TAM ÖĞRENME – OKULDA ÖĞRENME

TAM ÖĞRENME 

 

 

Bloom’un okulda öğrenme kuramı adını verdiği bu kuramda okul ortamı gibi toplu öğrenmelerde gözlenen bireysel farklılıkların nedenlerini incelemekte ve
bu tür bireysel farklılıkları öğrenci, okul ve toplum yararına olacak şekilde en aza indirmek için alınması gerekli önlemleri açıklamaya çalışmaktadır.


Diğer bir deyişle, okulda öğrenme kuramı ya da tam öğrenme modeli; ek zaman ve öğrenme olanakları sağlandığında, hemen hemen tüm öğrencilerin okullarda
öğretilmek istenen tüm yeni davranışları öğrenebileceğini ileri sürmektedir. İnsanlar arasındaki öğrenme düzeyi farklılıklarının temel nedeni; doğuştan getirilen özellikler olmaktan çok, okullarda öğretme-öğrenme özellikleri ve diğer
çevresel faktörler olduğu gözlenmektedir. Okulda öğrenmeyi birçok faktör etkilemektedir. Bunların bir bölümü, zeka (genel yetenek), öğretmenin kişilik
özellikleri, ailenin sosyo-ekonomik statüsü gibi öğretme-öğrenme süreciyle doğrudan değiştirilemeyecek faktörlerdir. Diğer bölümü ise, öğrencilerin, dersle
ilgili ön öğrenmelerin; ilgisi, tutumu, başarılı olabileceğine olan inancı, öğretim hizmetinin niteliği gibi okullardaki öğretme-öğrenme süreci değiştirilebilir
değişkenlerdir. 

Okulların öğrencilerin doğuştan getirdiği zeka kapasitesini artırma, ailenin sosyo-ekonomik yapısını değiştirme, öğretmenin kişilik özelliklerini değiştirmeye
zorlama gibi işlevleri yoktur. Ancak, öğrencinin ön öğrenmelerinde eksikleri tamamlama, öğrenilecek konuya ilgi duyurma, olumlu tutum geliştirme, başaracağına
inanmasını sağlama, öğretim hizmetinin niteliğini yükseltme vb. okulun iş görüleri arasındadır ve bu özellikler okulların kontrolü altında oluşturulabilecek
özelliklerdir.  

Bu durum, öğrenmeyi etkileyen değiştirilebir özellikleri, öğretme-öğrenme sürecinde olumlu hale getirerek öğrencilerin öğrenme düzeyinin yükseltilebileceğini
göstermektedir. Böylece, öğrenciler arasındaki öğrenme farklılıkları en aza indirilebilir ve eğitim sistemleri de seçici ve eleyici olmaktan çıkartılabilir.
Sonuç olarak, okullar, öğrencilerin kendilerini gerçekleştirmelerine yardım edebilen kurumlar haline gelebilir. 

Eğitimin, dolayısıyla da okulların etkililik ve verimliliğini en yüksek düzeye çıkarabilecek koşulları belirlemeye çalışan tam öğrenme modelinin üç temel
değişkeni vardır. Bunlardan ikisi bağımsız değişken, biri de bağımlı değişkendir. Bağımsız değişkenlerden bir grubu öğrenci nitelikleriyle ilgilidir. İkinci
grup ise öğretim ile ilgili ögeleri kapsamaktadır. Bağımlı değişken ise öğrenme ürünleridir.  

Okulda öğrenme kuramına göre, öğrenme ürünleri, öğrenci nitelikleri ile öğretim hizmeti niteliğinin etkileşiminin bir fonksiyonudur. 

Okulda öğrenme kuramı, okulda öğrenmeyi en çok etkileyen az sayıdaki faktörü belirlemek ve bu faktörleri kontrol altına alarak hatadan arınık bir öğretim
düzeni oluşturulmak üzere geliştirilmiştir. Yukarıda açıklandığı ve şemada da görüldüğü gibi, tam öğrenme modelinde öğrenme ürünlerini etkileyen üç temel
faktör vardır. Bunlar; 

1.      Öğrencinin yeni kazandırılacak hedef davranışları öğrenebilmesi için gerekli olan ön öğrenmelere sahip olma derecesi 

2.      Öğrencinin kendini öğrenmeye verme, öğrenmeye istek ve ihtiyaç duyma ve öğrenme için çaba harcama derecesi.  

3.      Uygulamaya dönüşen haliyle öğretimin, öğrencinin ihtiyacına uygun olma, onun için anlamlı, etkili ve yeterli olma derecesi. 

Sonuç olarak, öğrencinin öğrenme düzeyini belirlediğine inanılan öğrenci niteliklerinden ilki bilişsel giriş davranışlarıdır. Bilişsel giriş davranışları,
öğrencinin yeni bir öğrenme ünitesini ya da bir dersteki öğrenme ünitelerini öğrenebilmesi için daha önceden kazanmış olması gerekli davranışlardır. Diğer
bir deyişle, yeni bir üniteyi öğrenebilmesi için gerekli olan ön öğrenmelerdir.  

Öğrenme düzeyini belirleyen öğrenci niteliklerinden ikincisi öğrencinin öğrenme birimi ile ilgili duyuşsal giriş özellikleridir. Diğer bir deyişle, öğrenmenin
ünitesi ya da ünitelerini öğrenmeye güdülenmiş olma derecesidir.  

Öğrenme düzeyini belirlediğini inanılan üçüncü değişken ise, öğretme-öğrenme süreciyle ilgilidir. Öğretim hizmeti niteliği olarak adlandırılan bu değişken,
öğrenciye neleri, nasıl öğrenecekleri ile ilgili verilen uyarıcıların, öğrenciye sağlanan öğrenme sürecine katılma olanaklarının, öğrenciyi pekiştirme
amacıyla verilen uyarıcıların, öğrencinin öğrenme eksiklerine belirleme ve düzeltme etkinliklerinin öğrenci ihtiyaçlarına uygunluk derecesini kapsamaktadır. 

Özetle, tam öğrenme modeline göre, öğrencinin bilişsel giriş davranışları, duyuşsal giriş özellikleri ve öğretim hizmetinin niteliği onun yeni öğrenme ünitesi
ya da ünitelerindeki öğrenme düzeyini, öğrenme hızını ve duyuşsal özelliklerini belirlemektedir.  

Tam öğrenme modelinde ele alınan bağımsız değişkenlerin öğrenme ürünleri üstündeki etkilerini inceleyebilmek; öğrenme ürünlerindeki eksiklerin yığınlaşmadan
giderilmesini sağlamak için elverişli bir öğrenme birimine ihtiyaç bulunmaktadır. Diğer bir deyişle hem grupla öğretime hem de öğretimin bireyselleştirilmesine
imkan verecek bir öğrenme birimine gerek duyulmuştur. 

Öğrenme birimi, bir arada öğrenilmesi uygun, anlamlı bütünlük taşıyan davranışları kapsamalı ve sonunda ölçme ve değerlendirme yapmak için yeterli düzeyde
öğrenme ürünü oluşturabilmelidir. Yani öğrenme birimi, ölçülüp değerlendirilebilecek kadar öğrenme ürününü kapsaması gerektiği gibi, öğrenme eksik ve güçlüklerinin
yığınlaşmadan düzeltilmesine imkan verecek büyüklükte olmalıdır. Böyle bir öğrenme birimi için en uygun bütünlüğün öğrenme ünitesi olduğu düşünülmüştür.
Öğrenme ünitesi; dersin 1-10 saatlik süresini kapsayan 15-30 davranışın öğretilebildiği dersin yarı bağımlı ya da tam bağımsız birimidir. 

Ders, bir ünitenin öğrenilmesi bir başka ünitenin öğrenilmesini mümkün kılacak ya da kolaylaştıracak bir yapıya sahip olabilir. Bu durumda üniteler aşamalılık
ilişkisi dikkate alınarak sıralanmalıdır. Ya da bir dersin üniteleri birbirinden bağımsız olabilir. Okul öğrenmelerinde tam bağımsız ünite çok az olmakla
birlikte, bir ünitenin öğrenilmesi diğerini kolaylaştırmıyorsa; ünitelerin öğrenilmesinde bir öncelik sonralık ilişkisi yoksa bu durumda üniteler istenen
sıra ile öğretilebilir. Ancak böyle bir yapıya sahip derste bile üniteleri sıralarken, kolay öğrenilebilecek, öğrencilere başarı duygusunu tattıracak;
böylece öğrencide öğrenme isteği yaratacak üniteleri ilk sıralara, öğrenilmesi zor olan üniteleri daha sonraya koymakta fayda vardır.  

ÖĞRENCİ NİTELİKLERİ 

Daha öncede açıklandığı gibi, öğrenme ürünlerini etkileme gücünde olan öğrenci nitelikleri iki ana grupta toplanmaktadır. Bunlardan bir bölümü “Bilişsel
giriş davranışları” bir diğer grubu da “Duyuşsal giriş özellikleri”dir. 

Bilişsel giriş davranışları:  

Öğrenme-öğretme kuram ve modellerinin ortaya koyduğu, “Her yeni öğrenme kendinden önceki öğrenmelere dayalı, kendinden sonraki öğrenmelerin de hazırlayıcısıdır.”
Şeklindeki temel ilke; tam öğrenmenin gerçekleştirilebilmesi için, öğretme-öğrenme sürecinin başında, eksik olan bilişsel giriş davranışlarının tamamlanmasını
gerekli kılmaktadır. Tam öğrenme kuramında da bilişsel giriş davranışları, yani yeni öğrenme ünitesinin ya da ünitelerinin gerekli kıldığı ön öğrenmeler,
öğrenmenin açıklanmasında can alıcı bir yer ve öneme sahiptir. Bloom’a göre, öğrencilere, okulda gerçekten etkili bir öğrenme fırsatı verilmek isteniyorsa,
bilişsel giriş davranışlarının hem program geliştirmede hem de öğretimde öğrencinin ilgili ön öğrenmelerinin bir parçası olarak kesinlikle göz önünde tutulması
gerekir. 

Çünkü, belli bir dönemde gerçekleştirilen öğrenmeler daha sonraki dönemlerde öğrenilecek olanların temelini oluşturur. Sınıf öğretiminde, bir dersi oluşturan
öğrenme üniteleri çoğunlukla birbirleriyle ilişkilidir ve içlerinde aşamalı bir dizi oluşturmaktadır.  

Bloom’a göre, kendi aralarında aşamalı bir dizi oluşturan öğrenme ünitelerinde; ilk öğrenme ünitesinde tamamlanmadan bırakılan öğrenme eksiklikleri, ikinci
ünitede daha büyük sayıda tamamlanmamış öğrenme eksikliklerine dönüşmekte, bu eksikler üçüncü öğrenme ünitesinde daha da artmaktadır. Çünkü, bu nitelikteki
her öğrenme ünitesi kendisinden sonra gelen ünitelerin ön koşullarını hazırlar. Bu ön koşulların varlığı da öğrenme işinin daha kolay yapılmasına olanak
sağlar. 

Bilişsel giriş davranışlarının; öğrenilebilir öğretilebilir uygun yöntemlerle olumlu yönde geliştirilebilir ve değişmeye de açık niteliklere sahip olduğu
kabul edilmektedir. Bu nedenle, öğretmenlerin öğretme-öğrenme sürecinin başında, belli bir öğrenme ünitesindeki yeni davranışların öğrenilmesine kolaylaştıran
ya da olanaklı kılan ön öğrenmeleri (bilgi, beceri, yeterlikler) ve bu öğrenmelere öğrencilerin sahip oluş derecelerini uygun yöntemlerle belirlemeleri,
tam öğrenmenin gerçekleştirilmesinin önemli koşullarından biridir. Çünkü, öğrencilerde ön öğrenmelere ilişkin eksiklerin tamamlanması, hatalı öğrenmelerin
düzeltilmesi; öğrencilerin, yeni öğrenmeler için gerekli olan bilişsel giriş davranışlarının tam ve kullanıma hazır duruma getirilmesi demektir.  

Bilişsel giriş davranışları, öğrenmeyi önemli ölçüde etkilemekle birlikte, bir öğrenme ünitesinin tam olarak öğrenilmesini tek başına güvence altına alamaz.
Öğrenme ürünlerini etkileyen diğer öğrenci niteliği ise “duyuşsal giriş özellikleri”dir. 

Duyuşsal giriş Özellikleri : Duyuşsal giriş özellikleri, öğrencinin öğrenme ünitesine karşı ilgisinin, tutumunun ve akademik benlik kavramının bir bileşkesidir. 

Bloom’a göre, bir öğrencinin belli bir üniteyi iyi öğrenebilmesi için bu öğrencinin,, öğrenilecek olan yeni üniteye açık olması, o üniteyi öğrenmeye ve
iyice öğrenmeye karşı istek duyması ve güçlüklerle karşılaşması halinde bu güçlükleri aşmaya yetecek güç ve çabayı gösterebileceğine güvenmesi gerekir.
 

Öğrencinin bir öğrenme ünitesini öğrenmeye girişme güdüsü veya isteği, bir dereceye kadar onun bu öğrenme ünitesine benzettiği ya da onunla ilişkili bulduğu
önceki öğrenme üniteleriyle ilgili başarılı ya da başarısızlığını algılayış şekline bağlıdır.  

Bloom, duyuşsal giriş özellikleriyle, öğrencinin;  

1.      Derse veya konuya karşı ilgi ve tutumunu

2.      Okuldaki öğrenmelerine yönelik ilgi ve tutumunu

3.      Öğrencinin kendi kendine karşı tutumunu

Belirtmektedir.            

Kişinin belli bir konuyla ilgili duyuşsal özellikleri; onun eldeki üniteyle ilgili gördüğü öz geçmişini algılayış biçimi ile onun bu konuyla geleceğe dönük
amaçlarını bağdaştırma biçiminin bir ürünü ve bunlar arasındaki uyumun da bir sonucu olarak görülebilir. Her bir öğrenciyi bir öğrenme ünitesine kendi
öz geçmişinin bu üniteyle ilgili görünen yönlerinin etkisi altında girer. Bu öz geçmiş ve beklentiler de öğrencinin eldeki öğrenme ünitesiyle ilgili duyuşsal
giriş özelliklerini belirler. Eğer öğrenci bu üniteyi kendi amaçlarına hizmet edici bulursa onun bu ünite için daha olumlu duyuşsal özellikler göstermesi;
üniteyi kendi amaçlarıyla uyuşmaz ya da ilgisiz görürse bu ünite içinde olumsuz duyuşsal özellikler göstermesi, hatta üniteye açıktan karşı koyması beklenir.
           

Duyuşsal giriş özellikleri arasında başarıyı belirlemede en güçlü etkiye, “Akademik benlik kavramı” sahiptir. Bu kavram; öğrencinin öğrenme öz geçmişine
dayalı olarak, amaçlarla tutarlı öğrenme düzeyine ulaşıp ulaşamayacağına ilişkin kendini algılayış biçimi olarak tanımlanabilir.            

Okuldaki başarısızlıktan sorumlu görülerek ailesi, öğretmenleri ve arkadaşları tarafından sürekli kınanan öğrencilerin hem kendilerine hem de okulda öğrenmeye
karşı olumsuz tutumlar geliştirdikleri ve bu durumun da sonraki öğrenmelerde genellikle başarısızlığa neden olduğu bilinmektedir.            

Bloom’a göre öğrencilerin olumsuz duyuşsal giriş özelliklerine sahip bulundukları bir üniteyi yeterli bir düzeyde öğrenmeleri olanaksız değildir. Ancak,
böyle bir sonucun elde edilmesi çok güçtür. Bu durumda, öğrenme ünitesine olumsuz duyuşsal giriş özellikleriyle başlayan öğrencilerin belli bir düzeye
kadar öğrenebilmeleri için, aynı üniteye olumlu duyuşsal giriş özellikleriyle başlamış öğrencilere göre daha yüksek nitelikli bir öğretim hizmetine gerek
duymaları beklenir.

            Duyuşsal giriş özellikleri, diğer değişkenlerden bağımsız olarak başarıdaki değişkenliğin %25’ini açıklayabilmektedir. Bilişsel giriş davranışlarıyla
birlikte başarıdaki değişkenliğin %65’ini açıklama gücünde olan duyuşsal giriş özellikleri; genel olarak, öğrencinin öğretmeni, anne-babası ve okul ya
da sınıftaki arkadaşlarının kendisiyle ilgili yargılarından etkilenmektedir. Araştırmalar, duyuşsal giriş özelliklerinin okul içi bir değişken olduğunu
göstermektedir. Yani, öğrenci başarı algılarını kendi grubu içindeki yeriyle geliştirmektedir. Bu nedenle, öğrencilerin okula, okulda öğrenmeye ve kendilerine
karşı olumlu duyuşsal özellikler geliştirmelerini sağlayacak eğitim durumlarının oluşturulmasında öğretmenlere önemli sorumluluk düşmektedir. 

ÖĞRETİM HİZMETİNİN NİTELİĞİ 

Öğretim hizmeti niteliği ana değişkeni; öğretmen ile bir öğrenci grubu arasındaki ilişkiler, öğretim araçları, amaçlarla içeriğin örgütlenmiş biçimi ve
öğretim başarısıyla tamamlanabilmesi için gerekli olan zaman ve diğer kaynakların varlığı ile ilgilidir.            

Öğretim hizmetinin niteliğini; ipucu, pekiştirme, öğrenci katılımı, dönüt ve düzeltme gibi dört öğe belirlemektedir.           

İpucu : İpuçları, öğrenme sürecinde öğrenciye, neyi öğreneceğini, bunları öğrenirken ne yapacağını, nasıl yapacağını anlatmak için kullanılan iletilerin
tümü olarak tanımlanmaktadır. 

Öğrencilerin özelliklerine, bedensel ve zihinsel gelişim düzeylerine uygun olarak verilen ipuçlarının eğitim durumlarında dikkati hedef davranışlarla ilgili
uyarıcılar üzerine toplama, öğrenciyi hedeften haberdar etme, hedef davranışlarla ilgili ön bilgileri hatırlatma, öğrencilerin derse katılmalarını sağlama,
öğrenme güçlüğü çekilen yerlerde kavramayı kolaylaştırma temel işlevlerinden söz edilmektedi 

Konuşma sırasındaki vurgular, yönergeler, örnekler ve sorular birer sözel ipucudur. Öğrenme-öğretme etkinliklerinde verilen örnekler, karmaşık olguların
ve soyut kavramların anlaşılmasını kolaylaştırır. Sözel ipuçlarının en önemlisi ise sorulardır. Amaca uygun olarak hazırlanan, yerinde ve zamanında kullanılan
sorular; öğrencilere kazandırılması amaçlanan davranışla ilgili ön bilgilerin hatırlatılmasını ve dikkatin uyarıcı üzerinde toplanmasını sağlar.  

İpuçları sözel olduğu gibi, görsel uyarıcı biçiminde de olabilir. Grafikler, şemalar, haritalar, modeller vb. öğretilecek konuya dikkati çeker; olay, olgu,
cisim ve soyut kavramların anlaşılmasını kolaylaştırır. Filmler ve resimler ise, öğrenme yaşantılarını zenginleştirerek kavramayı kolaylaştırır.  

Bloom’a göre, bir sınıfta kullanılmakta olan öğretim yöntem ve araçlarının çeşitlenmesi, böyle bir sınıftaki öğrencilerin kendi öğrenmeleri için en uygun
ipuçlarını bulma olasılıklarını da arttıracaktır.  

Sonuç olarak; öğretme-öğrenme sürecinde sunulacak ipuçlarının, kazandırılacak hedef davranışlara, öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeylerine, öğrenme yollarına
uygun, açık, anlamlı olması gerekmektedir. Belirlenen bu niteliklere uygun ipuçları, öğrenme ürünlerinin niteliğini arttırarak eğitimde etkililik ve verimliliğin
yükselmesine katkıda bulunabilir.              

Pekiştirme:           

Öğretim hizmeti niteliğinin alt değişkenlerinden biri de pekiştirmedir. Pekiştirme, bir davranışın ileride yenilenme olasılığını arttıran uyarıcı olarak
tanımlanmaktadır. Bu işlemi gerçekleştiren uyarıcılara ise pekiştireç adı verilmektedir.            

Öğrenmenin ödüllendirilmesine ya da pekiştirilmesine duyulan gereksinimden dolayı, öğretmenlerin birçoğu öğrenme durumlarında pekiştireçlerden yararlanmaktadır.
Çünkü, öğretmenlerin öğrenme-öğretme sürecinde, öğrencilere öğretimin amaçlarıyla tutarlı davranışlarından sonra verdikleri pekiştireçler, öğrencilerin
o davranışları tekrar etme olasılıklarını arttırmaktadır. Öğrenme kuramcılarının çoğu da öğrenmenin yalnız pekiştirme ile birlikte olması halinde etkili
olduğu görüşünde birleşmektedir.           

Bloom’a göre, eğitim durumlarında, öğrencinin kendisine olan saygısını koruma ya da artırma yolunda yardımcı olabilecek her buluş, nesne ya da ifade öğrenci
için bir pekiştirici etki gösterebilir.            

Amaçlara uygun davranışta bulunan bir öğrenciye aferin demek, onu alkışlatmak, ona gülümsemek, teşekkür etmek, iyi not vermek ya da bir kitap armağan etmek
gibi uyarıcılar öğrencinin bu davranışını ilerde yenileme olasılığını arttırabilir.            

Öğrenci Katılımı :           

Öğretim niteliğinin diğer alt değişkeni de öğrencinin öğrenmeye katılımıdır. Öğrencinin eğitim ortamında kendisine sunulan ipuçları ile ister örtülü (doğrudan
gözlenemeyen), isterse açık (doğrudan gözlenebilir) bir etkileşime girmesi ve bu etkileşimin istenilen davranışı kazanıncaya kadar devam ettirmesi, onun
öğrenme sürecine etkin katılımını gerektirir. Çünkü, sınıf öğretiminde öğrencinin kendisine sağlanan eğitim durumunun öğeleriyle etkileşime girmesi; onun
yeni davranışlar kazanmasının, başka bir deyişle öğrenmesinin temel koşuludur. Öğrencinin öğretime katılımı ile öğrenme arasındaki bu birbirini bütünleyen
ilişki, eğitim durumlarının öğrencinin etkin katılımına da olanak sağlayacak biçimde düzenlenmesi zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır.            

Öğrencinin derse katılımını sağlamak için alınabilecek önlemler şöyle sıralanabilir: 

1.      Öğretme-öğrenme sürecinde öğrencinin katılımını sağlayabilmek için öğrenciye sunulan ipuçlarının öğrencinin güdülenmesini sağlayacak öğrenme çabasını
sürdürmesine ve başarılı olmasına yardım edecek nitelikte, öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyine ve hedef davranışa uygun olması gerekir. 

2.      Öğretme-öğrenme sürecinde yapılan pekiştirmelerin zamanında ve öğrenci için anlamlı olmasına özen gösterilmelidir.  

3.      Öğrencinin öğrenme eksik ve güçlüklerinin zamanında belirlenerek düzeltme etkinliklerinin etkili olarak yapılmasına özen gösterilmelidir. 

Sonuç olarak; birey, amaçlarına uygun, gereksinimlerini karşılayan, kendisine başarıyı tattıran, onun için ürünleri anlamlı olan bir öğretme-öğrenme sürecine
daha üst düzeyde katılabilir. Kısaca, öğretme-öğrenme ortamında düzenlenen dış koşulların öğrencinin iç koşullarına uygun olması durumunda katılma en yüksek
düzeyde gerçekleşebilir.            

Dönüt ve düzeltme : 

En genel anlamıyla dönüt ve düzeltme; öğrenciye neyi, ne kadar öğrendiği, daha neleri öğrenmesi gerektiği ve eksik öğrenmelerini tamamlamak için nelerden,
nasıl yararlanabileceği yolunda yapılan açıklamaları kapsar.  

Okuldaki öğretme-öğrenme ortamında her öğrenciyle etkileşim düzeyi eşit olmadığından; ipuçları, pekiştirme ve öğrenci katılımı ile ilgili önlemler etkili
bir şekilde uygulansa bile, bunlar her öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyine göre anlam kazanmaktadır. Böyle bir durumda, öğrenme ürünlerinde de bir değişkenlik
gözlenmesi doğal sayılabilir. Çünkü, bazı öğrencilerin öğrenmesi için uygun olan ipuçları bazıları için uygun olmayabilir. Verilen bir pekiştireç bir öğrencinin
öğrenme sürecine olumlu yanda katkı sağlarken, aynı pekiştireç başka bir öğrenci için aynı katkıyı sağlamayabilir. Bir öğrenci için yeterli olan katılma
miktarı, bir diğeri için yetersiz kalabilir. Belirlenmeye çalışılan bu nedenlerden dolayı, grupla öğretimde öğrencileri amaçlanan davranışları kazandırmada
öğretim hizmetinin ne derece olduğunun belirlenmesini sağlayacak önlemlere gerek duyulmaktadır. İşte, dönüt ve düzeltme bu tür önlemleri içeren, öğretim
hizmetinin niteliğini ve öğrenme düzeyini belirleyen önemli bir değişkendir.  

Bloom’a göre, sınıftaki her öğrenciye ihtiyacını karşılayacak derecede iyi bir öğretim hizmeti niteliği sağlanmış olmasını güvence altına almak için, öğretimde
dönüt ve düzeltme işlemlerinden yaralanılması gerekir. 

Genel olarak, dönüt işlemleri, her öğrenme biriminin sonunda öğrencilere verilen izleme testleriyle gerçekleştirilir. Testlerden elde edilen sonuçlarla
öğrencilerin o öğrenme biriminde yer alan davranışlardan hangilerini öğrenmiş olduklarını ve tam öğrenme düzeyine erişebilmeleri için daha neleri öğrenmeleri
gerektiği belirlenir. Dönütler değerlendirildikten sonra, öğretmen her öğrencinin öğrenmede oluşan eksik davranışlarını tamamlama ve yanlış davranışlarını
doğrulama için düzeltmeler verir. Böylece, bir öğrenme birimindeki davranışlar tam olarak öğrenildikten sonra diğer öğrenme birimlerine geçildiğinden,
aşamalı dizilerde yer alan ünitelerin giriş davranışlarının da tam olarak öğrenilmesine olanak sağlanır. 

TAM ÖĞRENME YAKLAŞIMININ UYGULANIŞINDA İZLENECEK ADIMLAR 

1.      Dersin özel hedef ve hedef davranışları ile bu hedef ve davranışların kazandırılacağı öğrenme üniteleri belirlenmelidir. 

2.      Bir dersin kapsamını, öğrenme ünitelerine ayrıştırdıktan sonra, ikinci basamakta her bir ünitenin öğrenilebilmesi için gerekli olan ön koşul davranışlar
belirlenmelidir. 

3.      Yeni bir ünitenin ya da dersin öğretimine geçmeden önce öğrencilerin ön koşul davranışlara sahip olup olmadıkları, uygulanacak bir bilişsel giriş
davranışları testi ile belirlenmelidir. 

4.      Bilişsel giriş davranışları testi sonuçlarına göre, ünitedeki davranışların öğrenilmesi için gerekli fakat eksik olan ön koşul davranışları tamamlama
öğretimi yapılmalıdır.  

5.      Tamamlama öğretiminden sonra ünitede yeni davranışları kazandırmaya dönük öğretim etkinlikleri uygulanmalıdır. 

6.      Ünitede yer alan tüm davranışlar kazandırıldıktan sonra izleme değerlendirmesi yapılmalıdır. 

7.      İzleme değerlendirmesinden sonra belirlenen tam öğrenme ölçütüne ulaşamayan öğrenciler, öğrenme eksik ve yanlışlarını düzeltmek üzere ek öğretme-öğrenme
etkinliklerine yönlendirilmelidir. 

8.      Ek öğretme-öğrenme sürecini tamamlayan öğrencilere paralel izleme testi uygulanarak öğrencilerin tam öğrenme ölçütüne ulaşıp ulaşmadığı belirlenmelidir. 

9.      Öğrenciler tam öğrenme ölçütüne ulaştıktan sonra, ikinci üniteye ilerlemelidir.

2 Yorum
  1. 14 Eylül 2009
  2. 08 Aralık 2010

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir