29 EKİM VE CUMHURİYET BAYRAMI
Cumhuriyetimizin kuruluşunu kutladığımız bu günlerde milletimiz için Cumhuriyetin önem ve anlamını yeniden kavramak gerekmektedir. Cumhuriyetimizi, gelecek kuşaklara daha sağlam temellerle teslim edebilmek için Cumhuriyetin ilanından sonra Türk halkının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kaydetmiş olduğu gelişmeleri ve yaşananları iyi incelemek gerekmektedir. Bu inceleme siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan olmalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 tarihinde açıldıktan sonra her geçen gün ülkenin kaderinde tek söz sahibi durumuna gelmiştir. Çünkü, Meclis’e katılan milletvekilleri Atatürk’ün başkanlığında, Yusuf Kemal Tengirşenk’in de ifade ettiği gibi, o gün orada “Yeni bir devlet kurdular. Türkiye’nin çocukları hiç bir baskı altında kalmadan memleketi idareye koyuldular… Yeni Türk Devleti o gün kuruldu. Hiç bir makamın veya şahsın tasdikine muhtaç olmaksızın kanunlar, anlaşmalar yapıp tatbik ve icra etmekle Cumhuriyet idaresi o gün başladı.”
Kuruluşta bu yeni Türk Devleti’nin adı resmen konulmamıştır. Çünkü 600 yıl boyunca saltanatla yönetilmiş, ortak bir millet bilincine dahi erişmemiş bir topluluğa artık yeni yönetimin Cumhuriyet olacağını ifade etmek ve bu kavramı benimsetmek sizlerinde takdir edeceği üzere kolay bir durum değildir. Bu nedenle şartların oluşması beklenmiştir. Bu yapılırken ise Meclis ve Hükümet yeni devlet’in hukuk sistemini oluşturma faaliyetlerini devam ettirmiştir. 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Cumhuriyet 23 Nisan 1920’den beridir sürdürülen rejimin isminin açıkça tüm dünyaya duyurulması demektir.
“Cumhuriyet bir fazilet rejimidir.” Denildiğinde, birbirlerinden farklı niteliklere sahip olan bireylerin meydana getirdikleri bir armoni olarak anlaşılması gerekir. Cumhuriyet, etnik ve dinsel toplulukları tek bir millet haline getirir. Cumhuriyet bir potadır. Eğer bölgecilikleri evrensel hale dönüştüremezse var olamaz. Atatürk, bölgeselliklerin üstünde ülkenin ve ülkeye ait her ne varsa, hepsinin herkes tarafından sahiplenildiği bir toplum yaratmaya çalışmıştır.
Cumhuriyet bireyciliğe değil, bireyselliğe dayanır. Yani bir toplumun ayrılmaz parçaları olan kişilerin kendilerini hem farklılıkları içinde üretmelerine, hem de üretimin atıf noktası olarak toplum değerleri yerine evrensel değerleri koymalarına dayanır.
Cumhuriyet ırk, din, dil ve cemiyet farkı gözetmeksizin tüm vatandaşların paylaştıkları ve yararlandıkları siyasal rejimin adı olmuştur. Atatürk’ü cumhuriyete yönelten bir diğer önemli neden de cumhuriyetin en ileri devlet şekli olmasıydı. Çünkü cumhuriyet, millet egemenliğini belirleyen ve millet egemenliği ile bağdaşabilen tek rejimdir. Atatürk, egemenliğin millete ait olduğu görüşünü işlemekle ve bu görüşü yeni Türk Devletinin temel taşı yapmakla millî devletin devlet ve hükümet şeklinin de cumhuriyet olacağını ortaya koyuyordu. Hiç şüphe yok ki Mustafa Kemal, ulusal kurtuluş mücadelesi için yola çıktığında zihninde cumhuriyet kavramını şekillendirmiş ve bu idealini gerçekleştirmek için sağlam bir program hazırlamıştır. 17 Şubat 1920’de İstanbul’da mebuslar meclisinde ilan edilen Misak-ı Milli kararlarında bu planlamanın bariz izlerini görmek mümkündür.
Tekrardan Cumhuriyetimizin kuruluşu için kanlarını döken binlerce şehidimizi, emeklerini esirgemeyen 7’den 70’e tüm Anadolu halkını, gazilerimizi, Ulu Önder Atatürk ve silah arkadaşlarını buradan saygıyla anıyoruz.
Cumhuriyet Bayramı hakkında yazı için çok teşekkür ederim. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı herkese kutlu olsun.
Cumhuriyet bizim en ideal yönetim şeklimizdir. Türk halkı boyun eğmez. Özgürlüğüne sahip çıkar.