskli davranışlar içine girmek, ve/ya kendi akran çevrelerinde itibar bulan zararlı alışkanlıklar edinmek, ergende görülebilecek çeşitli davranış problemleridir.
Etkin ebeveyn olmanın kuralları ergenlikte de çözüm yolları bulmak için geçerlidir. Çocuğun bu yaşına kadar kurallar oluşturulmamışsa dönem daha zor geçecektir,
ancak hiçbir zaman geç değildir. Ne kadar büyükmüş gibi davransalar da, gelişimsel olarak ihtiyaçları değişse de, onların hala  ana baba desteğine ihtiyaç
duymakta oldukları unutulmamalıdır. Çocuğu tanıyor olmak -alışkanlıkları, arkadaşları, ihtiyaçları, nasıl davrandığı, göründüğü- ve iletişimi açık tutmak,
olağandışı durumları fark ederek çeşitli riskleri saptamanıza ve önlem almanıza yardımcı olacaktır.

Ergenlikte gençler, hayatta nasıl bir konum almak istediklerine dair çeşitli denemeler yapmaya ihtiyaç duyarlar. Ailenin onayından çok akranların onayı
önemlidir. Ana baba açısından en sık rastlanan davranış problemi itaat etmeme ve isyankârlıktır. Bu dönemde ailenin onaylamadığı giyim-kuşam, arkadaşlar
ve alışkanlıklar görülebilir. Alkol ve madde kullanımı ile ilgili riskli davranışlara yaklaşım bir sonraki bölümde ele alınacaktır.

Çocuğun bu dönemdeki davranış değişikliklerine ve ergenin değişen özelliklerine karşı hazırlıklı olmak ana babanın ona nasıl destek olacağını bilmesi açısından
önem taşır:

Ergenlikle ilgili ipuçları:

– Ergenlikteki değişimler ve nelerin karşınıza çıkabileceği konusunda bilgilenin.

– Onun bakış açısını görebilmek için kendi gençliğinizi hatırlamaya çalışın

– Dinlemeye devam…Ondan haberdar olmanın, onu koruyabilmenin yolu onu dinlemektir. Unutmayın ki gizlilik her zaman mümkündür. Sizden ne kadar korkarsa o
kadar gizliliğe baş vurmak isteyecektir. Onun özel hayatına ve sınırlarına saygı gösterin (örn., odasını, eşyalarını karıştırmamak), ancak hakkında bilgi
sahibi olmaya çalışın. Alışkanlıklarını, arkadaşlarını bilin. Bunun için de onun sizden korkması değil, yakınlığınıza güvenerek sizinle konuşmak istemesi
önemlidir. Etkin ebeveyn olma bölümünde açıklandığı gibi konuşmaktan çok ve önce, dinleyin. Konuşmak istemezse, anlatmak istediğinde dinlemeye hazır olduğunuzu
söyleyin.

– Olumlu davranışların altını çizin. Olumsuz davranışları, hataları ve kusurlarının yanı sıra, olumlu yanlarını gördüğünüzü ve onu takdir ettiğinizi ifade
edin. Olumsuz davranışlarının sonuçlarıyla yüzleşmesine izin verin. Aynı zamanda, sorumluluklarını ne kadar üstlenirse, kendisinden beklentileri ne derece
yerine getirmeye gayret ederse, sizin de onun bazı hakları kazanacak olgunluğa eriştiğine o kadar inanacağınızı ifade edin. Size büyüdüğünü göstermesi
için yaşına uygun, ve sorumluluk sahibi olduğunu göstermesi gerektiğini aktarın.

– Haklar ve özgürlükler konusunda (örn., izinler, arkadaşlarla geçirilen zaman) sizin de ebeveyn olarak onun büyüyen yaşına ve olgunluğuna göre bir düzenleme
yapmanız gerekecektir. Genel kurallar ve pazarlık konusu yapılamayacak noktaları net olarak belirleyin. Bu sınırlar dahilinde kendi kararlarını alma hakkına
sahip olması isyankâr davranışların önüne geçebilir. Kuralların gerçekçi olması ve ergenin yaşı ve olgunluk düzeyiyle uyumlu olması önemlidir. Bu kuralların
yanı sıra, kendi kararlarını alabileceği, kendi seçimine göre hareket edeceği bir özgürlük alanına da sahip olması gerekir.

– Büyümesine yardım edin. Ailede üstlenmesi gereken görevleri belirleyin ve onun yerine bunları siz yerine getirmeyin. Görevleri belirlerken çocuğun yaşı
ve kapasitesiyle orantılı olmalarına dikkat edin.

– Ergenin davranış problemleri, ana babanın başarısızlığı anlamına gelmez. Çocuğunuzun problemli davranışlarından utanmayın. Yardım istemekten çekinmeyin.
Yardım alması veya desteklenmesi gerekiyorsa, veya sizin ne yapacağınız konusunda kafanız karışıksa rehberlik servislerinden yardım almaya çalışın.

– Onu iyi tanıyın. Onu ne kadar iyi tanırsanız, olağan dışı bir durumu fark etme şansınız o kadar yüksek olur. Okulla irtibatta olmak, rehberlik servisi
ile ilişkide olmak bu yüzden önemlidir. Arkadaşları ve onların aileleri hakkında da bilginiz olsun.

Ne zaman endişelenmek gerekir?

Ne zaman endişelenmek gerektiğini anlamak, çocuğunuzu ne kadar iyi tanıdığınıza bağlıdır. Özellikle açık bir iletişiminiz varsa, size kendini anlatıyorsa,
alışkanlıkları, arkadaşları, ilişkileri hakkında bilgi sahibiyseniz, işlerin yolunda olmadığı zamanı fark etmeniz mümkün olur. Ancak, gereksiz alarma geçmemek
önemlidir. Her gencin değişimlere tepkisi farklıdır. Her çocuğun aynı davranması beklenmez. Ergenliğin duygusal olarak son derece çalkantılı bir dönem
olduğundan bahsedilmişti. Değişen alışkanlıklar ve arkadaş grupları pekâla değişen ilgi alanlarının bir yansıması da olabilir. En güvenilir kaynak, çocuğun
kendisidir. Dikkat edilmesi gereken değişikliklere dair ipuçları şunlar olabilir:

– Alışkanlıklarından ciddi biçimde farklı olarak içe çekilme, arkadaşlardan ve aileden uzaklaşma

– Eskiden ilgilendiği faaliyetlere karşı ilgisini kaybetme, tamamen kesme    

– Akran grubunda kopmalar, yeni ve daha önce adlarını duymadığınız arkadaş grupları ile zaman geçirmeye başlama

– Okuldaki başarı düzeyinde ciddi ve ani düşme ve bu düşmenin süreklilik kazanması

– Davranışlarda ciddi farklılıkların ortaya çıkması ve sürmesi, örn, dışa dönükken içe kapanma, uyumlu iken, isyankârlık hali ve bu halin süreklilik kazanması. 

Alkol ve Madde Kullanımı

Alkol ve madde kullanımı ergenlikte karşılaşılabilecek risk davranışları arasındadır. Daha önce ifade edildiği gibi, bu dönem akran baskısının ve aidiyet
ihtiyacının öne çıktığı bir dönemdir. Bu dönemde yakın çevresinin etkisi genci alkol ve/ya madde konusunda yönlendirebilmektedir. Çocuğu tehlikenin çoğunlukla
yakın çevreden geldiği konusunda uyarmak gerekebilir. Gerçekten de madde konusunda ilk denemelere genellikle tanıdık birisi vesile olmaktadır. Çocuğa ‘hayır’
diyebilmeyi öğretmek önemlidir.

Maddenin ulaşılabilir olması denemeyi kolaylaştırır. Bu noktada nasıl bir çevrede yaşandığına ve okul çevresine bağlı olarak ortaya çıkabilecek risklere
karşı önceden duyarlı olmak gerekebilir.

Gencin arkasından dedektiflik yapmak en kaçınılması gereken davranıştır. Onun eşyalarını karıştırmak, üst araması yapmak onun size güvenini sarsar ve iletişimi
koparır. Daha önce vurgulandığı gibi, en güvenilir bilgi kaynağı çocuğun kendisidir. Bu kaynağın yanı sıra okulla irtibatta olmak, arkadaşlarını ve ailelerini
bilmek önemlidir.

Çocuğun sağlıklı yaşama davranışlarına özendirilmesi erken yaşlardan itibaren işe yarar bir yöntemdir. Özellikle ergenlikte spor çalışmalarına katılması
bedenine iyi bakmasını teşvik eder, aynı zamanda fiziksel enerjisini ve dikkatini sağlıklı bir alana yönlendirmiş olur.

Ergenlikte madde kullanımı ile ilgili risk faktörleri incelendiğinde, sıklıkla şu özelliklere rastlanmaktadır: düşük okul başarısı, şiddet içeren asi davranışlar,
aşırı akran etkisinde kalma, ebeveyn gözetimi ve desteğinden yoksun olma, küçük yaşlardan itibaren görülen davranış problemleri.

Hangi işaretlerin alkol ve/ya madde kullanımı ile ilişkili olduğundan bahsetmek çok hassas bir konudur. Bu konuda genel-geçer değişimlere dikkat çekmek
hem güçtür, hem de ana babayı detektiflik yapmaya itebilir. Genci boğacak derecede gözetim altına alarak değişiklikleri yakalamaya çalışmak, onun üzerinde
kontrol sağlamaktan ziyade tam tersi bir etki yaratarak, onun kendini sizden daha da sakınmasına yol açar ki bu da kontrolü tamamen yitirmenize neden olur.
Belli bir mesafeden genci izlemek doğrudur. Bir önceki bölümde ifade edilen endişe verici haller geçerlidir. Ancak hiçbir zaman yeterli kanıta sahip olmadan
genci etiketlememek gerekir. Şüphelerinizle ilgili olarak çocukla yüzleşmek ve sizde şüphe uyanmasının sebeplerini aktararak açıklama istemek yerinde olabilir.
Çocuğunuzun madde kullandığını anlarsanız, onunla yüzleşene kadar öncelikle sakinleşmeyi bekleyin. Ana babaların ilk tepkisi öfke, daha sonra da çoğunlukla
suçluluktur. Kendi hatalarından kaynaklanan bir durumla karşılaştıklarını düşünürler. Kendinizi yargılamaktan önce zararlı davranışa müdahale etmek ve
yardım almasını sağlamak aciliyet taşır. Çocukla yüzleşirken de inkâr etmesine hazırlıklı olmak gerekir. Yine önce dinleyin. Daha sonra kesin bir dille
bu konuda ona nasıl yardım edebileceğinizi öğrenmek için bir hekime veya psikoloğa başvurmanız gerektiğini aktarın. Durumu diğer aile üyelerinden saklamaya
çalışmak ve örtbas etmek yardım almanıza mani olacaktır. Öncelikli olan gence yardım etmektir.            

Kriz Durumları ile Başetme:

Ayrılık, Boşanma, Kayıp,

Hayatın olağan akışını bozan, var olan alışkanlıklarla ve baş etme becerileriyle üstesinden gelemediğimiz, ani ve olumsuz duyguları beraberinde getiren
haller kriz durumlarıdır. Bu durumlar arasında bir aile üyesinin ölümü, ebeveynden uzun süreli veya sürekli ayrılık ile boşanma sayılabilir.

Öncelikle ölüm konusu çocuğun yaşına ve gelişimine göre farklı tepkiler vereceği bir kriz halidir. Çocuğun ölümü anlaması ve anlamlandırması yaşına göre
farklılık gösterecektir. Hayatta kalan ebeveynin veya diğer aile üyelerinin de acı ve yas tepkileri nedeniyle çocuğa destek olmaları zordur. Beş, altı
yaştan önce çocuklar ölümün geri çevrilebilir bir hal olduğunu zannedebilirler. Zaman içinde ölenin geri gelmeyeceğini yavaş yavaş idrak ederler.  Altı,
yedi yaştan itibaren giderek yetişkinlerin sahip olduğu gibi bir ölüm kavramı gelişecektir. İlk haftalarda kaybın reddedilmesi, inkârı, yas tepkileri göstermeme
olasıdır. Ancak birkaç haftadan sonra çocuğun yası yaşamaya başlaması beklenir. Bu konuda ona yardımcı olmak için duygularını ifade edebileceğini göstermek
önem taşır. Cenazeye katılmak isteyip istemediği sorulmalı, neler olacağı ona basitçe anlatılmalıdır. Katılmak istemezse, bir şekilde ölenin onunla beraber
anılması (örn., dua edilmesi, resimlerine bakılması, hatıraların konuşulması) önemlidir. Ölen hakkında konuşmaktan kaçınmak, çocuğa acısını hatırlatmamaya
çalışmak sağlıklı değildir. Bu konuda konuşmayı yakın ve destek olabilecek durumdaki birisinin açması çocuğun da kendini ifade etme ihtiyacını karşılar.
Ölümü izleyen birkaç hafta içinde kimi zaman sürekli, kimi zamanda gel-gitler halinde yas ve acı yaşanmaya başlanır. Bu dönemde ölene karşı öfke duyulması
normaldir, çocuğu yargılamamak gerekir. Çocuğun öfkesi kalanlara yönelebilir. Daha dolaylı olarak şiddet içeren oyunlar, arkadaşlarıyla kavgalar veya kabuslar
olarak açığa çıkabilir. Daha küçük yaşlardaki davranışlarını sergileyebilirler. Bir süre sonra bu davranışların eski halini alması beklenir. Aşağıda sıralanan
hallerin biri veya birkaçı kaybı takip eden aylar içinde devam ediyorsa psikolojik yardım almak gerekir.

Ne zaman endişelenmek gerekir?

list of 5 items
• Uzun süren bir çökkünlük hali, günlük faaliyetlere ilgiyi verememe, uyku sorunları, iştah kaybı yalnızlıktan aşırı korkma
• Uzun dönemde daha küçük yaşlardaki davranışları sergilemeye devam etme
• Aşırı derecede ölen kişiyi taklit etme
• Ölenin yanına gitmeye ilişkin sürekli ve ısrarlı ifadeler
• Arkadaşlardan uzaklaşma veya okula ilginin kesilmesi veya okula gitmeyi reddetme
list end

Boşanma ve ayrılık da kriz durumlarındandır. Boşanmayı ana babanın bir arada, çocuğa basit bir dille henüz gerçekleşmeden, bir şey saklamadan anlatması
önemlidir. Artık bir arada yaşamanın her iki tarafı da çok üzdüğünü söylemek bir gerekçe olarak sunulabilir. Açıklamaları basit kılmak önemlidir. Yapılacak
en hatalı davranış çocuğa karşı tarafların birbirlerini suçlamalarıdır. Çocuğun ana veya babasından vazgeçmesinin beklenmediğini, annesinin ve babasının
ana babası olmaya devam edeceklerini, sadece artık karı koca olarak yaşamayacaklarını anlatmak gerekir. Çünkü özellikle küçük çocuklarda ebeveynlik ve
eşlik birbirinden ayrılmaz rollerdir.

Boşanma ile birlikte çocuğun hayatında mümkün olduğu kadar az değişiklik olması onun yeni duruma alışmasını kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda hem evinin
hem okulunun değişmesi ve bütün değişimlere bir arada ayak uydurmaya çalışması çocuğun üzerindeki yükü arttıracaktır. Boşanmadan sonra ebeveynin de yaşayacağı
duygusal tepkiler ve sıkıntılar göz önünde bulundurulduğunda çocuğu desteklemesi zor olacaktır. Ancak, mümkün olan en kısa sürede günlük hayatın alışkanlıklarına
dönmek yerinde olur. Çocuğa olan sevginizin ve ilginizin değişmediğini göstermek gerekir. Ayrı kalınan ebeveyn ile görüşmede belli bir ritim ve düzen tutturulması
çocuğu hayatının dağıldığını düşünmekten ve onu karmaşa hissinden uzak tutacaktır.  

Ölüm konusunda olduğu gibi, çocuğun bir kaybı olduğunun onun tarafından kabul edilmesine yardımcı olmak gerekir. Özellikle öfke duyulan eski eş hakkında
konuşmaktan kaçınmak, çocuğun da duygularını kendine saklaması gerektiği mesajı vereceğinden, ne hissettiğini dile getirmesi imkansızlaşır. Oysa, çocuğun
üzüntüsünü, öfkesini, korkusunu  ifade etmesine zemin hazırlamak, bu süreci atlatması ve ileride ortaya çıkabilecek sorunları önlemek için önemlidir.

Çocukların önünde karşılıklı öfkeleri ortaya koymamak gerekir. Çocuklar ne olursa olsun ne anadan ne de babadan vaz geçmek istemezler. Onları taraf tutmak
durumunda bırakmamak gerekir. Hesaplaşmak veya intikam almak için çocuğun kullanılması onda derin duygusal yaralanmalara neden olacaktır.

Diğer aile üyeleri tarafından ana babanın tekrar bir araya getirilmesi görevi çocuğa yüklenebilir. Bu durum çocukta sanki elinde olan ve gücü yetebilecek
bir işi başaramamış olduğu hissini yaratır ve çok ileri yaşlara kadar başaramamanın suçluluğunu taşımaya neden olabilir.

Bir diğer dikkat edilmesi gereken husus, çocuğun ana babası boşandığı için problemli olmaya aday olarak görülmesidir. Birçok ortamda veya okulda ana babanın
boşanmış olması çocuğun problemli davranışlar göstereceğinin bir işareti olarak görülerek çocuk etiketlenir. Bu durum boşanmanın kendisinden daha zarar
verici olduğundan bir süre sonra çocuk gerçekten problemli davranışlar içine girebilir. Birçok araştırma, boşanmanın kendisinin değil, boşanmadan önceki
mutsuzluk ve öfke ortamının çocuk açısından yaralayıcı olduğunu ortaya koymuştur. Çocukta problemli davranışlara zemin hazırlayan bir risk noktası da boşanmadan
sonra çocuğun hayatında yeni bir düzenin oluşup oluşmadığıdır. Yeterli destek ve yeniden kurulan düzen çocuğun daha huzurlu bir ortamda yetişmesine imkân
sağlayabilir. 

Sonuç

Bu bölümde çocuğun gelişimi ile beraber karşılaşabileceği riskli durumları fark etmek için ebeveynin dikkat etmesi gereken hususlar açıklanmaya çalışılmıştır.
Öncelikle çocukların gelişimsel dönemleriyle ilişkili sorun odakları aktarılmış, daha sonra ebeveynlik tarzları ve sorunlar arasındaki ilişkiden bahsedilmiştir.

Çocuk açısından en sağlıklı ebeveyn davranışının, kontrol ve duygusal ihtiyaçları karşılama arasında bir denge oluşturan açıklayıcı-otoriter tarz olduğuna
dikkat çekilmiştir. Etkin ebeveyn olmanın temel kuralları sıralanmıştır. Her çocuğun birbirinden farklı olduğu gerçeği vurgulanarak, temel kurallar şu
şekilde belirlenmiştir: çocuğu dinlemek, ona zaman ayırmak, net ve açık olmak, iyi model olmak, pozitif disiplin yöntemlerini uygulamak.

Ergenlik döneminde karşılaşılabilecek sorunlara yaklaşım konusunda ebeveynlere öneriler sunulmuştur. Ergenlik duygusal çalkantıları ve artan kimlik kaygıları
ile çocukluktan yetişkinliğe geçişte son derece zorlu bir dönemdir. Bu dönemde ebeveyn gençten beklentileri ile gence tanınacak haklar ve özgürlükler konusunda
yeni belirlemeler yapmakla karşı karşıyadır. Etkin ebeveyn olma kuralları bu dönemde de geçerli olmakla beraber, ergenlik özellikleriyle ilişkili olarak
bazı ipuçları ile endişe uyandırması gereken durumların neler olduğu vurgulanmıştır. Alkol ve zararlı madde alışkanlıkları ayrı bir konu olarak ele alınmıştır.
Bu bölümde en kaçınılması gereken davranışın çocuğun arkasından dedektiflik yapılması oldu ifade edilmiştir. Bu dönemde çocuğu izlemek, olağandışı davranışların
ayırt edilmesi açısından önem taşır. Ne olursa olsun çocukla iletişimi koparmamak, okulla irtibatta kalmak, arkadaşlarını ve onların ailelerini tanımak
alınabilecek önlemler arasındadır. Koruyucu davranışlar hakkında bilgi verilmiş ve yardım alınması gerektiğinde de bundan kaçınılmaması gereği vurgulanmıştır.
.

Son olarak ölüm ve ardından gelen yas sürecinde çocuğun nasıl desteklenmesi gerektiği anlatılmıştır. İlk haftalardaki reddetme halini daha sonra yas tepkilerinin
aldığı belirtilerek, yasın uzaması durumunda yardım alınmasının sağlanması ifade edilmiştir. Boşanma konusunda da dikkat edilmesi gereken hususlar arasında,
çocuğa boşanmanın gerekçeleriyle ve basit bir dille ana baba tarafından beraber açıklanması ve çocuğun duygularını ifade etmesine olanak sağlanması vardır.
Boşanmayı takiben yeni düzenin süratle oturtulmasının önemi ve çocuğun taraf olmak durumunda bırakılmaması gereği ifade edilmiştir.

Ebeveynlik, öğrenilmesi mümkün bir çok beceriyi içeren aktif ve değişikliklerle dolu bir süreçtir. Bu süreçte çocuğa karşı hep duyarlı olmak, dinlemek ve
anlamak yol gösterici olacaktır. Çocukla beraber ebeveyn de öğrenmektedir. Bu öğrenme sürecinde, ifade ettiğimiz kurallar ve öneriler, çerçeveyi belirleyen
bir kılavuz niteliği taşımaktadır.

Dr. Aslı Akdaş (Atamer) 

Kaynaklar

1. Bee, H. (1989).The Developing Child (5.Ed). Harper Collins Pub: USA.
2. Başaran, F. (1992). Psiko-sosyal Gelişim (2.baskı). Ankara Üniversitesi Basımevi: Ankara.
3. Kağıtçıbaşı, Ç. (1982). Sex roles, value of children and fertility in Turkey. Indian University Turkish studies: Vol. 3. Sex Roles, family and community
in Turkey (Ed: Ç. Kağıtçıbaşı) Indiana University Press: Indiana.
4. Kağıtçıbaşı, Ç. (1970). Social Role and authoritarianism: A Turkish-American comparison. Journal of Personality and Social Psychology, 16(3): 444-451.

5. Baumrind, D. (1989). Rearing competent children. In W. Damon (Ed.), Chıld Development Today And Tomorrow (pp. 349-378). San Francisco: Jossey-Bass.
6. Baumrind, D. (1991). The influence of parenting style on adolescent competence and substance use. Journal Of Early Adolescence, 11(1), 56-95.
7. Darling, N., & Steinberg, L. (1993). Parenting style as context: An integrative model. Psychologıcal Bulletın, 113(3), 487-496.
8. Miller, N. B., Cowan, P. A., Cowan, C. P., & Hetherington, E. M. (1993). Externalizing in preschoolers and early adolescents: A cross-study replication
of a family model. Developmental Psychology, 29(1), 3-18.
9. Schwarz, J. C., Barton-Henry, M. L., & Pruzinsky, T. (1985). Assessing child-rearing behaviors: A comparison of ratings made by mother, father, child,
and sibling on the CRPBI. Chıld DevelopmenT, 56(2), 462-479.
10. Weiss, L. H., & Schwarz, J. C. (1996). The relationship between parenting types and older adolescents’ personality, academic achievement, adjustment,
and substance use. Child Development, 67(5), 2101-2114.

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir