DOLAR VE ALTIN
Richard Russell’ın “Kesin” Gözüyle Baktığı Şey Nedir?
Daha önce de sorulmuştu bana, “ileriye yönelik yapabileceğin en ‘kesin’ öngörü nedir?” diye. Ben de şöyle yanıtlamıştım: Bence ileride %100 kesinlikle gerçekleşecek birşey varsa, o da ABD’de yaşam standardının düşeceği. Çünkü uzun süredir kazanmadığımız parayı harcıyoruz. Ama harcadıklarımızı bir gün –belki çok yakında bir gün– ödemek zorunda kalacağız.
Gerçekten de, Amerikalılar İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana “veresiye” yaşıyorlar. Çünkü ABD, dünyanın rezerv para birimini basıyor olmanın ayrıcalığını yaşıyor. ABD Doları bir zamanlar “altın kadar sağlam” kabul ediliyordu. Bu nedenle, tüm dünya büyük bir iştahla bastığımız dolarları “yedi.” Biz Amerikalılar’sa karşılğında onları ürettikleri ürünlerin tadını çıkarttık.
Ama veresiye hesabının bir gün kapatılması gerekiyor. Kanımca bu gün yaklaşıyor, çünkü dünya artık eskisi kadar iştahla dolar kabul etmiyor. Dolar satınalma gücünü gün geçtikçe kaybediyor ve herkes bunun farkında.
Başta Çin Merkez Bankası olmak üzere (en büyük kreditörümüz), tüm dünya dolar yatırımlarını azaltmakla meşgul. Bunu nasıl mı yapıyorlar? Altın alarak. Bu nedenle son 12 yıldır yatırım raporumu okuyanlara, altın almaları için yalvarıyorum. Bir süredir, yalvarmam biraz değişti: “Ne olur, fiziksel altın alın.”
Ama tabii ABD’de fiziksel altın almak belirli riskler taşıyor. Bu risklerin başında, devletin bir gün altına el koyma kararı alması bulunuyor. Bilindiği üzere, ABD bunu daha önce denedi. 1930’larda, Büyük Buhran sırasında mülkiyetinde altın bulundurmanın cezası, hapisti.
Yine de, geleceğinizi garanti altına almanın tek yolu, altın ve gümüşe yatırım yapmak. Bu metallere el koyulmasını engellemek için, altın ve gümüşünüzü tümüyle finansal sistemin dışına, hatta ülke dışına çıkarmak isteyebilirsiniz. Tabii bu, altın ya da gümüşü harcamak istediğinizde işinizi bir hayli zorlaştıracak. Ama bence başka çare yok.
Hemen herkes, ABD Merkez Bankası’nın ülke ekonomisini karşılıksız para basarak ayakta tutmaya çalıştığını biliyor. Ama bu nedenle dolar, gün be gün, hatta saat be saat değer kaybediyor. Doların emtiaya, diğer para birimlerine ve hemen herşeye kıyasla düşüyor olması, herkesin aklına enflasyonu getiriyor. Ama devlet, enflasyon problemini aşmanın bir yolunu bulmuş: Yalan söylemek. Şimdilik devletin bu yalanlarına halk inanıyor. ABD’de henüz ayaklanmalar, gösteriler olmadı. Halk şimdilik aç değil. Zaten neden aç olsun ki? Tam 44 milyon Amerikalı gıda karneleriyle devletten gıda yardımı alıyor.
Dünyanın “bir numaralı” süper gücünde, nüfusun neredeyse 6’da 1’inin gıda yardımına muhtaç olması, sizce de yaman bir çelişki değil mi?
Richard Russell’ın tarafından yapılan bu açıklamalar oldukça çarpıcı. ABD ekonomisi üzerine bir çok yazı okumuştuk. Fakat bu yazı farklı şeyler de söylüyor. Dikkate alıp almamak tabiki sizin tercihiniz. Elçiye zeval olmazmış…