İtiraf Ediyorum
Bu mektubu sana yazıyorum arkadaş! Yıllar süren dostluğumuzda, bir türlü unutamadığım farklılıklar üzerine yazıyorum.Kör bir kuytuda kaybettiğim benliğimi, sende bulmaya çalıştığım için yazıyorum.
Suya yazdığım, taşa yazdığım, dağlara yazdığım ama senden hep sakladığım acılarımı şimdi sana yazıyorum arkadaş! Aramızdaki uçurumlardan sana yalnız bu mektubu yollayabiliyorum. Hiçbir zaman bulamadığım, cesaretim ve benliğim yalnız bunu başarabiliyor. Bu mektubu iyi anla arkadaş!
İçine hiç paylaşamadığımız sevgiyi, yüzümde tek tük dolaşan gülücükleri ve karşında küçük düştüğümde gözlerimden süzülen damlacıkları da koyuyorum. İçine umudu, mutsuzluğu, hep kendime duyduğum güvensizliği, karanlıkta bulduğum mum ışığını da koyuyorum. Kendimi değil, çevremi aydınlatmak istiyorum.Yaşamak için değil, yaşatmak için yaşıyorum. Ama ölmek için de değil… Ben yalnız açlığı, soğuğu, çaresizliği ve siyah olan her şeyi öldürmek istiyorum.Silâhım dürüstlük, kurşunlarım bir bir filizlenen sevgi olsun istiyorum. İçimdeki bütün hırsla ve bütün yanlızlığımda, korkularımla, yalan yanlış dünyamla yazıyorum bu mektubu! Suya yazdığım, taşa yazdığım, dağlara yazdığım acılarımı şimdi sana yazıyorum. Ben sana hep yalan söyledim arkadaş! İçimi yakıp, yıkan gerçekleri ben senden hep gizledim arkadaş! Gizlilikler yerini asla bağışlanmayan yanlışlara çevirdi. Acılar, umutlar bitmek bilmeyen çığlıklarla beraber olup, feryada dönünce o feryat sana yalan olarak geri döndü arkadaş! Sevgileri kilitledim, yarınları kilitledim, güneşi kilitledim bütün dünyamı karanlıklar boğdu arkadaş! Ama ne yazık ki yalanları hapsedemedim, onlar kaçıp dilime geldi. Arkadaş! Sana yalan söyledim. Çünkü ben yalanım, dünüm yalan, yarınım yalan…
İçimde yeni yeten bir fidandı dostluğumuz. Dalları yoktu o fidanın, kökü de hiç kuvvetli değildi. Ama yemyeşildi arkadaş, yemyeşil… Anlıyor musun? Gözyaşlarımla suladım onu. Sımsıcaktı fidanın suyu. Çünkü içimden geliyordu, çok derinden. Hiç susuz kalmadı fidan, ben hep ağladım. Ama hiç büyümedi. Çünkü akan gözyaşlarımda sevgi yoktu. Gözyaşlarımda öfke vardı, utanç vardı, çaresizlik vardı. En kötüsü de fidanın kökünde onu her gün kemiren aç kurtlar vardı. Fidan yine de yeşildi. Onu yemyeşil yapan ne miydi? Umut…
Sana birkaç küçük itirafta bulunayım:Belki bana kızacaksın, belki kendine. Yine de dinle arkadaş… Hani o bize gelmeyi istediğin gün sana: “Olmaz, tatile gidiyoruz.” demiştim ya, o da yalandı. Bize gelmeni istemedim hiç. Çünkü sana gösterecek ne onlarca elbisem vardı, ne de içi bebeklerle dolu odam. Benim bir tek oyuncak bebeğim bile olmadı. Yalnız sokakta bulduğum cam bilyeler vardı. Çok değerli gibi gözüken, ama aslında hiçbir değeri olmayan cam bilyeler. Tıpkı senin çevrendeki o zengin arkadaşların gibi. Senden evimizi de hep gizledim. Çünkü villa, saray, köşk de değil gecekondu mahallesinde oturuyorduk. Tek odaydı evimiz.Annem, babam, ben ve beş kardeşim aynı odada yatardık. Ama ben hiç uyumazdım. Karanlık ve böceklerin korkusu çökerdi üstüme. Harabeye dönen evimizde böcekler çıldırttı beni. Bir gün uyandığımda yatağıma dolduklarını hiç unutmadım ve uyuyamadım, yine o sevimsiz böcekler gelirse diye…
Sen her tenefüs kantine inerdin ya okulda, bense gelmezdim. Sana hep; “Canım bir şey istemiyor.” dedim, o da yalandı. Benim hiç harçlığım olmadı ki… Şimdi belki benden nefret edersin, belki de… Sakın arkadaş, sakın bana acıma! Utancım fakirliğimdendi benim. O yüzden bütün suç benimdi.
Geceler beni hiç uyutmadı. Yüreğim, kendime olan nefretimle doldu taştı. Seni kandırmak değildi bu, kendimi avutmaktı. Zindan gibi evimizi bir anlık saraya çevirmek, yırtılan ayakkabımı gıcır gıcır görmek içindi yalanlarım. Sana değil, kendimeydi kızgınlığım. Uykusuz ürkek gecelerin doğan güneşineydi, haykırışım ve çaresizliğimeydi gözyaşlarım.
İşte böyle arkadaş! Mektubuma yazdığım itiraflarla biraz olsun rahatladım. Suya yazdığım, taşa yazdığım, dağlara yazdığım acılarımı sana yazdım. Sana bütün gerçekleri anlattım. Belki ben ömür boyunca bir oyuncak sahibi olamayacağım, belki hiç güzel bir evimiz olmayacak, belki babam bana hiç harçlık vermeyecek arkadaş!
Her şey aynı kalsa da ben değişeceğim. Bundan sonra fakirliğimden utanmayacağım ve hep dürüst olacağım. Ne kendimi, ne de başkalarını kandırmayacağım. Yalanlarım hariç hiçbir şeyden utanmayacağım. Yüreğimdeki fidanı büyütüp, nice ormanlarda, yeşilliklere yol alacağım. Umutla ve sevgiyle…
Son bir şey daha söyleyeceğim arkadaş. Mektupta da olsa beni dinleme zahmetinde bulunduğun için sana sonsuz teşekkürler…
Özgür ONUR