ÇORUM İLİ TARİHİ, KÜLTÜREL YAPISI, TARİHİ ESERLERİ, EKONOMİSİ

 Çorum

Çorum ilinin tarihsel yapısı kapsamında, il merkezi ve ilçelerine ilişkin tarih boyunca meydana gelmiş önemli olaylar incelenmiş; tarih boyunca ili etkileyen önemli olayların anlatıldığı kırılmalar ve dönemler ele alınmış; planlama sürecine ilişkin bilgileri içeren planlama tarihi incelenerek; Çorum ilindeki kültürel, tarihi ve arkeolojik değerlerin tarihçesi ile birlikte genel değerlendirme yapılmıştır. 

 Tarihçe

Çorum ili doğal konumundan ötürü, çok eski dönemlerden beri önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. İl, Anadolu tarihinin önemli bir dönemini temsil eden Hititlerin başkenti olma özelliğini taşımaktadır.Yapılan çalışmalar, Yontma Taş Çağı (Paleolitik), Cilalı Taş Devri (Neolitik) ve kalkolitik dönemin 4. aşamasında Çorum bölgesinde insan yerleşmelerinin bulunduğunu göstermektedir. Bu devir eserlerine Alacahöyük, Büyük Güllüce, Boğazköy, Eski Yapar, Kuşsaray yerleşmelerinde rastlanmıştır. Yerleşimler bu dönemden itibaren devamlılık göstermiştir. Çorum ve çevresi daha sonra Hitit, Frig, Kimmer, Med, Pers, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu, Danişmend, Moğol, Ertena, Kadı Burhanettin ve Osmanlı hakimiyetine girmiştir.  Çorum ilinin adının nereden geldiğine dair yapılan araştırmalar kesin bir sonuç vermemiştir. M.Ö. III. yy’da Avrupa’dan Anadolu’ya geçen Galat topluluklarından olan Trokmu Oymağı, Kavimler Göçü sırasında (M.Ö. 1200’ler) çöken Hitit İmparatorluğu’ndan kalma Hattuşaş (Boğazköy) yöresine gelmiştir. Kapadokya tarihinde önemli bir yeri olan savaşçı Galat oymağının adı olan Trokmu sözcüğünün zamanla Toromku’ya, sonra da Çorumluya dönüştüğü öne sürülmüştür. Çorum adıyla ilgili başka bir sav da, M.Ö. 90–80 arasında Pontus Krallığı’na bağlı olarak Kapadokya valiliği yapan Gordios’un yönetimi sırasında Gordiana denilen bölgenin, onun yönetiminden sonra da uzun süre bu adı taşıdığı yönündedir. Bu sava göre, Çorum sözcüğü, Gordiana’nın Gordum biçimi alması ve zamanla Çorum’a dönüşmesiyle ortaya çıkmıştır.Çorum, kent olarak Bizans döneminde Evkaita diye anılmaktadır. Eski Yunan kaynaklarında kentin adı Niconia olarak geçmektedir [Yurt Ansiklopedisi (1982); 2022].Çorum bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda az sayıda bulunan bazı taş aletler, bu bölgede Yontma Taş (Paleolitik) ve Cilalı Taş Devrinin (Neolitik) yaşandığına ilişkin kanaat oluşturmakla beraber, bu devirlere ait yerleşmeler konusunda kesin bir sonuç elde edilememiştir [Çorum İl Yıllığı, 2003: 20].Çorum ve çevresinde ilk yerleşim M.Ö. 5000 yıllarına, Kalkolitik dönemin IV. aşamasına rastlamektedır. Yörede kazısı yapılan merkezlerin hemen hepsinde, Kalkolitik çağa ait kaplar ve bakırdan yapılma malzemeler bulunmuştur. Ayrıca yörede diğer maden yataklarının bulunması, teknolojik evrimi çabuklaştırmış ve bölgede zengin etnik grupların ve krallıkların ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Bu devir eserlerine Alacahöyük, Büyük Güllücek, Boğazköy, Eskiyapar ve Kuşsaray’da rastlanmıştır. Yerleşimler bu dönemden itibaren devamlılık göstermiştir. En önemli Kalkolitik yerleşme, Alaca’nın Büyükgüllücek köyünde yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır.Bu dönem mimarisinde Orta Anadolu için tipik 2,3 ve 4 odalı evler, elde yapılmış siyah, gri, kırmızı renkli seramikler, bu devir için karakteristiktir. Bu dönemde damga mühür kullanımı yaygınlaşmış, idollerin (şematik insan tasvirleri) sayısı artmıştır.Çorum ilinin tarihinde en önemli dönem Tunç Çağıdır. Bakır ve kalayın karıştırılmasıyla elde edilen “tunç” döneme de ismini vermiştir. M.Ö. 3000–1000 yıllarına kadar süren bu dönem üçe ayrılmaktadır.Kalkolitik Dönem’i izleyen İlk Tunç Çağı, Anadolu’da M.Ö. 3000’lerde başlar, M.Ö. 2000’lerde sona erer. Çorum ve çevresinde M.Ö. 3000 yıllarında etrafı surlarla çevrili pek çok şehir devletinin varlığı, yapılan arkeolojik kazılarla belirlenmiştir. Başlangıçta nadir eşyanın yapımında kullanılan Tunç, henüz yaygınlaşmamıştır. İlk Tunç Çağının I. evresine bazen Bakır Devri de denmektedir. Bu dönem 500 yıl kadar sürmüştür. Bu sürenin sonunda Tunç eşyalarının yapımı ve kullanımı yaygınlaşmaya ve halka mal olmaya başlar. Bu döneme de İlk Tunç çağının II. dönemi denir ve M.Ö. 2500–2300 yılları arasında yaşanmıştır. Alacahöyük, bu dönemin en zengin şehirlerinden biridir. İlk Tunç çağının III. döneminde (2300–2000) Anadolu, çok sayıda şehir devletlerinden oluşan, oldukça renkli etnik bir görünüm sunan, kavimler topluluğu halindedir. Alacahöyük beldesinde yapılan kazılar sonunda elde edilen eserler, Tunç çağının III. dönemine aittir. Alacahöyük, eski tunç çağındaki zenginliği yanında şehircilik sistemleri, tarımda hayvan yetiştiriciliğinde ulaştığı yüksek seviyesi ile eski dünyada önemli bir yere sahiptir. Alacahöyük’te bulunan Eski Tunç çağına ait 13 kral mezarı ve bu mezarlarda açığa çıkarılan altın, gümüş, elektron ve bronzdan yapılmış çeşitli kap-kacak, süs eşyaları, silahlar, dinsel amaçlı güneş kursları ve boğa-geyik heykelleri bu çağın zenginliğini, yüksek sanat ve kültür seviyesini ortaya koyduğu gibi dinsel inanışları hakkında da mesajlar vermektedir. Bu çağa ait diğer önmeli merkezler, Boğazköy, Eskiyapar, Kalınkaya, Kuşsaray, Çöplühöyük, Kültepe höyüktür. Bu çağın eriştiği yüksek kültür ve sanat zenginliği daha sonra kullanılacak olan organize devletlere zemin hazırlamıştır. Anadolu’da bu devirde zengin şehir devletleri kuran kavim Hattiler’dir. Hattiler Anadolu’ da ismi bilinen en eski yerli kavimlerden biridir.Orta Tunç çağı Anadolu’da Asur Ticaret kolonilerinin (M.Ö. 1950–1850) ve Eski Hitit Devleti’nin ortaya çıktığı dönemdir. Eski Tunç çağından yazının kullanılmaya başlanmasıyla ayrılır.M.Ö. 2000 yılı başlarında Anadolu zengin ve bayındır bir yerleşim yeridir. Anadolu’nun bu durumunu bilen Mezopotamyalılar Asur Devletinin önderliğinde Anadolu’yla ticaretlerini geliştirmişler ve Asurlular dokuz Anadolu kentinin yanına Pazar şehri “Karum”u kurmuşlardır. Boğazköy’de (Boğazkale) “Hattuş-Karum” adıyla kurulan şehir, bu ticaret merkezlerinden biridir. Bu ticaret ilişkileri Anadolu’yu kültürel, ekonomik ve politik yönden etkilemiştir. M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu yazıyı tanımıştır [Çorum İl Yıllığı, 2003: 21].Asur Ticaret Kolonileri döneminde, bir kent devleti olan Boğazköy’ün adı Hattuş olarak belirlenmiş ve bölge bir surla korunmuştur. Dönemin son evresinde, yerleşme daha kuzeye kaymıştır. Burada yapı birimlerini birbirinden ayıran küçük yollar ile kanallar bulunmuştur.Bu çağda sanat ve mimari; yerli gelenek ve görenekleri yaşamakta ise de; yerli Hatti Sanatı Mezopotamya’dan gelen tüccarların yerli halka devleti kurma fikrini aşılamaları Hitit Sanatı ve Devleti’nin temellerini atmıştır. Bu çağın önemli eserleri silindir ve damga mühürler, tabletler, insan ve hayvan heykelcikleri ile hayvan biçimli içki kaplarıdır. Çanak-çömlek yapımı, çarkın kullanılmasıyla büyük gelişme göstermiştir. Anadolu’da yaşamakta olan sanat, yerli gelenek ve görenekler Mezopotamya’dan gelen etkilerle gelişmiş, yeni bir boyut kazanarak daha sonraki Hitit sanatının temellerini oluşturmuştur.Asurlu tüccarlar M.Ö. 1850 yıllarında Anadolu’dan çıkmak zorunda kaldıktan sonra Hititler politik egemenliği ellerine almaya başlamışlar; şehir devletlerini birleştirerek veya ortadan kaldırarak Anadolu’da ilk organize devletin temellerini atmışlardır. Büyük Hitit Kralı Hattuşil eski Hattuş’u kendine başkent yaparak Eski Hitit Krallığı’nın temellerini atmıştır. Eski Hitit Krallığı’nın yükseliş dönemi Orta Tunç Çağı’nın sonudur. Anitta[1]’nın lanetlemesine karşın Hattuş’un yeniden, merkez olarak seçilmesindeki ana neden, kentin doğal konumudur. Boğazköy yerleşmesi uzun ve geniş bir vadinin güneyinde yer almaktadır. Bu vadinin ortasından Budaközü çayı, vadinin güneyindeki dağlık bölgede bulunan iki derenin birleşmesiyle doğmaktadır. İki dere, geçtikleri kalker bölgede, dik ve sarp yamaçlar arasından akmaktadır. Böylece savunma hem surlarla, hem de doğal oluşumdan yararlanılarak yapılabilmiştir [Yurt Ansiklopedisi (1982); 2026].Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler, M.Ö. 3000 yıllarının sonunda küçük gruplar halinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya girerek yerli halk Hatti nüfusu ile karışmışlardır. Bu devletin kurucusu Labarna'dır. Başkenti ise Hattuşa[2]’dır.Hitit tarihi M.Ö. 1650-1450 eski krallık ve M.Ö. 1450–1200 Hitit İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada ele alınmaktadır. Hititler Anadolu’da hakimiyetlerini kurduktan sonra Suriye’ye seferler yapmışlardır. Tarihteki ilk yazılı anlaşma sayılan Kadeş Anlaşması M.Ö. 1274’te Mısır’la yaptıkları Kadeş Savaşı sonrası, Hititler tarafından imzalanmış ve tarihe geçmiştir. Hititler kültürel faaliyetlere verdikleri önem, imar ve mimariye gösterdikleri özenle de öne çıkmaktadır. Hitit Devleti M.Ö. 1200 yıllarında deniz kavimleri göçü ve kuzeyden Kaşka kavimleri saldırılarıyla yıkılmıştır [Çorum İl Yıllığı, 2003: 22].Hitit Devleti’nin yıkılışından sonra, Anadolu’da 300 yıllık bir karanlık devir yaşanmıştır. M.Ö. 800 yıllarında Asur kaynaklarında “Muşki” olarak geçen Frigler, merkezi Gordion olmak üzere Çorum il sınırları içerisine de giren Kızılırmak yayı içindeki bölgede bir devlet kurarak tarih sahnesine çıkmışlardır. Frigler’in Çorum bölgesindeki yerleşme merkezleri bugünkü Pazarlı, Boğazkale, Alacahöyük ve Eskiyapar ilçeleridir. Demir çağına Frigler’le başlanması da bu çağın önemli bir özelliği olarak tarihe geçmiştir. M.Ö. VII. yy’ın ilk yarısında Kimmerler tarafından yıkılan Frigler; kültür ve sanattaki etkinliklerini M.Ö. 330’da Büyük İskender’in Anadolu’yu ele geçirmesine kadar devam etmişlerdir.Kimmerlerin Frig devletini yıkmasından sonra Çorum bölgesi İran’da bir devlet kuran Medler’in, daha sonra da Persler’in hakimiyetinde kalmıştır. M.Ö. 276’da Galatlar, Çorum ve çevresinde Hitit ve Frigler’ den sonra en çok iz bırakan devlettir. Çorum ilindeki önemli Galat merkezleri İskilip, Osmancık, Alacahöyük, Boğazköy, Eskiyapar ve Avlat Köyü’dür. Roma İmparatoru Julius Ceasar döneminde bu yöre Romalıların eline geçmiştir. Çorum Anadolu’da ilk yol şebekesini kuran Romalıların kavşak noktasını teşkil etmiştir. Ankara’dan Amasya-Kavium’a, Sinop’tan Tuviuz-Zile’ye geçen yollar Çorum’dan ayrılmaktadır. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması ile doğu Roma’da, daha sonra Bizans’ta kalan Çorum’un bu devirde adı Yankonia ve Nikonya olarak anılmaktadır. Bizans egemenliği döneminde, Emeviler’in ve Abbasiler’in Anadolu’ya yaptığı akınlardan Çorum yöresi de etkilenmiştir. Ancak yöre, Türklerin Anadolu’ya girmelerine kadar Bizans egemenliğinde kalmıştır.Batıda Halys (Kızılırmak), doğuda Fırat, güneyde Toroslar ve kuzeyde Karadeniz arasında uzanan geniş topraklar, Pers İmparatorluğu’nun Ahameniş soyu döneminde “Kapadokya” diye anılmıştır. Kapadokya sözcüğü Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelmektedir. Perslerin Küçük Asya’da kurdukları satraplıkların en büyüğü olan Kapadokya, M.Ö. IV. yy. sonlarına kadar aynı adla anılmaya devam etmiştir. Doğu ile Ege Bölgesi arasında bir geçit bölgesi durumunda olan Kapadokya, Pers İmparatorluğu’nun bel kemiği olarak, 215 yıl Ahamenişler’in egemenliğinde kalmıştır. Bugünkü Çorum, Tokat, Amasya, Yozgat, Sivas, Nevşehir, Kayseri, Malatya illeri, o dönem Pers egemenliğindeki Kapadokya sınırları içinde yer almıştır [Yurt Ansiklopedisi (1982); 2030].Kral V. Ariarates’in ölümünden sonra ülkenin etkinliğini yitirmeye başlamasıyla Kapadokya Krallığı çökmüştür. Pontus Kralı Mitridates’e bağlı olan Gordios Kapadokya bölgesine vali olarak atanınca, bölge dolaylı olarak Pontus Krallığı’nın eline geçmiştir.1071 yılında Malazgirt savaşından sonra, Türkler büyük kitleler halinde Anadolu’ya yerleşmeye başlamışlardır. Yerleşmeyi asıl gerçekleştirenler Oğuzlar ile onları yöneten Selçuklu komutanları olmuştur. Bu sırada Danişment Gazi de, Kızılırmak ve Yeşilırmak yörelerini alarak, Sivas, Amasya, Tokat, Niksar, Kayseri ve Çorum’da egemenlik kurmaya başlamıştır. Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah’ın Danişmend Beyi olan Ahmet Gazi, Amasya’yı aldıktan sonra Çorum’u da (Nikonya) almak için Çavlı Beyi görevlendirmiştir. Çavlı Bey, emirlerinden Karatekin ve Serkes Ahmet Gazi ile Çorum’a yürümüş ancak, Çorum tekfuru (yönetici) Nastura’ya Kastamonu’dan yardım geldiği için Çavlı Bey başarılı olamamıştır. Bunun üzerine Melik Ahmet Gazi 30.000 kişilik askeriyle Çorum’a gelmiştir. Kastamonu’dan Çorum’a yardım için gelen Bizans kuvvetleri bozguna uğratılarak şehir kuşatılmıştır. Melik Ahmet Gazi Nastura’ya, elçisi Yahya’yı şehri teslim etmesi için göndermiş ancak Nastur bu teklifi reddetmiştir. Bir haftalık kuşatmadan sonra Nikonya (Çorum) şehri 1075 yılında alınmıştır. Melik Ahmet Gazi Oğuzların Alayunt’lu boyundan Çorumlu oymağının başı bulunan İlyas Beyi Çorum’a yönetici olarak bırakmış, İltekin Gazi ile Osmancık’ı almak üzere Çorum’dan ayrılmıştır. Osmancık alındıktan sonra  ise Çorum’u Alayunt boyundan Osman Bey’e vermiş; Osmancık adını bu beyden almıştır.Kısa zamanda Orta Anadolu’yu Bizans’ın elinden alan Danişment Beyliği, Çorum ve çevresini Türk boylarına açarak Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulunmuştur. Bu bölgede Oğuz Türkleri yerleştikleri yerlere boylarının ve oymaklarının adlarını vermişlerdir. Köy, mahalle, dere, tepe, dağ ve ova gibi bazı yer isimleri Oğuz boylarının adlarını taşımaktadır. Bayat, Büget, Kayı, Kınık, Salur, Avşar, Bayındır, Karakeçili, Karaevli, Dodurga verilen boy ve oymak adlarından bazılarıdır. Danişmend Beyliği’nin en önemli olayları Haçlı seferlerine karşı mücadeleleridir.

Anadolu’nun Türkleşmesinde Oğuz boylarına mensup Türkmenlerin büyük rolü olmuştur. Bu çerçevede Karadeniz Bölgesi’ne de çok sayıda Oğuz Boylarına mensup Türkmenlerin yerleştiği görülmektedir. Bu Türk boyları bölgenin hem fetihlerle, hem de iskanlarla Türkleşmesini sağlamışlardır. Prof. Dr. Faruk Sümer'in araştırmalarından yapılan tespitlere göre; XVI. yy’da, Amasya, Canik (Samsun), Çorum, Karahisar-i Şarki, Kastamonu, Kengiri (Çankırı), Sivas ve Trabzon sancaklarındaki yer adları incelendiğinde, yirmidört Oğuz boyunun 21’i yerleşmiştir. Bunlar; Kayı, Bayad, Kara-Evlu, Yazır, Döğer, Todurga, Afşar, Kızık, Beğ-Dili, Karkın, Bayındır, Çavundur, Çepni, Salur, Eymür, Ala-Yundlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık boylarıdır. Bölgede bu boylara ait 268 yer adı bulunmaktadır

Anadolu’nun fethinden sonra bölgeye yerleşen Türklerin Çorum bölgesini yurt ve otlak olarak kullandıkları kayıtlardan anlaşılmaktadır.Bölgede en çok köy ve yer adı bırakanlar Bayat, Eymir, Kargın, Yapar ve Çavuldur boylarıdır.Danişment Ahmet Gazi tarafından Bizans’ tan alınmış olan Çorum’ un, Danişment Beyliği’nin Sivas koluna bağlı olduğu bilinmektedir. Sonradan merkezleri Niksar olmuştur. 1174 yılına kadar bağımsız olan Danişment Beyliği, Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan tarafından yıkılarak toprakları Anadolu Selçuklu Devletine katılmıştır.II. Gıyasettin Keyhüsrev döneminde (1237-1245) Çorum yönetim bakımından Serleşkerlik (Bölge Komutanlığı) şekline dönüşmüştür. Anadolu Selçuklu Devleti 1243 Kösedağ Savaşında Moğollara yenildikten sonra Anadolu’da karışıklıklar çıkmış; 1276’da Kunduz Bey’in oğlu Emir Celalettin, Çorum’daki Moğolları yenerek Çorum ve Amasya’yı kurtarmıştır. İlhanlı Devletine 1308’ de bağlanan Çorum’ da, Moğolların Anadolu yöneticisi olan Timurtaş’ın Mısır’ a kaçması üzerine Eretna Bey egemenlik sağlamıştır. Eretna Beyliği ise daha sonra Kadı Burhanettin Ahmet Devletinin yönetimi altına girmiştir. Kadı Burhanettin Hükümdarlığını ilan ederek Şahgeldi Paşayı yenmiş, Çorum’u almış daha sonra Osmancık’ı da ele geçirmiştir. Kadı Burhanettin Osmanlılara karşı Karamanoğulları ve Kastamonu Emirleriyle üçlü anlaşma yapmıştır.Anadolu’ da Türk siyasi birliğini kurmak isteğiyle hareket eden Yıldırım Beyazıt, önce Kastamonu Emiri Süleyman’ ı yenerek Kadı Burhanettin’den Osmancık’ın teslimini istemiş; bugünkü Kırkdilim yöresinde yapılan savaşı Kadı Burhanettin kazanmıştır (1392). Bir süre sonra Yıldırım Beyazıt kendisine taraftar beylerin yardımlarıyla Çorum, İskilip ve Osmancık’ı ele geçirmiş; Kadı Burhaneddin ise Sivas’a çekilmek zorunda kalmıştır [Çorum İl Yıllığı, 2003: 39–40].Kadı Burhaneddin Devleti’nin sona ermesiyle ona bağlı bütün yöreler, bu arada Çorum da Osmanlı egemenliği altına girmiştir. Ankara Savaşı sonucunda (1402) Yıldırım Beyazıt’ın kurmuş olduğu siyasi birlik bozulmuştur. Timur himayesinde Amasya’da egemenliğini yürüten Çelebi Sultan Mehmet zamanında Çorum, yine Osmanlı yönetiminde kalmıştır. 1413 yılında Anadolu’da birlik sağlandıktan sonra II. Murat Amasya’ya vali olarak atanmış; bu dönemde Tokat, Sivas, Canik (Samsun), Şebinkarahisar yanında Çorum Sancağı da Amasya’ya bağlanmıştır. Çorum’un 1398 yılında Yıldırım Beyazıt’ın fethinden Cumhuriyet’e kadar olan dönemde Osmanlı yönetiminde kaldığı görülmektedir.  Çorum yöresi XIX. yy boyunca, siyasal olaylardan çok, eşkıya saldırılarına sahne olmuş, bu olaylar bölge halkını rahatsız ettiği gibi ekonomik hayata da zarar vermiştir. Mondros Mütarekesi sırasında Çorum, Ankara vilayetine bağlı bir sancaktır. I. Dünya Savaşı yıllarında yörede İttihat ve Terakki Cemiyeti etkindir. Ancak savaş sonrasında, yenilginin sorumlusu olarak görülen cemiyet gücünü yitirmiş ve yerini kısa sürede Hürriyet ve İtilaf’a bırakmıştır. Nitekim mütareke sırasında Çorum mutasarrıfı[3]  Samih Fethi Bey, Hürriyet ve İtilaf yanlısıdır ve Milli Mücadele hazırlıklarına karşı çıktığı bilinmektedir. Çorum’un bağlı olduğu Ankara vilayetinin üst düzey yöneticileri ve Çorum valisi Muhittin Paşa da aynı eğilimde olduğundan, Kuva-yı Milliye’nin Çorum’da örgütlenmesi oldukça zorlaşmıştır. Oysa Çorum, gerek Ankara’nın hemen yanında bulunması, gerekse önemli bir tarımsal üretim ve ticaret merkezi olması nedeniyle, Kuva-yı Milliye açısından büyük önem taşımaktadır [Yurt Ansiklopedisi (1982); 2038].O dönem Çorum’da da Rum azınlıklar çok etkindir. I. Dünya Savaşı sonrasında, İstanbul’da İttihat ve Terakki’ye karşı Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti adı altında bir örgüt kurulmuştur. Çeşitli il ve sancaklarda şubeleri bulunan bu örgütün Çorum şubesini Rum azınlıklar kurmuştur. Ancak, Lazaraki adlı bir Rum’un başkanlığındaki bu şubenin çalışmaları, yörede Rum etkisini artırma amacına yönelmiştir. Rum-Pontus Cemiyeti ile ilişki kurmaya çalışan bu örgütün çalışmaları, yörede sorunlara yol açmıştır [Yurt Ansiklopedisi (1982); 2038].Haziran 1920’de başlayan ve Yozgatlı Çapanoğulları tarafından yönetildiği için, Milli Mücadele tarihine Çapanoğulları Ayaklanması adıyla geçen ayaklanma, Çorum’u büyük ölçüde etkilemiştir.Çorum, Ankara Vilayetine bağlanışından 1921 yılına kadar sancak iken, bu tarihten itibaren müstakil sancak, 1924 yılında da vilayet olmuştur.

 Kırılmalar ve Dönemler

Çorum’un yakın tarihine baktıldığında sanayi sektöründeki değişimler, il ve çevresi için yapılan Kırsal Kalkınma Projesi ve Organize Sanayi Bölgesi’nin kurulması kırılma noktalarını belirleyen gelişmeler olarak kabul edilebilir.    İlde gelişen ilk sanayi dalı un üretimi olmuştur. 1960’ın sonundan başlayarak, gelişen tuğla ve kiremit sanayi, ikinci önemli sanayi dalı olmuştur. Çorum ve Çankırı illerinin oldukça büyük bir kesimini kapsamına alan ve uygulamasına 1976’da başlanan Kırsal Kalkınma Projesi ise tarımsal üretimin arttırılması ve kırsal kesimde yaşam düzeyinin yükseltilmesini amaçlayan ildeki ekonomik ve toplumsal hayatı derinden etkilemiş önemli bir kırılma noktasıdır. Kırsal kalkınma projesi kapsamında birçok uygulama yapılmıştır.  Çorum-Çankırı Kırsal Kalkınma Projesi Türkiye'de uygulanan ilk entegre kırsal kalkınma projesi olup başlangıçta yalnızca tarımsal üretimi ve çiftçilerin sosyo-ekonomik durumlarını geliştiren bir yatırım ve hizmet planlaması olarak değil, aynı zamanda kırsal altyapıyı oluşturan yol, elektrik, içme suyu vb. gibi yatırımları da hedefleyen bir proje olarak planlanmıştır. Normal olarak l976-l98l yılları arasında uygulanması gereken proje, 3.5 yıllık bir gecikme ile l984 yılı ortalarında tamamlanabilmiştir ve proje finansmanın % 46'sı Dünya Bankası tarafından karşılanmıştır. Kırsal kalkınma projesi ilin temel ihtiyaçlarının belirlenmesi, verimliliğin arttırılması ve dış kaynaklı proje deneyiminin yaşanması açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak kırsal kalkınma projesinden Çankırı’nın Çorum’a göre daha büyük faydalar elde ettiği ve proje amaçlarına erişmede daha başarılı olduğu yıllar içerisinde gözlemlenmektedir. Çorum Organize Sanayi Bölgesi’nin 1977 yılında kurularak, 1980 yılında altyapı inşaatlarına, 1986 yılında da arsa tahsislerine başlaması da ildeki ekonomik yapıyı ve buna bağlı istihdam ve işgücü profilini değiştirmesi nedeniyle önem taşımaktadır. Bugün toplam 437 hektar alanda Mevcut Bölge ve Tevsii Alan bulunmaktadır.

 Planlama Tarihi

Bu bölümde Çorum’da günümüze kadar yapılmış olan imar planlarına ilişkin bilgiler incelenmiş ve değerlendirilmeye çalışılmış ancak sadece Osmancık ilçesine ait planlama bilgilerine ulaşılabildiğinden bu ilçeye ait planlama tarihine ilişkin bilgilere yer verilmiştir.1410 hektar ve 240 hektar mücavir alan sınırı olmak üzere 1950 hektar alanı kapsayan 1/1000 ölçekli 24 paftadan oluşan 1985 yılında İller Bankası’nca yapılmış Osmancık imar planları aradan geçen 20 yılda gelişen sosyo-ekonomik koşullar nedeniyle yetersiz kalmış ve etkinliğini kaybetmiştir. Bu durum 1994 yılında yaptırılan imar planı için de güçlük yaratmaktadır. [Osmancık İlçesi (2006) Brifing Raporu]Ayrıca  Alaca, Mecitözü, Ortaköy ilçe merkezleri ve Mecitözü Elvançelebi beldesine ait nazım imar planları ile; Merkez ilçe, Alaca, Bayat, Boğazkale, Dodurga, İskilip, Laçin, Mecitözü, Oğuzlar, Ortaköy, Sungurlu, Uğurludağ ilçe merkezleri, Alaca Büyükhırka, Mecitözü Elvançelebi, Sungurlu Arifegazili, Demirşeyh, Kavşut ve Yörüklü beldelerine ait uygulama imar planlarının bulunduğu bilinmektedir.

 Kültürel, Tarihi ve Arkeolojik Değerler

Çorum ilinin 7000 yıllık tarihinin doğal sonucu olarak bu bölgede yaşamış toplumlardan günümüze bazı kültürel ve arkeolojik eserler kalmıştır. Bu bölümde bu eserler hakkında genel bilgiler verilmiş; ilde bulunan tarihi sit alanları ele alınmıştır.

 Sit Alanları

İlde Kültür Bakanlığı tarafından tescillenmiş ve koruma altına alınmış 267 tarihi tescilli kültür varlığı bulunmaktadır. Boğazkale- Hattuşa Arkeolojik Sit Alanı ve Örenyeri, Alacahöyük Arkeolojik Sit Alanı ve Örenyeri, Ortaköy-Şapinuva Arkeolojik Sit Alanı ve Örenyeri, Hüseyindede Tepesi, Eskiyapar Arkeolojik Sit Alanı ve Örenyeri, Pazarlı Arkeolojik Sit Alanı ve Örenyeri, Kızılhamza Höyük Arkeolojik Sit Alanı, Yuğtepe Höyüğü Arkeolojik Sit Alanı, Horasantepe Höyüğü Arkeolojik Sit Alanı, Kiremitlitepe Höyüğü Arkeolojik Sit Alanı, Hoca Sultan Tepesi Arkeolojik Sit Alanı,  Örenardı Tümülüsü ve Höyüğü Arkeolojik Sit Alanı, Çöplü Höyük Arkeolojik Sit Alanı, Akaya Höyük Arkeolojik Sit Alanı, Mahkemegediği Höyük Arkeolojik Sit Alanı, Cırcırtepe Höyüğü Arkeolojik Sit Alanı, Büyükgüllücek Arkeolojik Sit Alanı, Kapılıkaya Arkeolojik Sit Alanı, Hacımusa Höyüğü Arkeolojik Sit Alanı, Büyükdere Höyüğü Arkeolojik Sit Alanı, Kaletepe Höyüğü Arkeolojik Sit Alanı, Taştoptepe Arkeolojik Sit Alanı, Kalınkaya Tümülüsü Arkeolojik Sit Alanı, Sivritepe Tümülüsü Arkeolojik Sit Alanı, Kalınkaya III Tümülüsü Arkeolojik Sit Alanı, Poyrazıntepe Tümülüsü Arkeolojik Sit Alanı,  Belkavak Mezarlık Alanı ve Erikli Gözetleme Yeri, Rızanıntepe Höyüğü Arkeolojik Sit Alanı, Kalınkaya Taş Ocağı Arkeolojik Sit Alanı, Gölpınar Su Bendi ve Köşk Yeri Arkeolojik Sit Alanı, İmat Karamahmut arazi yolunun arasında kalan 8 adet Tümülüs bu alanlardan bazılarıdır. Bunların dışında ilde 118 adet Arkeolojik Alan tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra "tabiat varlığı" olarak belirlenmiş ve koruma altına alınmış bölgeler de bulunmaktadır. Ayrıca Çorum bölgesinde bulunup, halen Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve İstanbul Arkeoloji Müzesi ile çeşitli yollarla yurt dışına kaçırılarak bu ülkelerin müzelerinde sergilenen çok sayıda eser bulunmaktadır [ Çorum İl Yıllığı,2003;184,185].Ören YerleriHattuşa 1986 yılından beri,  UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası Listesinde” bulunmaktadır.  Ayrıca, burada bulunan çivi yazılı tablet arşivleri 2001 yılından itibaren yine UNESCO’nun “Dünya Belleği” listesinde yer almaktadır.  Bugüne kadar bulunmuş olan 31.519 adet çivi yazılı tablet halen İstanbul’daki Müzeler (Eski Şark Eserleri Müzesi, Arkeoloji Müzesi) ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile Çorum-Boğazkale Müzelerinde korunmaktadır.  Akadça ve Hititçe olan Boğazkale tabletleri,  devlet arşivi belgeleri olarak kanunlar,  antlaşmalar ve yazışmaların yanı sıra dini ve edebi metinlerden oluşmaktadır.Hattuşa-Boğazkale: Mısır, Babil ve Mitanni gibi Eski Doğu’nun büyük güçlerinden biri olan Hititler,  M.Ö. 1200 yıllarına kadar Anadolu’nun büyük bir kısmına ve zaman zaman da Kuzey Suriye’ye hükmetmişlerdir.  Hitit İmparatorluğunun başkenti olan Hattuşa,  Çorum’un 80 km. güneybatısında,  Boğazkale ilçesi sınırları içinde yer almaktadır. Taşıdığı tarihsel değerler açısından da bölge 1988 yılında Tarihi Milli Parklar statüsüne alınmıştır.Hattuşa 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından keşfedilmiştir. Bu sadece Hattuşa’nın keşfi değil, tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi olarak da algılanabilir.  1893-94’te Ernest Chantre’nin birkaç sondaj yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadar olan dönemde pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret etmiştir. Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey’in desteğini alan aynı müzenin konservatörü Theodor Makridi Bey, 1906 yılında ilk büyük çaplı kazıyı başlatır. Zamanın çiviyazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı heyetine alarak, burasının Hitit başkenti Hattuşa olduğunu tespit ederler. 1931–1939 yılları arasında ve II.  Dünya savaşı nedeniyle verilen aradan sonra 1952’de yeniden başlatılan kazılar, kesintisiz olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülmektedir.İlk yerleşim izleri, Kalkolitik (Taş) Çağ’a kadar (M.Ö. 5000) inmektedir.  Kesintisiz yerleşmeye başlanılması ise,  Eski Tunç Çağı’nın sonlarına (M.Ö. 3000)  doğru olmuştur. Bölgenin yerli halkı olan Hattiler, burada bir kent kurup, Hattuş adını vermişlerdir.M.Ö XX.  yy’da Orta Dicle Bölgesi’nden gelen Assurlu tüccarlar,  Hatti yerleşmesinin hemen dışında,  bir Karum,  (bir ticaret kolonisi) kurmuşlardır.  Bu yıllarda Kaniş/Neşa’nın (Kayseri yanındaki günümüz Kültepe’si) denetimi altındaki,  Assur Ticaret Kolonileri,  Güneydoğu ve Orta Anadolu’ya yayılmıştır.  Adının Hattuş olduğu bilinen bu yerleşimi M.Ö. 1700’lerde ilk Hitit Büyük Kral’ı Kuşşara’lı Kral Anitta yıkmıştır.Hitit yazılı kaynaklarından anlaşıldığına göre, I. Hattuşili’nin iktidara gelmesiyle (M.Ö. 1665-1640) Hattuşa,  Hititlerin başkenti olmuştur.Hitit İmparatorluk döneminde,  yani M.Ö. 14 ve XIII.  yy’larda,  şehir yaklaşık olarak 6 km. uzunluğunda bir surla çevrilmiştir.  Daha geç bir imar evresinde bu surların önüne ikinci bir duvar daha örülerek,  kent daha sıkı bir savunmaya alınmıştır.  Bu yeni sur üzerinde bulunan,  anıtsal şehir kapılarının çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiştir.  Güneybatıda,  dış yüzünde aslan yontuları bulunan Aslanlı Kapı’yla,  iç yüzünde,  silahlı tanrının bulunduğu Kral Kapı,  bunların en önemlileridir.  Kentin güney ucundaki Yer Kapı’nın özel bir rolü olduğu tahmin edilmektedir.  Burada 30 m.  yüksekliğinde,  250 m.  uzunluğunda ve 80 m.  genişliğinde bir toprak set oluşturulmuştur.  Bu set üzerinden geçen kent surunun ortalarında Sfenksli Kapı yer alır.  Bu kapının tam altında, Hatuşa’nın bugün de içinden geçilebilen potern (tünel)  bulunur. 71 m. uzunluğunda ve 3 m. yüksekliğindeki poternden geçilerek sur dışına çıkılmaktadır.Şehirde ayakta kalmış, izlenebilen yapıların büyük bölümü, surlar gibi, M.Ö XIII.. yy’dan kalmadır. Kraliyet yapılarının yer aldığı Büyükkale’de, direkli galerilerle çevrili avlular, konutlar, depo binaları ve büyük bir kabul salonuyla,  büyük bir saraya ait kalıntılar ortaya çıkartılmıştır.Hitit metinlerinde sık sık “Hattuşa ülkesinin bin tanrısından” söz edilmektedir.  Kuşkusuz bu tanrıların çoğu İmparatorluk başkenti Hattuşa’da kendilerine bir tapınım yeri edinebilmişlerdir.  Başkent Hattuşa’da bugüne kadar 31 yapı,  tapınak olarak tanımlanmıştır.  Hattuşa’nın en büyük dini yapısı olan Büyük Tapınak,  aşağı şehirdeki konutların ortasında tek tapınak olarak yükselir. İki kült odası olduğu için tapınağın, imparatorluğun tanrılarının en büyükleri olan fırtına tanrısı  ile Arinna’nın Güneş Tanrıça’sına adanmış olduğu tahmin edilmektedir.Yukarı şehirde tapınakların yanında, kraliyet saraylarının bulunduğu Büyükkale’nin önünde, resmi işlere ayrılmış bazı anıtsal yapılar açığa çıkartılmıştır.  Şehrin bu bölümünde, son Hitit Büyük Kralı II. Şuppiluliuma’nın Luvi hiyeroglifleriyle, taş üzerine kazınmış, kendisi ve babası IV. Tuthaliya’nın yaptığı işleri anlatan iki büyük yazıt bulunmaktadır.Hattuşa’da son yıllarda yapılan kazıların ağırlık noktasını şehrin,  hatta Hitit devletinin ekonomisine ışık tutan kazılar oluşturmuştur.  İmparatorluk döneminde,  M.Ö. XIII. yy tarihlenen şehrin Büyükkaya sırtında, büyük boyutlarda, sayıları 11’ i bulan yeraltı siloları bulunmuştur.Hitit İmparatorluğu’nun M. Ö 1200 yıllarından hemen sonra yıkılmasıyla,  Anadolu Tunç Çağları da sona erer.  Bununla beraber,  Hattuşa şehrinin arazisinin yerleşim tarihi devam eder.  M. Ö. XII.  yy’ın başlarında,  Erken Demir Çağı’na tarihlenen yeni yerleşme,  Frig etkilerini yansıtan bir taşra kasabasına dönüşüp büyümeye başlaması ancak, M.Ö. VIII. yy’da gerçekleşir. Yerleşim, Pers döneminde de devam etmiştir. Hellenistik, Galat, Roma ve Bizans’a ait yerleşme ve tahkimat izleri de görülmektedir.Yazılıkaya Tapınağı: Hattuşa’nın en büyük ve en etkileyici kutsal mekanı, şehrin dışında yer alan,  yüksek kayalar arasına saklanmış Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı’dır. Tapınak’ta 90’dan fazla tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratıklar kaya yüzeyine işlenmiştir.Tanrı ve tanrıça dizileri, İmparatorluk panteonunun baş tanrıları olan fırtına tanrısı ve güneş tanrıçasının maiyetini oluşturuyordu. Hitit kült (dini tören) metinlerine göre yeni yıl ve ilkbahar törenlerinde bir araya gelen tüm tanrılar “fırtına tanrısının evinde” toplanmaktadır. Bu şenlikte kentin diğer tüm tapınaklarından tanrı heykellerinin törensel bir alayla Yazılıkaya’ya taşınmış olabileceği düşünülmektedir.Yazılıkaya A odasında kayaya işlenmiş kabartma figürlerin özel bir düzeni vardır.  Burada sol kaya yüzeyinde ikisi dışında yalnız tanrılar,  buna karşın sağ tarafta da yalnız tanrıçalar belirtilmiştir.  Ana sahnede fırtına tanrısı ile eşi güneş tanrıçası ve ortak çocuklarının karşılaşması tasvir edilmiştir.  Ana sahnenin karşısındaki duvarda daha büyük boyutlarda Kral IV.  Tuthaliya işlenmiştir.  Kral, güneş tanrısı’nın törensel kıyafetinde,  elinde egemenlik sembolü olan ucu kıvrık asa tutar durumda,  iki tepe üzerinde tasvir edilmiştir. Bu kutsal alanın bu kral tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.B odasındaki kabartmalar ana odadaki gibi kuşaklar halinde değildir; yan duvarlara dört bağımsız figür işlenmiştir. A odasının başlangıcında tanrılar geçidinde de tasvir edilen ve orak biçimli kılıç taşıyan oniki tanrı ve “Kılıç Tanrısı” Nergal, öbür dünya ile ilişki kuran yeraltı tanrıları anlamında tasvir edilmiştir.  Kral IV. Tuthaliya’nın koruyucu tanrısı olan Şarruma, krala sarılmış ve ona yol gösteren bir durumda tasvir edilmiştir. Kral IV. Tuthaliya’nın ismi hiyeroglif yazıyla belirtilmiştir.Alacahöyük: Çorum’un 45 km. güneybatısında, Ankara’nın 160 km. doğusundadır.Eski Tunç Çağı ve Hitit çağında çok önemli bir kült (dini tören) ve sanat merkezi olan Alacahöyük’te 4 uygarlık çağı açığa çıkartılmıştır.Alacahöyük’te 1. uygarlık çağı, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu-Osmanlı dönemleri ile temsil edilmektedir. 1. kültür katta, Geç Frig çağında höyüğün her yanı iskan edilmiştir. Küçük evlerden oluşan bu kat, seramiğine göre,  M.Ö. 650’den daha eski değildir.Mabedi, büyük yapıları, özel-blok evleri, sokakları, büyük küçük su kanalları,  şehir suru, biri kabartmalı ortastadlarla süslü sfenksli, diğeri poternli anıtsal kapılarıyla Hitit İmparatorluk Çağı’nın belirgin olmayan, düz ovaya kurulan tipik temsilcisi höyüğün 2. kültür katını oluşturur.Kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş olan Sfenksli Kapının genişliği 10 metredir ve büyük mabedin anıtsal geçididir.Alacahöyük 3. uygarlık katını Eski Tunç Çağı (M.Ö. 2500–2000) oluşturur.  Hitit kültürüne kaynaklık eden uygarlıkların önde geleni olan yerli Hatti Uygarlığı’nın aydınlanmasında çok katkıları olan Alacahöyük Eski Tunç Çağı hanedan mezarları,  bu çağın en önemli buluntularıdır. İntramural mezarlar özel olarak ayrılmış bir alanda toplanmıştır. Dört yanı taşla örülmüş dikdörtgen mezarlar ahşap hatıllarla (kiriş) kapatılmış, damları üzerine kurban edilmiş sığır başları,  bacakları yerleştirilmiştir. Altın, gümüş, elektrum, bakır, tunç, demir ve değerli taşlardan oluşan zengin ölü hediyeleri onların hanedana ait olduklarını göstermektedir. Çoğu altın, gümüş kapların dövme, dökme, kakma teknikleri, altın mücevheratın ince süsleri uzun bir gelişmenin ürünleridir.4. kültür katını oluşturan Geç Kalkolitik Çağ ana toprak üzerine kurulmuş ilk uygarlıktır.Ortaköy-Şapinuva: Hitit Devletinin önemli kentlerinden biri olan Şapinuva (Ortaköy), Çorum’un 53 km. güneydoğusundadır. Çekerek nehri etrafında yer alan Göynücek Ovası ile Alaca Ovası arasındaki geçit üzerindedir.Hitit çağında, hem siyasi hem de coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir noktada yer alan şehir, önemli bir askeri ve dini merkezdir. Ortaköy kazılarında açığa çıkan ve sayıları 4.000’e ulaşan çivi yazılı tablet ve fragmanların (parça) oluşturduğu arşivde, Hititçe yazılmış olanların yanısıra Hattice, Hurrice ve Akadca yazılmış  idari,  askeri,  dini metinler ve fal metinleri bulunmakta olup, bunların büyük bir kısmı Orta Hitit dönemine (M.Ö. XIV. yy) aittir. Buradaki yazışmalardan Taşmişarri (III. Tuthaliya)–Taduhepa kraliyet ailesinin bu şehirde hüküm sürdüğü anlaşılmaktadır. Devam eden kazı çalışmalarında bugüne kadar A binası ismi verilen anıtsal idari yapı ve B Binası olarak adlandırılan ticari yapı açığa çıkartılmıştır.Hüseyindede Eski Hitit Kült Merkezi: Hüseyindede, Sungurlu ilçesi, Yörüklü Kasabası’nın  yaklaşık 2,5 km güneyinde yer alan bir tepedir. Bu tepenin güney ucundaki hafif eğimli arazi; Eski Hitit Dönemi yerleşim alanlarındandır.Hüseyindede’de bulunan önemli eserler kabartmalı vazolardır. Buradaki kült yapısında bulunan ve tümlenebilen her iki vazonun frizlerinde, müzik ve dans eşliğinde sürdürülen kült törenleri sahnelenmiştir. Hitit dini bayramlarında gerçekleştirilen dans ve müziğin önemli yer tuttuğu bu törenlerin konu zenginliği, yazılı belgelerden de bilinmektedir. Hüseyindede vazolarında, Hatti geleneğini sürdüren ve Fırtına Tanrısı’na tapınmada önemli yer tutan tasvirler bulunmaktadır. Vazolar, yazılı belgelerde anlatılan çeşitli bayram törenlerinin hikaye şeklinde tasvirine en uygun sanat eserleridir.Kapılıkaya Anıtsal Kaya Mezarı: Çorum-Osmancık karayolunun Kırkdilim mevkiinde, yolun sağında, derin vadilerin oluşturduğu engebeli bir arazi üzerinde yer almaktadır.Hellenistik döneme tarihlenmekte olup, (M.Ö. II. yy) komutan İkezios’a aittir.  Çay seviyesinden yüksekliği 65 m.'dir.

 Tarihi Eserler

KalelerÇorum Kalesi: Şehrin güneyinde, alçak bir tepe üzerinde, ovaya hakim bir konumda kurulmuş olan kalenin kesin yapım tarihi bilinmemektedir.17. yy’da Çorum’a gelen Evliya Çelebi kalenin Sultan Kılıç Arslan tarafından inşa edilmiş bir Selçuklu yapısı olduğunu anlatır.Kale, kare planlıdır. Yapı malzemesi olarak düzgün kesme taş, moloz taş ve Roma-Bizans dönemlerine ait devşirme taşlar kullanılmıştır. Kale içinde küçük bir cami ile konutlar yer almaktadır.İskilip Kalesi: İlçe merkezinde bulunan ve Osmanlı dönemine tarihlenen kalenin üç yanı sarp kayalık olup, sadece kuzeybatıdan çıkış mümkündür. Kalenin inşa edildiği sarp kayalığın eteklerinde Roma devrine ait kaya mezarları bulunmaktadır.Osmancık Kandiber Kalesi: İlçe merkezinde Kızılırmak’ın kuzey kenarındaki tabii kayalığın üzerine inşa edilmiştir. Selçuklu Dönemine tarihlenen kale içinde ikinci bir kapı daha bulunmaktadır. Kale, İstanbul’dan Amasya’ya uzanan ticaret yolu üzerindedir. Kalenin güneyinde Roma dönemi kaya mezarları yer almaktadır.Hacıhamza Kalesi: Hacıhamza beldesindeki İncesu deresinin kuzeyinde yer alan kale yamuk planlıdır. Şeriye Sicil kayıtlarında III. Ahmet tarafından 1723 yılında yapıldığı anlaşılan kale, 1940’lı yıllara kadar kasaba halkını içinde barındırmıştır.TürbelerHüseyin Gazi Türbesi: Alaca’nın güneyinde, Mahmudiye köyünün yakınında yer alan yapı kompleksi, XIII. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Hüseyin Gazi Külliyesi;  medrese, medresenin girişindeki aşevi, doğusunda türbe, kuzeyinde havuz, avlunun kuzeyinde çeşme ve kompleksin kuzeydoğusunda bugün depo olarak kullanılan misafirhane yapısından oluşmaktadır.Koyunbaba Türbesi: Osmancık ilçe merkezinde bulunan ve Osmanlı padişahlarından Sultan II. Beyazıt zamanında 1469 tarihinde yaptırılan türbe, yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuştur. Evliya Çelebi’ye göre türbe alanında cami, yemekhane, ziyafet odası, konuk evleri ve kurşun kaplı bir türbe yaptırılmıştır. Ancak, türbe dışındaki yapıların bugün temelleri kalmıştır. Türbenin  çift kanatlı, derin oyma tekniği ile işlenmiş ahşap kapısı bugün Çorum müzesinde korunmaktadır. Türbe 1989 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.KöprülerKoyunbaba Köprüsü: Osmancık ilçe merkezinde Kızılırmak üzerinde bulunan Koyunbaba Köprüsü II. Beyazıt zamanında yapılmıştır. Yapımına 1484 yılında başlanmış, 1489 yılında tamamlanmıştır. Uzunluğu 250 m., genişliği 7,5 m. olan köprü dikdörtgen kesitli sarı kesme taşlardan yapılmıştır. Sivri kemerli 19 gözlüdür. Ancak bugün  zamanla ırmak birikintileriyle dolması nedeniyle 15 gözü görülebilmektedir.Adını ünlü Türk velilerinden Koyunbaba’dan alan köprünün kitabesi Arapça harflerle yazılmıştır. Birbirine paralel 5 sıradan meydana gelmektedir. Kitabede köprüyü yaptırandan bahsedilmekte olup, köprü mimarı hakkında herhangi bir bilgi verilmemektedir.Özellikli Yapılarİskilip Redif Kışlası: Kışla, kuzey–güney istikametinde dikdörtgen planlıdır. Bodrum kat dahil üç katlıdır. Yapı XX. yy. başına tarihlenmekte olup, Geç Osmanlı Devri mimari özelliklerini yansıtmaktadır.Çorum Saat Kulesi: Şehrin merkezinde ve minare stilinde yapılmıştır. Beşiktaş muhafızı Çorumlu Yedi-Sekiz Hasan Paşa tarafından 1894 yılında yaptırılmıştır. Güneye açılan yuvarlak kemerli kapısı üzerinde, 8 sıralı, araları cetvelli ve 1312 tarihli mermer kitabe vardır.Sarı renkli kesme kum taşından yapılan kulede, sekizgen kaideden Türk üçgeni motifli bir papuçla gövdeye geçilmektedir. Üzeri kurşun kubbeyle örtülü olan kulenin dört bir tarafında saat kadranı vardır. Şerefeye yuvarlak kemerli kapıdan 81 basamaklı merdivenle çıkılmaktadır.Sungurlu Saat Kulesi: Kule, 1891 yılında Kaymakam Edip Bey tarafından yaptırılmıştır ve kare prizma gövdelidir. İkinci kat hariç her katta yuvarlak kemerli küçük pencereler yer alır. Kesme taştan yapılan kulenin en üst katında, dalgalı saçaklı ahşap bir köşk, onun altında dört yönde yuvarlak saat kadranı ve altta demir parmaklıklı bir balkon bulunmaktadır. Veli Paşa Hanı: Çepni mahallesinde yer alan han, Yozgat Beylerinden Veli Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapım tarihi bilinmemektedir. Ahşap olan ve 1.000 m²'lik bir alanı kaplayan han iki katlı olup yalnız ön cepheye bakan köşk bölümü üç katlıdır. Gerek plan bakımından, gerekse mimari açıdan Osmanlı Çağı hanlarına örnek teşkil etmektedir. Market olarak kullanılmaktadır.Yeni Hamam: Erzurum Beylerbeyi Ali Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılan hamam, dikdörtgen planlı olup yapı malzemesi olarak taş kullanılmıştır. İki kısımdan oluşmaktadır.Paşa Hamamı: Tacettin İbrahim Paşa Bin Hacı Bey tarafından 1484 yılında yaptırılmıştır.Hacıhamza Hamamı: 1514 yılında  Sinan  Paşa  tarafından  yaptırılan  hamama  giriş, iki kapı ile sağlanmaktadır. Soyunmalık, ılıklık ve iki adet sıcaklık kısmı vardır.

 Sonuç

Çorum ili, tarihi ve kültürel açıdan günümüzden 7000 yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Bunun doğal bir sonucu Çorum’da yaşamış olan medeniyetleri yansıtan birçok tarihi ve kültürel eser bulunmaktadır. Bu anlamda ilin bölgedeki diğer illere oranla  daha büyük bir tarihi ve kültürel değerler birikimine sahip olduğu söylenebilir.Planlama tarihi açısından Çorum iline bakıldığında yapılan planlama çalışmalarının uzun aralıklarla oluşturulduğu görülmektedir. Yapılan imar planı çalışmaları 1/5.000 ya 1/1.000 ölçekli olup il genelinde daha önce bütüncül bir planlama çalışması yapılmamıştır. Çorum-Çankırı kırsal kalkınma projesi ise il genelinde verimlilik ve kalkınma yolunu açması açısından önem taşımaktadır. İlin ilerleyişi açısından yapılması öngörülen 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ise üst ölçekli ilke kararlarını taşıması açısından büyük  önem taşımaktadır.

Tarih boyunca meydana gelen önemli olaylara sahne olan Çorum, bu olaylardan çeşitli açılardan etkilenmiştir. Sanayisindeki değişim ve gelişim hareketleri, Kırsal Kalkınma Projesi ve ilde kurulan Organize Sanayi Bölgesi ildeki ekonomik gelişmeleri ivmelendirmiş önemli gelişmelerdir.

28 Yorum
  1. 27 Eylül 2008
  2. 02 Kasım 2008
  3. 03 Kasım 2008
  4. 03 Kasım 2008
  5. 19 Kasım 2008
  6. 21 Aralık 2008
  7. 07 Şubat 2009
  8. 26 Şubat 2009
  9. 02 Mart 2009
  10. 17 Nisan 2009
  11. 07 Nisan 2010
  12. 10 Eylül 2010
  13. 27 Kasım 2010
  14. 19 Şubat 2011
  15. 16 Mart 2011
  16. 14 Aralık 2011
  17. 16 Aralık 2012
  18. 16 Aralık 2012
  19. 16 Aralık 2012
  20. 25 Aralık 2012
  21. 26 Aralık 2012
  22. 21 Mart 2013
  23. 15 Mayıs 2013
  24. 07 Haziran 2013
  25. 22 Ağustos 2013
  26. 03 Mayıs 2014
  27. 25 Mayıs 2014
  28. 18 Kasım 2014

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir