ARTIK ANNE VE BABASINIZ
Nihayet beklenen an geldi, bebeğiniz kucağınızda, artık anne ve baba oldunuz. Uykusuz geçen geceler, oturup dinlenmeye fırsat bulunamayan saatler, daha ilk günlerden hissettirir annelik ve babalığın. Anne ve baba olmak başlı başına bir meslek, bir sanat dalı aslında. Hayatın her anı ona göre planlanacak, onunla dolacak. Peki, iyi anne baba olmak için neler yapmalı, annelik, babalık nasıl öğrenilir?
Babalar biraz çekimser kalmayı tercih ediyor bu noktada, nasıl olsa her şeyi ile anne ilgilenecek Bunun için çok da öğrenmeye gerek yok diye düşünür çoğu baba. Evet, doğru; anne bebeğin her şeyiyle ilgilenir ama babanın katkısı olmadan oldukça zorlaşır işi. Annelik, yalnızca çocuğa bakmak değildir, babalık da sadece ihtiyaçlarını karşılamak değildir; ona hayatı öğretmek, yedirmek, içirmek, onunla sohbet etmek, oyun oynamak, her şeyi paylaşmak, onu tehlikelerden korumak, arkadaşlık yapmak ve daha pek çok şey, saymakla bitmez anne ve baba olmanın gerekleri. Şimdi sorun, tüm bunların, artı ev işlerinin, eş olmanın gereklerinin hangi zamana nasıl sığdırılacağıdır.
Bu yeni hayata alışmak ve anneliği öğrenmek de öyle çabucak, kolayca olacak bir şey değildir. Okudukça, araştırdıkça en önemlisi yaşadıkça öğreniliyor annelik ve babalık. Önce bebeğe bakmayı öğrenmişken o büyüyor ve her ayın, sonra her yılın ayrı bir özelliği, ayrı bir bakımı oluyor. Derken o küçük çocuk, bir genç kız, bir deli kanlı oluyor, bu sefer de bir gence nasıl annelik yapılacağı öğreniliyor ve bu yıllarca böyle sürüyor. Yani anneliği öğrenmenin sınırı, yaşı yok. Bu süreçte babaya da pek çok görev ve sorumluluk düşüyor, onlar da öğreniyor. Başlangıçta epey zorlanabiliyor babalar, eve gelen ziyaretçilerden eşiyle başbaşa olduğu günleri arıyor, herkes eşiyle, bebekle ilgilenirken onlar bir kenara atılmış hissedebiliyor kendilerini. Gelenler azalıp “artık eşimle beraberim” diye düşünürken eşi durmadan çocukla ilgileniyor, babayla eskisi gibi ilgilenemiyor hatta onu tersleyebiliyor. Zamanla bu durumu kabullenip eş ve baba olmanın sorumluluklarını bir arada yürütmeye alışıyor onlar da. Artık babalığın duygusal ve birliktelik boyutunun da önemi anlaşıldı ve babalık ayrı bir anlam kazandı, baba çalışır, eve maddi destek sağlar düşüncesi değişmeye başladı.
Anne ve baba, bir yandan kendi yaşlarını yaşarken bir yandan da çocuklarının yaşlarını yaşamak durumundadır. Onun duygularını, düşüncelerini, bakış açısını anlamak, onunla iletişim kurmak ve ona daha iyi yardımcı olmak için bu kaçınılmazdır. Hani hep empati deriz ya işte anne ve babalar, çocuklarıyla ilişkileri sırasında olanlara onun gözüyle bakmalı yani empati kurabilmelidir. Bu zordur; anne babalığın zorlayan noktalarından belki de en başta gelenidir. Ona karşı sabırlı ve özverili yaklaşmak da zordur. Ama sevgi ve o sevimli varlığın verdiği tatlı tepkileri görmek, bu zorlukları hafifletir, anne babalığı keyifli hale getirir. Çocuk, davranışlarıyla, verdiği duygusal tepkilerle anne babasına adeta mesajlar vererek onları yönlendirir, bir bakıma yardım eder onlara. Bu mesajları almak, doğru yorumlamak ve yapılacakları o doğrultuda da düşünmek, herkes açısından güzel sonuçlar verir. Ama tüm bunların arasında anne ve baba hayatını sadece bunlara kanalize etmeyip kendi hayatlarını ihmal etmemeli, kendi yaşlarını unutmamalıdır yoksa çocuklarına sağlıklı bir biçimde yardımcı olamazlar.
Anne ve babalığın öğrenilmesi ve iyi bir şekilde sürdürülmesinde yaşantılar kadar bilginin de büyük payı vardır. Basit bir mesleği yapmak için bile eğitimden geçmek gerektiğini düşünürsek böylesine zor, özveri gerektiren, kutsal bir meslek için de bilgilenmenin şart olduğu görülüyor. Çocuğun büyürken hangi dönemlerden geçeceği, bu dönemlerde nasıl bir gelişim göstereceği ve sahip olacağı özellikler hakkında bilgilenmek, çocuğun sağlıklı gelişimi ile hem onun hem de anne babaların mutluluğu için ipuçları vermekle kalmayıp onu yetiştirirken izlenecek yolları da sunar.
Çocuğun beden gelişimini ve genel sağlığını izlemek ve bir rahatsızlık varsa saptayıp gidermek, sürekli gidilen doktorlar ve düzenli muayeneler sayesinde kolaylaşır ancak onun psikososyal gelişimini, bilişsel özelliklerini takip etmek ve bir sorun olması halinde önlem almak, bulunduğu dönemin niteliklerini, o yaşlarda genel olarak gösterilen özellikleri bilmekle mümkündür. Çocukla aynı yaşlardaki başka çocukları izlemek, bu konuda anne babalara yardımcı olsa da o çocukların doğru örnekler olup olmadığını anlamak yine bu bilgiler yoluyla değerlendirilebilir. Bu özelliklerin bilinmemesi, olabilecek sorunların fark edilememesine, dolayısıyla sorunun artmasına neden olacağı gibi çocuğun bu dönemlerde gelişimin doğal bir parçası olarak sahip olacağı özellikleri dikkate almadan gösterilecek tutum ve yaklaşımlar da onun kişilik gelişimine zarar verir. Örneğin çocuk 2–3 yaşından sonra öğrenmek ve merakını gidermek için durmadan sorular sorar, denemeler yapar. Bunlar, onun kendisini, ailesini ve dünyayı tanıması için son derece önemlidir ve gelişiminin doğal boyutudur. Anne baba, bunu göz ardı edip yaptıklarını yaramazlık olarak değerlendirip ona kızarsa, sorularını sürekli geçiştirirse onun gelişimine engel koymuş olur. Çocuk, anlam veremediği bu tepkiler karşısında şaşırır, ürker, kendine güveni azalır, bu yöndeki gelişimini sağlıklı olarak sürdüremez ve kişiliği olumsuz etkilenir. Bu durum gelişimin her aşaması ve tüm yönleri (bedensel, psikososyal, bilişsel gelişim, dil gelişimi, algısal gelişim) için aynı şekildedir.
Kısacası her şey gibi annelik ve babalık da bilgi sahibi olundukça ve yaşayıp gördükçe daha iyi öğrenilir. Zaman geçtikçe neye nasıl tepki verileceği ya da ne zaman ne yapılacağı çok da zorlanmadan anlaşılıp çözüm üretilebilir hale gelinir. Anneler ve babalar kendilerine güvenirlerse işlerini daha da rahat ve kaygılardan daha uzak olarak yaparlar. Zaten yüreklerinde onlara yön verecek, kılavuzluk edecek duygular vardır.
Bakalım sevgili çiçeğimiz nasıl bir gelişim izleyecek… Anaların, bugünkü çocuklarına vereceği eğitim, eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için, gerekli özellikleri taşıyan çocuk yetiştirmek, çocuklarını bugünkü yaşam için aktif bir organ haline koymak, pek çok yüksek özellikler taşımalarına bağlıdır. Eğer kadınlarımız gerçekten ulusun anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden daha çok aydın, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar.
Kadının en büyük görevi analıktır. İlk eğitim verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu görevin önemi daha iyi anlaşılır.
Atatürk (1923, İzmir)
(Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 89)