MİLLİ EĞİTİM BAKANI’NDAN AÇIKLAMA

MİLLİ EĞİTİM BAKANI’NDAN AÇIKLAMA
Bölüm – I

Nimet Çubukçu, Türkiye Cumhuriyeti nin ilk kadın Milli Eğitim Bakanı. Kabinenin iki kadın bakanından biri. (Diğeri Devlet Bakanı Aliye Kavaf.) Kavaf ın selefi. Çiller in başbakanlığını saymazsak Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı dışında bir bakanlığın teslim edildiği ilk kadın. Kanunla ihtilafa düşen çocukların ve hakları ihlal edilenlerin davalarına bakan genç bir avukatken demokrasiye ve hukuka post-modern bir usulle darbe yapan 28 Şubat ın sert ortamına itiraz etmiş ve kendini kaçınılmaz olarak siyasetin içinde bulmuş bir siyasetçi. Özel röportaj vermeyen Çubukçu ile SBS tarih olduktan sonra herşeyi konuşuyoruz…

BELİRLEYİCİ OLAN SENDİKA DEĞİL SINAV

Okul ve şube müdürlüklerine, liyakata bakılmadan belli bir eğitim sendikasına üye olanların atandığına ilişkin bir eleştiri var?

Geçen yıl Atama Yönetmeliği çıkardık. Buna göre müdürlük, müdür yardımcılığı ve şube müdürlüğü için sınav açıyoruz. Sadece yazılı bir sınav, eşit ağırlıklı ve objektif. Ocak ayında ilk yerleştirmeyi yaptık. O sendika bu sendika değil, sınavı kim kazanmışsa o yerleşti.

Adalet yerini bulsun diye, daha önce yerleşenlerle ilgili bir gözden geçirme ya da sınav düşünülemez mi?

Hukuk devletinde yaşıyoruz. Öyle bir şey olmaz. Kişilerin kazanılmış hakları söz konusu.

Eğitimin niteliğini artırmak, çocukların okullarda mutlu olmasını ve yeteneklerini geliştirmesini amaçlayan Çubukçu: Önümüzdeki yıl ilköğretimde ders sayısı azalacak

Bir kız öğrenci sormuş bunu size daha önce. Bence de iyi soru: Milli Eğitim Bakanı ne iş yapar?

Biz yetişkinler kendimizi çok akıllı sanıyoruz ama çocuklar öyle bir şey soruyor ki 40 akıllı bir araya gelse soramaz. O yüzden çocuklarla sohbeti çok seviyorum. Mesela, bir yuvada çocuklara sormuşlar Nimet Çubukçu ne yapar diye. Resimler, resimler içinde baloncuklar var: Bir tanesi şöyle demiş: Nimet Çubukçu çocukları çok sever. Televizyona çıkar. Konuşma yapar. Eve gider çay yapar. Yemek pişirir süpürge yapar. (gülüşmeler)

Işte tipik çalışan Türk kadını!

Demek ki çocuklar beni anneleriyle özdeşleştirmişler. Çok güldüm, eve götürdüm resimleri.

Peki bana ne cevap verirsiniz: Milli Eğitim Bakanı tam olarak ne iş yapar?

Çok iş yapar. Tek bir cevabı yok.

İLK BİR AY UYUYAMADIM

Şöyle sorayım o halde: Üniversite öğrencileri hariç 16 milyon çocuğun eğitiminden gelişiminden Türkiye nin geleceğinden sorumlusunuz. Onlar için ne yapıyorsunuz?

Gerçekten çok büyük çok ağır bir sorumluluk bu. Milli Eğitim Bakanı olduktan sonraki ilk bir ay, hiç uyumadım. Çalıştım, okudum, bu sorumluluğun muhakemesini yaptım.

Paniklediniz mi?

Yok yok. Yapı olarak öyle biri değilim. Bir kere eğitime çok büyük destek veren bir Başbakanımız var. “Inşallah” dedim “Allah ın izniyle kalkarım bu işin altından”.

Ne devraldınız selefiniz Hüseyin Çelik ten?

Hükümetimiz döneminde eğitim alanında çok önemli şeyler yapıldı. MEB bütçesi tarihimizde ilk kez savunma bütçesinin önüne geçti, derslikler yapıldı, bilişim teknoloji sınıfları oluşturuldu, her öğrenciye ders kitapları ücretsiz olarak dağıtılıyor, en ücra köylerdeki okullarda dahi internet erişimi sağlandı. Ben görevi devraldığımda eğitimde büyük alt yapı sorunları aşılmıştı. Ben de eğitimin niteliğinin artırılmasını, eğitim ve öğretimi sadece bilgi yüklenilen mekanizmalar olmak yerine çocuklarımıza değer kazandırabileceğimiz bir sisteme dönüştürmeyi hedefledim.

Eğitimin belki de en büyük sorunu sistemin çocukları araçsallaştırması?

Mesela bazen “meslek eğitimi çok önemli, sanayide ara eleman lazım” gibi şeyler söylüyorlar. Bu bile beni rahatsız ediyor, biz bir makineye yedek aksam yetiştirmiyoruz, biz bir insan yetiştiriyoruz.

Temiz dürüst iyi niyetli ahlaklı çevreye hayvanlara ve toplumsal sorunlara karşı duyarlı, evrensel değerlerle yerel değerleri örtüştürebilen, bunu başarıyla taşıyabilen, soru soran sorgulayan demokratik tutum alabilen bir gençlik yetiştirmeye çalışıyoruz.

MİNİKLERE MÜJDE!

Koltuğa oturmadan önce, çocuklar ve eğitim konusunda sizi rahatsız eden ve illa değiştirmek lazım dediğiniz bir şey var mıydı?

Doğrusu kendi çocuğumda da gördüğüm bir şey var. Bütün çocuklar erken çocukluk döneminde okula gitmek için heyecanlanır, okulla ilgili oyunlar oynarlar ama başladıktan 15 gün sonra ağlayıp gitmek istemiyorum derler. Bu çocukları hangi duygu durum bu hale getiriyor, bununla çok ilgiliyim. Mutlu çocukların daha iyi öğrendiği bilimsel bir gerçek. Ben de okulları çocukların mutlu olduğu mekanlara dönüşmeye çalışıyorum. Önümüzdeki yıldan itibaren ilköğretimin belli dönemlerinde ders sayısını düşüreceğiz.

Müthiş bir haber!

Evet: Birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarda ders saati en az olacak. Her sınıfın ders saati aynı olmayacak, yaşlarına göre olacak. Yaklaşık 15, 16 alanda yetenekleri ve becerileri doğrultusunda etkinlikleri olacak, oyun oynayabilecek, notsuz aktiviteler yapacaklar. Bu hem onların yeteneklerini geliştirmelerine fırsat verecek hem okula bağlanmalarına, sevmelerine yol açacak.

SBS NİN SONUÇLARI OLUMSUZ OLDU

Hüseyin Çelik döneminde uygulanmaya başlanan SBS sınavlarını kaldırdınız. Hakikaten çok şikayet vardı, çocuklardan, ailelerden, eğitimcilerden…

O tarihlerde çocuklar 3 yıl boyunca sınava tabi tutulmuyor, okul başarıları dikkate alınmıyor, 180 dakikalık bir sınavla kaderleri değişiyor, sınav yıllara yayılsın deniyordu. Bakanlığın bunu uygulamaya geçirmesinde problem yok. Beklenen istenen, çocukların okula odaklanması, dersanelere ilginin azalmasıydı. Gerçekten de sorular tamamen müfredattan çıktı, okul başarıları dikkate alındı. Ama sınavların çocuklar ve ailler üzerinde baskı yarattığını, okul dışı kaynaklara eğilimi artırdığını, çocuklar üzerinde inanılmaz baskı oluşturduğunu, bu kaygı ve endişenin öğrenme becerilerini olumsuz etkilediğini tespit ettik ve kaldırdık.

HATADA ISRAR ETMEYİZ

Yap-bozun çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi de var tabi…

Sınavlarla ilgili ben de çok sık değişiklikten yana değilim ama değişmezlikten de yana değilim. Türkiye de şöyle bir şey var: Bir karar alınır uygulamaya koyulur ve yıllarca doğruluğu yanlışlığı tartışılmaz. Halbuki benim, bizim siyaset anlayışımız o kararı süreç içinde de takibi gerektiriyor. Yeni bir uygulama olduğu için sonuçlarını ölçmek değerlendirmek durumundayız. Olumlu bir sonuç çıksaydı SBS kalacaktı. Kaldı ki eğitim, dünyadaki en dinamik en hızlı süreç. Dünyanın hızına ayak uydurmak için her işlemimizi sürekli çek ederek ilerlemek zorundayız. Sayın Başbakan da bize her meselede yanlışta ısrar etmememizi tavsiye ediyor.

SBS nin kaldırılması memnuniyetle karşılandı ama canı yananlar da var: 6. ve 7. sınıflar eski sisteme göre hatalı uygulama SBS ye girmek zorundalar. Onlar için bir şey yapılamaz mı?

Biz bahsettiğiniz öğrencilerimizin mağdur olmarı için değil; çıkması muhtemel, olası hak kayıplarının önüne geçmek için kademeli olarak bir gecişi öngördik. O yüzden geçen yıl 6. Sınıfa giden öğrencilerimiz bu yıl da sınava girecekler.

3 yıl boyunca SBS ye girmek zorunda kalan çocukların ailelerinin Hüseyin Çelik aleyhine maddi manevi tazminat davası açılmasından bahsedenler var.

Bir hukukçu olarak söylüyorum; SBS mecburi bir sınav değildi, dava konusu yapılamaz.

TÜM LİSELER ANADOLU LİSESİ OLACAK

Tüm liseler 4, 5 yıl içinde Anadolu lisesi olacak dediniz. Bu da harika olur ama nasıl olacak?

Bizim hedefimiz fırsat eşitliğini sağlayacak şekilde bütün eğitim kurumlarının aynı kalitede olmasını sağlamaktır. O yüzden bütün genel liselerimizi Anadolu Liselerine dönüştürecek bir planlama yaptık. Stratejik eylem planımızda her yıl ne kadar ve nasıl geçilecek, tarih takvim bütçe hepsini hesapladık.Bu bir hayal değil, gerçekleşecek. Normal liselerin büyük bölümü böyle olacak, geri kalanlar meslek lisesi olacak. Sadece fen liselerini ve sosyal ihtisas liselerini koruyacağız, sadece onlara sınavla girilecek.

Bu sistem dersanelere talebi azaltacaktır herhalde…

Okul odaklı bir eğitim sistemini yerleştirmek için sınav merkezli eğitim sisteminden kurtulmak gerekiyor. Bunu başardığımızda da bunun olumlu yan etkileriden biri de bu olacaktır.

HEDEFİMİZ EĞİTİMDE EŞİTLİK

Maalesef eğitimde eşitlikten bahsetmek mümkün değil, en azından henüz. Ekonomik sıkıntısı olan, eğitime erişemeyen çocuklar için için ne yapıyorsunuz?

Eğitim çağında olup da sosyal desteğe ihtiyaç duyan ailelerin çocukları adına annelere “Şartlı Nakit Transferi” adıyla eğitim yardımı veriyoruz. Kızlara biraz daha fazla bir miktarda ödeniyor olması da, annelere ödenmesi de pozitif ayrımcılıktır. Aylık 25 lira ile 40 lira arasında değişiyor rakam, yaş gruplarına ve cinsiyetlerine göre. Bu yardımın eğitime erişimde büyük katkı sağladığını söylemeliyim. Hükümetimizin göreve geldiği günden bu yana ilköğretimde okullaşma oranı yüzde 99 u geçti. AB ortalamasının üstündeyiz. Kitapları da dağıtıyoruz. Ailelerin yoksulum çocuğumu okula gönderemiyorum gibi gerekçesi kalmadı. Teşvik ve destekler kısa sürede istatistiklere yansıdı.

ANA DİLDE EĞİTİM OLUR MU?

Kürtlerin yıllardır süren, demokratik açılımla birlikte yükselen taleplerinden biri de ana dilde eğitim. Nasıl bakıyorsunuz?

Ben insanların ana dillerini öğrenmesini, bu dilde eser vermesini vs. demokrasi için vazgeçilmez buluyorum. Ama ana dilin öğrenilmesiyle ana dilde eğitim farklı kavramlar. Anayasaya göre devletin resmi dili de, eğitim dili de Türkçe.

ALEVİLERLE ÇALIŞIYORUZ

Alevilerin de seçmeli din dersi talebi var. Böyle bir kararın çıkması halinde MEB buna ne kadar zamanda adapte olabilir?

Hükümetimiz Türkiye de yaşayan tüm etnik, dini kesimlerin ya da kendini farklı hisseden herkesin kendini bu ülkenin ayrılmaz bir parçası olarak görmesini sağlamaya yönelik çalışmalar yaptı. Devletin farklılıklara karşı nötr davranmasını isteyen kesimlerin başında da Aleviler geliyor. Faruk Çelik başkanlığında yapılan çalıştaylarda ortaya çıkan eğitimle ilgili konuları bize rapor ettiler. Din Eğitimi Genel Müdürümüzle, taleplerde bulunanlar, diğer ilgililer konu üzerinde çalışıyor. Ancak, biz çocuklara zaten sünni İslam inancına göre din eğitimi vermiyoruz. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi veriyoruz. Bu tür dersler AB ülkelerinde de böyle veriliyor. Yine de daha önce ciddi müfredat değişiklikleri yapıldı, konuşabiliriz diyoruz.

AZINLIKLARIN DA BAKANI

Azınlık okullarının mezuniyet törenlerine katıldınız ve inanılmaz bir coşkuyla karşılandınız…

Ben Devlet Bakanıyken de nasıl kendi dini bayramlarımızda huzur evlerimize gidip büyüklerimizin ellerini öpüp dualarını alıyorsam, azınlıklara ait huzur evlerine de onların dini bayramlarında ziyaretlere gidiyordum. Cumhuriyet tarihi boyunca Musevi huzurevine giden ilk bakan olduğumu da orada, o zaman öğrenmiş, çok şaşırmıştım. Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra da her okula gittiğim gibi azınlık okullarının mezuniyet törenlerine de katıldım. Yine çok şaşırdım çünkü ilk ziyaret eden bakan olduğumu öğrendim. Halbuki ben yaptığımın son derece olağan olduğunu düşünüyorum. Çocuklar da çok mutlu oldu, ben de. Türkiye deki azınlık okullarından mezun olmuş Yunanistan da yaşayan 40 lı yaşlarında bir Rum bana, “Bunu biz hayal bile edemezdik, keşke öğrenci olsaydım da Bakanımızın elinden diploma alsaydım” dedi.

CEZAEVİNDEKİ ÇOCUKLAR İÇİN

Şu an TMK dan yargılanan 5 bin çocuk var, bin beşyüz çocuk da cezaevlerinde. Bu çocuklar eğitim yaşındalar, eğitimleri cezaevi ortamında ne kadar sağlıklı yürüyor? Sadece rehber öğretmen olduğuyla ilgili şikayetler var.

Uzman öğretmenlerle derslerin verilmesi arzu edilendir ama takdir edersiniz ki orası bir okul değil. Cezaevi koşullarında sadece TMK mağduru değil cezaevindeki tüm çocuklara eğitim sağlıyoruz, okullarını zamanında bitirmelerini, girmeleri gereken sınavları takip ediyoruz. Bu önemli bir başarıdır. Çocukların tutuklu ve hükümlülük halleri eğitimlerine olmuyor. En önemli görevimiz de; bir şekilde kanunla ihtilafa düşen çocuklarının eğitim hayatının inkitaya uğramadan sürmesini sağlamak. Sıklıkla ilgili müdürlüklerden raporlar istiyorum. Bu konuda büyük gayret gösteriyoruz.

MÜFREDATI ARINDIRIYORUZ

Malumunuz, eğitim vesayetçi sistemin en etkin aracı. Yükselen milliyetçilik ve ayrımcılık da cabası. Bu zihniyetin ortadan kalkması için bir niyet ve gayret genel anlamda var ama kendi döneminizde bu konuyla ilgili ne yaptınız kitapların arındırılması için? Mesela bugün askerin sivil otoriteye hesap vermesiyle ilgili bir demokratikleşme sivillleşme çabası sürüyor ama duydum ki; 6. sınıf Sosyal Bilgiler kitabında “Türkler tarih boyunca ordu devlet geleneğiyle var olmuştur, bekası buna bağlıdır” gibi bir cümle varmış!

Eğitim çok canlı bir organizma ve biz sürekli gözden geçiriyoruz. Bu alanda o kadar çok çalışma yapıldı ki, 5 yıl öncesine göre o kadar farklı ki, inanılmaz. Mesela Başbakan la Yunanistana gittik. Ders kitaplarımızın karşılıklı olarak gözden geçirilmesi için çalışan ortak bir komisyonumuz var. Biz o çerçevede 2005 e kadar çözdük bunu. Ama karşı taraf tam olarak bu düzenlemeleri hala bitiremedi.

Iyi de bu yanlış bilgilerle zehirlenenler bizim çocuklarımız…

Ben de savunmuyorum. Bu sadece bize özgü hastalıklı bir durum değil, maalesef tüm dünyada var, onu örnekliyorum. Biz hiç bir zaman ders kitaplarında çocuklara nefret ve ayrımcılık aşılayan bir kavramın bulunmasını istemeyiz. Gözden kaçmış olsa bile itiraz edildiğinde çıkartırız. Demokratik yurttaşlık bilinciyle ilgili de bir AB projesi hazırlıyoruz, bir ay içinde tamamlanacak.

Milli Eğitim Bakanı ile yapılan görüşmenin ikinci bölümü 9 Temmuz 2010 tarihinde saat 09:00’da yayınlanacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir