YAHYA KEMAL BEYATLI YAŞAMI ESERLERİ HAKKINDA YAZILANLAR
YAHYA KEMAL BEYATLI YAŞAMI ESERLERİ HAKKINDA YAZILANLAR
Yahya Kemal Beyatlı (2 Aralık 1884 – 1 Kasım 1958), Türk ünlü şair ve yazardır.
Yaşamı:
1884 yılında Üsküp yenımahalle’de doğmuştur. Annesının ısmı Zeynep babasının ise Salıh ALP’dır. Asıl adı Ahmed Agâh’tır. İlköğrenimini Üsküp’te görmüştür. İstanbul Vefa Lisesi mezunudur. Başlangıçta Sultan II. Abdülhamit yönetimine karşı muhaliflerin safında yer alarak Paris’e gitmiştir. Fransa’da siyasal bilgiler okurken hocası Albert Sorrel’in etkisinde kalmıştır ve düşüncelerinde değişmeler olmuştur.
Fransa’da 9 yıl kalan Beyatlı, Fransız Edebiyatı’nı ve edebiyatçılarını yakından tanıma imkânı buldu. Fransız edebiyatçılardan etkilendi. Doğu Dilleri Okulu’na devam ederek Arapça ve Farsça ‘sını geliştirdi. Divan şiiri üzerinde yoğunlaştı.
1913 yılında İstanbul’a döndü. Darülfünûn’da tarih ve edebiyat dersleri okuttu. Gazete ve dergilerde yazılar yazdı. Lozan Konferansı’na katıldı. 1923’te Urfa Milletvekili seçildi. Çeşitli ülkelerde diplomatik görevler alarak Türkiye’yi temsil etti. Yozgat, Tekirdağ ve İstanbul Milletvekilliği yaptı. Pakistan Büyükelçiliği görevindeyken emekli oldu (1949) ve yurda döndü. Tedavi için Paris’e gitti. Bir yıl sonra da öldü (1958).
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden birisidir. Edebiyata ilk atıldığı vakitler Bakî’nin bir taklitçisi olarak lanse edilmiştir ama onun sanat dehası daha sonra bu çevrede kendisinin çağında kendine özgü bir şair olduğunu kanıtlamıştır.
Edebiyat tarihi ve edebiyat tarihçileri “Dört Aruzcular” olarak adlandırılanlar içinde Tevfik Fikret, Mehmet Akif Ersoy ve Ahmet Haşim’in bulunduğu kavram ayrımı içine koymuştur. Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmış olmasına rağmen tek bir şiiri bu konu da istisna olmuştur: O da, 11’lik hece vezniyle yazdığı “Ok” şiiridir. Klasik şiirimizin temel özelliklerine bağlı kalarak, kendine özgü bir şair olmuştur. San’atta ve edebiyatta millî ve manevî değerlere bağlı kalmıştır. Şiirlerinde görülen ritim ögesi daima aynı sürer. Kurduğu bu ritimde anlatmak istediği düşünce ya da his yavaş yavaş dizelere yayılmaya başlar ve her anlam ayrımında araya müziği bir perde gibi koyarak ses ve anlam kavramınının her ikisinin de birbiri içinde yitip gitmesini önler. Bunda o kadar başarılıdır ki Süleymaniye’de Bayram Sabahı adlı şiirinde okuyucuyu tarihi bir iklimin yanı sıra müzikal ve ruhî bir havaya sokar, bu havayı takiben de tarihi dekor ve değinişler okuyucuda manevi bir güç yaratır. Şiirlerinde zaman zaman hayranı olduğu Charles Baudaleire ve Arthur Rimbaud’nun etkisi görülmekle beraber Yahya Kemal neticede “Gemiler geçmeyen bir ummanda” kendi şairlik abidesini kurmuştur. Yahya Kemal’in şiirlerinde ne kadar zor bir çalışma verdiğinin bilinmesi gerekir. Hatta bazı şiirilerini 30 yıl gibi bir zamanda yazdığını söylediğinde bu konunun nedenini şiirlerinin vermek istediği anlamı tam vermesinin gerekli olduğunu söylemiştir. Edebiyat dünyasında Tevfik Fikret’le yaptığı kalem kavgası önemli yer tutar. Tevfik Fikret’in gerek İstanbul’a kızdığı ve nefret ettiği için gerekse 20. yüzyıl başlarındaki baskılı ve sıkıntılı dönem yüzünden İstanbul’u anlattığı ve ağır bir sövgü içeren “Sis” adlı şiirine karşılık Yahya Kemal buna çok sert bir şiiri olan “Siste Söyleniş” adlı şiiri yazarak aydın çevresine ve halka umut vermiştir. Yahya Kemal Beyatlı, ölümünden kısa bir süre önce şu beyti söylemiştir:
Ölmek kaderde var; yaşayıp köhnemek hazin,
Buna bir çare yok mudur ya Rabbilâlemin?
Yahya Kemal Beyatlı, şiirde mükemmelliği aradığı için olsa gerek, yaşadığı sürece şiirlerini kitap hâline getirmemiş; ancak ölümünden sonra kurulan Yahya Kemal Enstitüsü’nün yardımı ile şiirleri kitap halinde basılmış; bir çoğu da başta Münir Nurettin Selçuk ve Osman Nihat Akın olmak üzere ünlü bestekârlar tarafından bestelenmiştir. Endülüs’te Raks, Aziz İstanbul, Geçmiş Yaz, Rindlerin Ölümü, Sessiz Gemi… gibi.
Eserleri:
Şiirleri Açık Deniz, Akıncılar, Akşam Mûsıkîsi, Aziz İstanbul, Atik-Valde’den İnen Sokakta, Bir Başka Tepeden, Büyü Şiir, Deniz Türküsü, Duyuş ve Düşünüş, Düşünce, Endülüs’te Raks, Erenköyü’nde Bahar, Eylül Sonu, Tolto, Gece Bestesi, Geçmiş Yaz, Güftesiz Beste, Hayâl Beste, Hayâl Şehir, Itrî, Kar Mûsıkîleri, Koca Mustâpaşa, Mehlika Sultan, Mohaç Türküsü, O Rüzgar, Ok, Özleyen, Rindlerin Akşamı, Rindlerin Ölümü, Rubai, Sessiz Gemi, Siste Söyleniş, Sonbahar, Telâkki, Uçuş, Vuslat
Kitapları:
Ezansız Şehirler, Ruh Hali, Aziz İstanbul (1964), Eğil Dağlar (1966), Siyasi Hikayeler (1968), Siyasi ve Edebi Portreler (1968), Edebiyata Dair (1971), Çocukluğum Gençliğim Siyasi ve Edebi Hatıralarım (1973), Tarih Musahabeleri (1975)
————
Yahya Kemal Beyatlı Şiirlerinden Seçmeler
(1884-1 Kasım 1958)
ERENKÖYÜ’NDE BAHAR
Cânan aramızda bir adındı,
Şîrin gibi hüsn ü âna ünvan,
Bir sâhile hem şerefti hem şan.
Çok kerre hayâlimizde cânan
Bir şi’ri hatırlatan kadındı.
Doğmuştu içimde tâ derinden
Yıldızları mâvi bir semânın;
Hazzıyle harâb idim edânın,
Hâlâ mütehayyilim sadânın
Gönlümde kalan akislerinden.
Mevsim iyi, kâinât iyiydi;
Yıldızlar o yanda, biz bu yanda.
Hulyâ gibi hoş geçen zamanda
Sandım ki güzelliğin cihanda
Bir saltanatın güzelliğiydi.
İstanbul’un öyledir bahârı;
Bir aşk oluverdi âşinalık..
Aylarca hayâl içinde kaldık;
Zannımca Erenköyü’nde artık
Görmez felek öyle bir bahârı.
———–
GEÇMİŞ YAZ
Rüya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,
Her anını, her rengini, her şi’rini hazdan,
Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan
Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
Mehtap… iri güller… ve senin en güzel aksin…
Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde!
———–
Yahya Kemal Beyatlı Hakkında Kitaplarda yer alanlar
Alıntı yapılan kitap: Türkçe İmla Kılavuzu
“…İmlâmız, lisanımız düzelince, lisanımız da kafamız düzelince düzelecek, çünkü o da ancak onlar kadar bozuktur, fazla değil!…”
(Yahya Kemal Beyatlı)
——
Alıntı yapılan kitap: Mahmut Adem – ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE IŞIĞINDA EĞİTİM POLİTİKAMIZ
“…Sekiz yıllık zorunlu eğitimi istemeyenler; erkeklere göre kızların, kentlilere göre köylülerin, Batı yörelerimize göre Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki yurttaşlarımızın öğrenim görmesini istemiyorlar demektir.
1940’lı yıllarda köylü çocukların öğrenim görmesini istemeyenler, genelde toprak ağaları idi. Nitekim 17.4.1940 tarihinde TBMM’de Köy Enstitüleri Kuruluş Yasası, o zamanki 426 üyeden 278’inin oyu ile benimsenmiş, buna karşılık başta Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Yahya Kemal Beyatlı olmak üzere toplam 148 milletvekili toplu olarak oturuma katılmayarak köylü çocukların öğrenim görmelerini istemediklerini göstermişlerdir. Eskişehir milletvekili, Sivrihisar’da toprak ağası Abidin Fotuoğlu, “bunlar yetiştikleri zaman, bizim kafalarımızı keserler” demiştir (47). Hasan Ali Yücel’den sonra 1946 yılında Milli Eğitim Bakanı olan Reşat Şemsettin Sirer de Tonguç’a şöyle demiştir. “Sen bunları (köylüleri) okutuyorsun ama, sonra başımıza iş çıkarmasınlar”….”
———-
Alıntı yapılan kitap: Prof.Dr.
CAVİT ORHAN TÜTENGİL – ATATÜRK’Ü ANLAMAK ve TAMAMLAMAK
“….Kültür ve sanat alanlarında, yerli, geleneksel ve halk kavramlarına bağlı değerlerimizin çağdaş teknikle yeniden yoğurulması amacı, bir ara öykünmeye ağırlık verildikten sonra, Yahya Kemal Beyatlı’nın ”kökü geçmişte olan gelecek” formülüne uygun bir biçimde yaratılara yönelmiştir. Ulus, ülke ve tarih olarak kendimize özgü olanı çıkış noktası yapmadan, soylu kültür ve sanat yapıtlarına varılamıyacağı artık anlaşılmıştır…..”
————
Köşe Yazıları
“…Şarkı da Türk musikisinin en zor eserlerinden biri: “Dönülmez Akşamın Ufkundayız” adlı segah eser. Beste Münir Nurettin Selçuk, söz Yahya Kemal Beyatlı, solist Gülse Birsel!
Daha ilk denemede, ki ben gerçekten ruhumu katarak söylediğime inanıyorum, saz arkadaşlarım dediler ki: “Viski getirtelim sete, sesinizi hemen açar!”
Prodüksiyon çalıştı. Üç dakika sonra viskimi içmiş ve sesimden bir Muazzez Abacı tınısı beklentisi içine girmiştim.
Dönülmez Akşamın Ufkundayız, benim yorumumla post-modern bir biçim kazandı. Neden sonra fark ettim ki, saz arkadaşlarım viskiden götürüp duruyorlar. Kalbime bir bıçak gibi saplanan acıyla, gerçeği kavradım: Sazlar sesime tahammül edebilmek için viski istetmişlerdi!….”
——–
Alıntı yapılan kitap: Prof. Dr.
SUAT SİNANOĞLU – TÜRK
HÜMANİZMİ
“…Türkiye’de hümanist uyanışın belirtileri
Böyle bir fikir akımının yapısını ve ilerde getireceği katkıyı incelemeden önce, hümanist düşüncenin Türk toplumunda baş gösteren ilk belirtilerini saptamakta ve bunların gerçek ağırlığını ortaya koymakta yarar vardır.
Kuşkusuz herhangi bir toplumda özü hümanist olan birtakım tutumlara ve birtakım yönelişlere raslamak zor değildir; belki de Türk toplumu bu tür yönelişlerden ve bu tür tutumlardan yana özel bir zenginlik göstermektedir; ancak, ne olursa olsun, Türk aydınlarının kendi İslam kültürlerinden tümüyle farklı olan Batı kültürünün kaynaklarını merak etmeleri için birçok yüzyılların geçmesi ve Avrupa ile ilişkilerin sıklaşması gerekmiştir. Klasik evrene karşı ilk ilginin duyulması 20. yüzyılın ilk çeyreğine raslar. Yahya Kemal Beyatlı ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu öncülük etmişlerdir. Merakın kökeni edebidir: Fransız edebiyatının kaynaklarını araştırırken, hümanist zihniyetin kaynakları ile karşılaşmışlardır. Ancak tarih bilincinden yoksun zihinler İ.Ö. 5. yüzyıl Atinası ile çağdaş Yunanlılar arasındaki farkı göremezdi. İlk tepki Ömer Seyfettin’den gelmiştir. Fakat bu genç, zeki, yenilik canlısı yazar davayı benimsemekte gecikmemiştir. (2) Yunan-Roma evreni Ziya Gökalp’in de dikkatinden kaçmamıştır; Ziya Gökalp bu evreni daha iyi bir estetik öğretim sisteminin kurulabilmesi için incelemeye değer bulmuştur. (3)
Zayıf birtakım belirtiler olmakla beraber, bunlar iz bırakmadan silinip gitmiş değildir. Gerçekten de, Fransız edebiyatının ve genellikle, Avrupa edebiyatının daha iyi tanınması, klasik edebiyatların etkilerinin ne kadar zengin olduğunu ortaya koymuştur; böylece, Cumhuriyetin ilk yıllarında Nurullah Ataç ve Nüshet Haşim Sinanoğlu gibi aydınların Türkiye’de klasik eğitimin savunucusu oldukları görülmüştür…”
——–
Alıntı yapılan kitap: Devrim tarihi ve toplumbilim açısından Atatürk – Emre Kongar
“…İmparatorluğun kurtuluşu, içindeki çeşitli ulus ve dinlerden olan ögelerin –birleştirilmesi–nde aranıyordu. Böyle bir ortam içinde, örneğin, milliyetçilik– ideolojisinin tartışılması bile, bir anlamda –hainlik–ti. Yahya Kemal Beyatlı, ulusçu düşüncelerin o dönemde nasıl görüldüğünü şöyle anlatıyor:
–Tam manasıyle milliyetperver olanlar, bu cereyanda Türkçü iseler müfsid, Müslüman iseler mürteci, sosyalist iseler hain sayılıyorlardı.– (Beyatlı, 1973:205)…..”
———
Edebiyatımızın önemli kişiliklerinden olan Yahya Kemal Beyatlı’yı rahmetle anıyorum.
Türk edebiyatına bir çok kişi yön vermiştir. Fakat bu kişiler ölümlerinden sonra ancak anlaşılabilmişlerdir. Sonradan değerlenmektedirler… Gereken önemin zamanında verilmesi yerinde olacaktır…
Bu yazıda okuduğum kadarıyla köy enstitülerinin işlevselliğini kaybetmesinde Yahya Kemal Beyatlı ve arkadaşlarının rolü var. Ben böyle bir durumu yazara yakıştıramadım. Memleketin ilerlemesine herkesin çaba göstermesi gerekiyor…
Köy enstitüleri Türkiye halkı için önemli bir karar olmuştur. Türkiye’nin gelişmesini istemeyenler buna izin vermediler. Toprak ağaları halkın aydınlanmasına dayanamadılar. Aydınlanma oluştuğunda sömürecek bir halk bulamayacaklardı. o nedenle bu eğitim yuvalarının ortadan kaldırılması için okumuşu okumamaşı yazarı devlet adamı çaba göstermişler… Geçen zamana yazık…
bu yazara yani Yahya Kemal Beyatlı eserlerine yer verdiğiniz için teşekkürlerrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr
süper yardimci oldu
çok yardimcı oldu bana iyi ki yayınlamışsınız size çok teşekkür ederim
süperrr yhaa bu sitede yardıöudokunun kişilere teşekkürlerimi ve başarılarınızın dewamını dilerim bravooo
harıka bı sıte. özleyen şiirinin ilk 4lüğündekı söz sanatlarını bulmama kım yardımcı olabılır? bunu da burada bulursam sıte benım ıcın cok farklı bı yerde olcak 😀
çok saolaun
yahya kemal beyatlının süleymaniyede bayram sabahı adlı şiirinde ki 12. yıl boyunca uğraştığı dizeyi bilen varmı
yahya kemal beyatlıga yer verdiginiz için sizinle gurur duyorum…
gerçekten çok güzel bir site olmuş emeğinize sağlık
gerçekten güzel bir site
bu siteyi yapan herkese çok teşekkür ederim ben lise ögrencisiyim ve edebiyat dönem ödevini burada yaptım çok işime yaradı
önemli yazarlarımızı ve şairlerimizi tanımak güzel.