EGO – SAHTE MERKEZ
Anlaşılması gereken ilk şey ego’nun ne olduğudur. Bir çocuk doğar. Çocuk herhangi bir bilgi veya kendisi hakkında bir bilinci olmadan doğar. Ve çocuk doğduğunda farkına vardığı ilk şey kendisi değildir. Farkına vardığı ilk şey diğerleridir. Bu çok doğaldır çünkü gözler dışarıyı görür, eller diğerlerine dokunur, kulaklar başkalarını dinler, dil yiyeceklerin tadını alır ve burun dışarıyı koklar. Tüm bu duyumlar dışarıya açılır.
İşte doğmak bu demektir. Doğmak bu dünyaya gelmektir, dışarının dünyasına. Bu yüzden bir çocuk doğduğunda dünyaya doğar. Gözlerini açar diğerlerini görür. “Başkaları” sen’dir. Öncelikle annesini fark eder. Sonra yavaş yavaş kendi bedeninin farkına varır. Bu da bir başka’dır onun için ve dünyaya aittir. Acıktığında bedenini hisseder; ihtiyacı giderilir ve bedenini unutur. Bir çocuk böyle büyür. Önce seni, diğerlerini fark eder ve yavaş yavaş sana ve başkalarına rağmen kendini fark etmeye başlar.
Bu farkındalık yansıtılmış bir farkındalıktır. O kendinin kim olduğunun farkında değildir. O sadece annesinin ve annesinin onun hakkında düşündüklerinin farkındadır. Eğer o gülümserse, çocuğu takdir ederse, “çok güzelsin” derse, ona sarılır, onu öperse, çocuk kendi hakkında iyi hisseder. Burada ego doğmuştur. Takdir, sevgi ve şevkat ile çocuk kendisi hakkında iyi hisseder, kendinin değerli olduğunu ve bir önemi olduğunu hisseder.
Bir merkez doğmuştur. Ama bu merkez yansıtılmış bir merkezdir. Bu onun gerçek varlığı değildir. O kim olduğunu bilmez; sadece başkalarının onun hakkında ne düşündüğünü bilir. Ve bu ego’dur; yansıma, diğerlerinin düşüncesi.
Eğer kimse onun iyi olduğunu düşünmezse, kimse onu takdir etmezse, kimse ona gülümsemezse burada da bir ego doğar; hasta bir ego; üzgün; reddedilmiş; aynen bir yara gibi; kendinin aşağılık hisseden, değersiz. Bu da bir ego’dur. Bu da bir yansımadır.
Öncelikle anne- ve başlangıçta anne dünya demektir. Sonra başkaları anneye katılır ve dünya büyümeye devam eder. Dünya büyüdükçe ego karmaşık hale gelir çünkü başkalrının görüşleri yansımıştır.
Ego biriktirilmiş bir olgu, başkaları ile yaşamanın bir yan ürünüdür. Eğer bir çocuk tamamen yalnız yaşarsa asla ego geliştiremez. Ama bu da bir yarar sağlamaz. Aynen bir hayvan gibi kalır. Bu gerçek kendini tanıyacağı anlamına da gelmez.
Gerçek, sadece sahte olanın aracılığı ile bilinebilir. Bu yüzden ego şarttır. Kişi bundan geçmelidir. Bu bir disiplindir. Gerçek sadece bir ilizyon aracılığı ile görülebilir. Gerçeği direkt olarak bilemzsiniz.
Öncelikle doğru olmayanı bilmeniz gereklidir. Öncelikle doğru olmayanla karşılaşmalısınız. Bu karşılaşmanın sonucunda gerçeği bilme yeteneğine kavuşursunuz. Eğer yanlışı yanlış olarak bilebilirseniz gerçek sizin üzerinize doğar.
Ego bir ihtiyaçtır, sosyal bir ihtiyaç. Çevre etrafınızdaki her şey demektir- sizin haricinizde olan etraf. Herkes eksi siz çevredir. Ve herkes yansıtır. Okula gidersiniz öğretmen sizin kim olduğunuzu yansıtır. Tek tek herkes ego’nuza bir şeyler ekler ve herkes çevre için bir problem haline gelmemeniz için onu düzeltmeye çalışır. Bu sizi ilgilendirmez. Bu çevreyi ilgilendirir. Çevre kendisi ile ilgilenir ve bu böyle de olmalıdır. Onşar sizin kendinizi bilmenz ile ilgilenmez. Onlar sizin çevrenin mekanizmaları içerisinde verimli bir parça haline dönüşmenizle ilgilenir. Siz bir kalıba uymalısınızdır. Bu yüzden onlar sizde çevreyle uyumlu bir ego yaratmaya çalışırlar. Size ahlakı öğretirler.
Ahlak, size çevreye uyacak bir ego vermektir. Eğer ahlaksızsanız her zaman uyumsuzsunuzdur. Bu yüzden suçluları hapise atarız- yanlış bir şey yaptıkları için değil, hapishaneler onları iyileştireceği için değil. Sadece uyumsuzdurlar. Problem çıkarırlar. Çevrenin onaylamadığı belirli ego ları vardır. Çevre onaylarsa, her şey iyidir.
Bir adam birini öldürür- o bir katildir. Aynı adam savşta binlercesini öldürür- büyük bir kahraman olur. Çevre cinayetle ilgilenmez, cinayet çevre için işlenmelidir- o zaman bu olur. Ahlak çevrenin hiç umurunda değildir. Ahlak çevre ile uyumlu olmak demektir. Eğer çevre savaştaysa ahlak değişir.
Ahlak sosyal bir politikadır. Diplomasidir. Her çocuk çevreye uyum gösterecek şekilde yetiştirilmelidir- bu kadar. Çünkü çevre verimli üyeleri ile ilgilidir. Çevre sizin keni bilgeliğinize ulaşmanız ile ilgilenmez.
Çevre bir ego yaratır çünkü ego kontrol edilebilir ve yönlendirilebilir. Kimse kendini kontrol eden bir çevre duymamıştır-olası değil. Ve çocuğun bir merkeze ihtiyacı vardır; çocuk kendi merkezinin asla farkında değildir.
Çevre ona bir merkez verir ve yavaş yavaş çocuk bunun kendi merkezi olduğuna ikna olur, çevrenin sunduğu ego. Çocuk evine gelir- sınıfta birinci olduysa tüm aile mutlu olur. Onu öper ve sarılır, omuzlarınıza alır, danseder ve “ne güzel bir çocuk! Sen bizim gururumuzsun” dersiniz. Ona bir ego sunuyorsunuzdur. Ve çocuk eve hevesi kırılmış, başarısız- geçememiş veya ceza almış olarak gelirse kimse onu takdir etmez ve çocuk reddedilmiş hisseder. Gelecek sefere daha fazla çabalar çünkü merkezi sarsılmıştır.
Ego herzamn sarsılır, her zaman besin arayışında dır ve birileri takdir etmelidir. Bu yüzden sürekli ilgilenilmeyi isteriz. Kim olduğumuz hakkında başkalarının fikrini alırız. Bu direkt bir deneyim değildir. Kimliğimiz hakkında fikir aldığımız başkalarıdır. Onlar sizin merkezinizi şekillendirir. Bu merkez sahtedir çünkü gerçek merkeziniz sizin yanınızdadır. Bu kimsenin işi değildir. Kimse şekillendiremez. Onunla gelirsiniz. Onunla doğarsınız. Bu yüzden iki tane merkeziniz vardır. Sadece varlığınız ile size verilen ve sizinle beraber gelen merkez. Bu kişinin kendisidir. Çevre tarafından yaratılmış diğer merkez ise ego’dur. Bu sahtedir ve büyük bir aldatmacadır. Ego yoluyla çevre sizi kontrol eder. Belirli şekillerde davranmanız gereklidir, çünkü ancak o zaman çevre sizi takdir eder. Belirli biçimlerde yürümeli; belirli şekillerde gülmeli; belirli görenekleri izlemelisiniz. Ancak o zaman çevre sizi takdir eder ve etmezse egonuz sarsılır. Egonuz sarsıldığında ise nerede olduğunuzu kim olduğunuzu bilemezsiniz. Başkaları size bu fikri verir. Fikir ego’dur.
Rehber Öğretmen