ESİRGENEN SEVGİ, SİZİN KURTARICINIZDIR
Çocuk yetiştirme konusunda ne kadar kitap okuduysanız ya da ne kadar çok konferans dinlediyseniz en çok duyduğunuz kelime sevgi olmuştur. Öylesine fazla kullanılan bir kelimedir ki, hepimiz kullanırız ama somutlaştıramayız. Sevgi ekmek gibi, hava gibi, su gibi hepimizin en temel ihtiyacıdır.
Ve Bir insanın sahip olabileceği olumlu duyguların en yücesidir.
Sadece seni seviyorum demek acaba karşımızdaki kişiye eşimiz olabilir çocuğumuz olabilir. Yeterli gelir mi? O kişiye hiç ya da yeterince özen göstermediğimizde çocuğumuzla ya da eşimizle yeterli duygu ve düşünce paylaşımına girmediğimizde kuru bir seni seviyorum etkili olur mu? Ya da sevgimizi anlatmaya yeter mi? Evet. Sevgiyi duygu ve düşüncelerin paylaşılması olarak tanımlamak yerinde olur.
Düşünün akşam eve geldiğiniz andan itibaren eşinizle ve çocuğunuzla aranızda yatana kadar hangi kelimeler geçiyor. Lütfen bir saniye düşünmenizi istiyorum. (Düşündükten sonra) Bu zaman zarfında eşinizle ve çocuğunuzla yeterince duygu ve düşünce paylaşımına girdiğinizi düşünüyor musunuz? Evet diyorsanız sizi tebrik ederiz. Sevginizi yeterince ifade ediyorsunuz demektir.
Sevgi temel ihtiyaçtır demiştik. Bunu biraz açalım. Olumlu ilgi, dokunmak, konuşmak, dinlemek, paylaşmak, birlikte nitelikli zaman geçirmek demektir. Nitelikli zaman geçirmek ne demek? Örneğin evde anne baba ya da çocuk aynı odada oturuyor. Ancak baba gazete okuyor. Çocuk kendi başına oynuyor. Anne mutfakta iş yapıyor. Herkes kendi halinde. Yani paylaşım yok. Ya da herkes hiç konuşmadan televizyon seyrediyor. Televizyonda izlenilen film ya da izledikleri şey hakkında hiç konuşmuyorlarsa yine birlikte kaliteli zaman geçirmiyorlar demektir. Anneler çocukları ile daha fazla zaman geçirdikleri için iyi ya da kötü iletişim içine girip sevgilerini ya da kızgınlıklarıni daha iyi ifade etme fırsatı buluyorlar. maalesef babalarımız çocukla iletişim kurmakta genellikle daha başarısız. Genellikle eşiyle sağlıklı bir duygu paylaşımını yakalamış kişiler çocuklarıyla da iletişimleri daha sağlıklı oluyor. Çevrenize bir dikkat edin. Eşiyle doyumlu bir ilişkisi olmayan kişiler çocuklarıyla da iletişim kurmakta zorlanıyorlar. Yani eşler arasındaki mutluluk mutlaka çocuklarıyla iletişimini de olumlu etkiliyor. Örneğin hepiniz şahit olmuş ya da yaşamışsınızdır. Bayan komşuda gezmededir. Eşi eve geldikten sonra ya komşunun zilini çalıp hanımını eve çağırmıştır ya da hanım eşinin geleceği saatte memnuniyetsiz bir şekilde evine dönmüştür. Ve şöyle konuştuklarıni dinlemişsinizdir. Bizim bey tencereden tabağa yemeğini koyup yemeyi beceremez. İllaki beni ister. Çünkü muhtemelen eve gelen eş sessizce yemeğini yedikten sonra eline sağlık bile demeden televizyonun karşısına geçecektir. Oldukça tanıdık bir durum değil mi??
Karşımızdakine önemsendiğini hissettiremiyorsak karşımızdaki kişiden de ilgi beklememiz yanlıs olur. Bayan komşuda daha mutludur. Çünkü orada önemsendiğini daha fazla hissetmekte ve bundan mutluluk duymaktadır. Lütfen temelde eşimizle ilişkilerimizi gözden geçirelim. Eşimiz eve girerken onu güleryüzle karşılayıp bir hoşgeldini esirgiyorsak onlardan da ilgi beklemeye hakkımız olmaz.
Sevgi duygu ve düşünceleri paylaşmaktır dedik. Saygıdeğer babalar lütfen biraz özveride bulunun. Eşimize ve çocuklarımıza zaman ayırmaya gayret gösterelim. Evet akşam eve çok yorgun geldiniz. O gün bir sürü insanla uğraştınız. Hele öğretmenseniz çocuklarla uğraşmak sizi çok yordu. Ama eve geldikten sonra lütfen bir güleryüzünüzü çocuklarınızdan ve eşinizden esirgemeyin. Çocuğunuzun başını okşayıp nehaber demeniz onları nasıl mutlu edecektir. Düşünün. Çocuklar sizinle oynamak isteyecektir ama sizin onlara ayıracak hiç vaktinizin olmadığını, dinlenmeye ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsunuz. Lütfen çocuklara bugün yorucu bir gün geçirdiğinizi, bir saat dinlendikten sonra onlara zaman ayıracağınızı açıklayın. Ve lütfen sözünüzde durun. Bunu yaptığınızda birçok yaramazlık dediğimiz davranışların kendiliğinden ortadan kalktığıni göreceksiniz. Çocuklar uyuduktan sonra zaman zaman eşinizle birer kahve yapıp sohbet etmek için zaman ayırın. Eşinizin size daha fazla ilgi gösterdiğini göreceksiniz. Eğer yapmıyorsanız lütfen deneyin. Her ailede olduğu gibi sizin ve bizim ailemizde de eşler arasında anlaşmazlıklar, tartışmalar zaman zaman kavgalar olabilir. Bu evliliğin tadı tuzu derler ya. Öyle ama hissettirmeseler de çocuklarımız bundan düşündüğümüzden daha fazla etkileniyorlar.
Bütün anne ve babalar inanıyorum ki çocuklarını çok seviyorlar. Ama kimi bunu gösterir kimi gösteremez denir ya. İşte içinden sevmek diye de bir şey var. Bize geçmiş kuşaklardan gelen bir şey diye düşünüyorum. Bir baba biliyorum. Maddi açıdan çocuğunun bir dediğini iki etmiyor, 7 yaşındayken boyuna uygun bisikleti varken istiyor diye yetişkin bisikleti alabiliyor. Hiçbir maddi problemi yok. Ama çocuğuyla maddi isteklerinin dışında paylaştıği fazla birşeyde yok. Sadece çok sabrını taşırdığında çocuğunu dövüyor. Çocukta müthiş bir doyumsuzluk oluşmuş. Bunun yanında bir gün öğretmeni 7 Ocak’la ilgili şiir bulup gelmelerini söylemiş. Anne komşuları araştırmış bulamamış. Ben de tesadüfen onlardaydım. Ve bu şiiri il halk kütüphanesinde bulabileceklerini söyledim. Hava bozuk olduğu için babasının arabasıyla çocuğu kütüphaneye götürebileceğini düşünmüştüm. Ama babanın boş vakti olduğu halde götürmeyi düşünmedi. Çok şaşırmıştım. Yani çocuğa maddi tüm imkanları sunmakla iş bitmiyor. Baba götürmüş olsaydı, hem çocuğuyla iletişimi gelişecek, hem çocuğun araştırma yapma becerisini geliştirecek, hem de çocuk artık her türlü sorununu rahatlıkla babasına anlatabilecekti. Bu baba mutlaka ki çocuğunu çok seviyor, kendi çocukluğunda çektiği maddi sıkıntıları çocuğunun çekmesini istemiyor ama bu yetmiyor.
Temel ihtiyaçları yeterince karşılanan çocuk, ailesine karşı güven duygusu geliştirir. Bununla birlikte unutulmamalıdır ki, sevgi de çocuğun ekmek gibi, hava gibi, su gibi, temel ihtiyaçlarından birisidir. Temel ihtiyaçları yeterince karşılanmasına rağmen sevme-sevilme ve kabul görme ihtiyaci yeterince karşılanmayan çocuklar sağlıksız büyür. Buna karşılık temel ihtiyaçları çok alt düzeyde karşılanmasına rağmen sevme-sevilme ve kabul görme ihtiyaçları yeterince karşılanan çocuklar diğer gruba göre daha sağlıklı gelişirler.