Felsefi Kavramlar – MADDE – VAR-YOK

Felsefi Kavramlar
 
Ömer Sevinçgül
MADDE

Madde, “uzayda yer kaplayan varlık” demek. “Var” olabilmesi bazı özellikleriyle mümkün. Koku, renk, tad, boyut, konum ve suret gibi. Bunlara, felsefe dilinde “araz” deniyor. Maddenin, arazlardan soyutlanmış özü ise, “cevher.” 
Arazların varlığı cevherlere bağlı.

 Meselâ, kendi başına bir boyuttan ve suretten söz edilemiyor. Arazlar olmadan madde var olamıyor. Eni, boyu, derinliği, biçimi, konumu, tadı ve kokusu bulunmayan bir madde, yok demek.
Madde ezelî olabilir mi?
Bu konuyu, önce tarifler yaparak incelemeliyiz.
“Ezelî” ile “kadim” aynı manaya geliyor. Kadim, “varlığına yokluğun ilişemediği şey”. Hâdis ise, “sonradan olma” demek.
Maddeye “kadim” diyenler, onun, varlığından önce yokluğunu kabul etmeyenler.
Madde ancak arazlarla var olabilir, demiştik. Arazlar ise, devamlı değişir ve başkalaşır. Meselâ, duran bir cisim hareket edebilir veya hareketli bir cisim durabilir. Hareket başlayınca “durgunluk,” cisim durduğu zaman da “hareket” yok olur. Var, yok olmakta, yok da var olmaktadır. Şu hâlde hareket ve durgunluk hâdis, yani sonradan olmadır.
Aynı şekilde, suretler de değişir. Tomurcuğun gül şeklini aldığını, yumurtanın kuş suretini giydiğini her zaman görebiliyoruz. Gül sureti gelince tomurcuk sureti yok olur. Yine, kuş biçimi, yumurta şeklini varlıktan siler.  
Koku, tad ve boyut gibi ikinci dereceden arazların da her zaman değiştiğini hep müşahede ediyoruz. Her değişme, mevcut arazların yok oluşu, yeni arazların var oluşu demek.
Bu tesbitler ışığında, hiç tereddüte düşmeden şu hükmü verebiliriz: Madde ezelî değildir. Çünkü, varlığı arazlara bağlıdır. Arazlar, hâdis ise, ki öyle olduğu belli, madde de hâdistir, yani sonradan olmadır.
Maddeciler, tutunacak dal bulamayıp, bu defa da, “enerji ezelidir” derlerse, cevabımız aynı olacaktır: Enerji, maddeye dönüşebilmektedir, o hâlde ezelî değil, hâdistir.
Hâdis olan, kadim birine muhtaçtır. Başka türlü var olamaz. Hâdis olmayan, ezelî bir sebep gerekir. O da ancak Allah olabilir. Allah, madde cinsinden değildir. Ne arazdır, ne cevher, yarattıklarına hiç bir yönden benzemeyendir.
Ne gariptir ki, Allahın ezeliyetini akıldan uzak gören maddeciler, her bir atomun ezeliyetini kabulden geri kalmıyorlar! Müzisyeni inkâr edebilmek için, havaya yayılan her notaya müzisyen diyen bir adamın durumuna düşüyorlar.
Çevrelerindeki harika sanat eserlerini görüyorlar da, ilmi, iradesi ve kudreti sonsuz bir Sanatkârı tanımak istemiyorlar.
VAR-YOK

“Madde, vardan yok, yoktan var olmaz” sözü, âciz insanlar doğru olabilir, ama Allah için, asla..!
Her sene bahar mevsiminde milyarlarca canlının tad, koku, boyut ve biçimlerini yoktan yaratan Allah için, “Yoğu var edemez,” demenin mantığı yoktur.
Kaldı ki, fizik âlimleri maddenin enerjiye dönüşebildiğini ispat etmişlerdir. Reaksiyona giren bir madde, kütlesinin bir kısmını kaybeder. Artık madde yok, enerji vardır. Ortaya çıkan enerji, ışık hızının karesi ile kaybolan kütlenin çarpımına eşittir. Bu meşhur formül, “kütlenin korunumu kanunu”nu yıkmıştır.
Keza, uzay araştırmaları da bu hakikatı teyit etmektedir. Fezada, bazı dev yıldızlar, görünmez bir enerji girdabı tarafından yutulup yok edilmektedir. Bu yıldız mezarlarına “kara delik” adı verilmiştir.
ilmin nasıldan niçine yükseldiği bir çağda yaşıyoruz. Araştırmacılar, fizik ile fizik ötesinin sınır çizgisine yaklaştılar. Kâinatın sonradan yaratıldığı gün gibi ortaya çıktı. Maddenin ezelî olmadığı kesinleşti.
Sıra Allahı tanımaya geldi. Çünkü kâinat süslü, ölçülü, düzenli ve uyumlu bir eser. Her eser gibi ustasına şahitlik ediyor. Basit bir yüzüğün bile yapanı olur da, şu harika kâinatın sanatkârı olmaz mı?
ileri seviyedeki fizikçilere göre kâinatın ilk hâli “ölçülemez yoğunlukta enerji ihtiva eden parlak bir nokta” idi. Bir patlama sonucu yumak açıldı ve varlık saçıldı. Zaman, mekân, boyut, şekil, renk, hareket ve ışıktan mürekkep bir âlem kuruldu. Sonra kâinat sarayına hayat geldi. Yeryüzü bitkiler, hayvanlar ve insanlarla şenlendi.
Biz o “parlak noktaya” bir kudsî hadîse dayanarak “Muhammedî nur” diyoruz. Varlıkların ilki Peygamber Efendimizin nurudur. Bütün varlıklar o nurdan yaratıldı. Kâinatı bir ağaca benzer. O nur, çekirdek konumundadır. Elementler bu ağacın dalları, bitkiler yaprakları, hayvanlar çiçekleri, insanlar  meyveleridir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir