ÇOCUKTA DİSİPLİN VE SINIRLAR

 
ÇOCUKTA DİSİPLİN VE SINIRLAR

DİSİPLİN VE SINIRLAR NEDEN ÖNEMLİDİR?
Çocuklar dünyalarındaki kuralları anlamak istek ve ihtiyacındadırlar. Kendilerinden ne beklendiğini, kontrolün kimde olduğunu, ne kadar ileri gidebileceklerini ve çok ileri gittiklerinde ne olabileceğini bilmek isterler. Diğerleri ile ilişkilerinde bulundukları yeri bilmek ve artan beceri ve kapasitelerini ölçmek arzusundadır. Sınırlar, çocukların kendilerini ve dünyalarını anlamalarına yardımcı olur ve onlara önemli bir keşif ve öğrenme ortamı sağlar.

Sınırları belirleme dinamik bir süreçtir. Çocuklar büyüdükçe değişir ve ana babalar için çocukların sağlıklı gelişimlerini sürdürecek şekilde genişleme ve ayarlama yapmak oldukça zordur. Bu zor görevi başarabilmek için, hem kararlı, hem de esnek olmalıyız. Sağlıklı deneme ve keşifleri yüreklendirecek kadar kararlı ve gelişmeye izin verecek kadar esnek sınırlar belirleyebilmeliyiz.

Çocuklar Neden Sınırlara İhtiyaç Duyarlar?
Sınırların etkili bir şekilde belirlenmediği evlerde büyüyen çocukların kendinden emin olamadıkları ve kendilerini gergin hissetmelerine neden olmaktadır. Dünyaya açıldıklarında, çatışmalar, reddedilmeler ve olumsuz tepkilerle karşılaşırlar. Çocuklara dünya ile başarılı ilişkiler kurmaları için ihtiyaçları olan net sinyallerin sağlanması bu tür çatışmaları ortadan kaldıracaktır.

Çocuklar onaylanabilir davranışlar gösterebilmek için, bizim kurallarımız ve beklentilerimiz konusunda net mesajlara ihtiyaç duyarlar. Bu bilgiyi edinmeleri bize bağlıdır.

Herkes gibi çocukların da kurallara ihtiyacı vardır. Bunu bir trafik sistemi ile örnekleyebiliriz. Trafiğin nasıl işlediğinden haberi olmayan bir sürücü, arabasına binip yola çıktığında, yolun sağından gideceğine solundan gidebilir, aşırı hız yapıp olmayacak sokaklara girebilir ve neticede trafiği altüst eder, kaza yapar ve pek tabii cezalandırılır. Buna engel olmak için, trafiğe çıkmadan önce, bütün sürücüler trafik kurallarını öğrenir, neyin yapılıp neyin yapılmadığını benimser, hatta bu prensip ve davranışları deneyerek öğrenme devresinden geçerler. Bunun için de bir süre, yanlarında bir tecrübeli sürücü oturup onlara yol gösterir. Bu örneği ev içine aktarırsak, ev içinde hareket etmeye başlayan çocuk, ne yapacağı ve nasıl hareket edeceği, yani evin kuralları hakkında eğitim (açıklama) görmemişse, haliyle yanlışlar yapacak ve bu sebeple ikaz edilecek veya cezalandırılacaktır (kızma, bağırma vb.). Çocuk deneme ve yanılmalarla ne yapıp yapmaması gerektiğini öğrenecek; ama her zaman sebebini öğrenemeyecektir.

Sınırlar, Çocukların Araştırma Yapmalarına Yardımcı Olur?
Çok küçük yaşlardan itibaren, çocuklar sürekli olarak denemeler ve keşifler yapmakta, dünyaları ve onun nasıl işlediği konusunda bilgi toplamaktadırlar. Çok iyi gözlemcidirler ve gözledikleri davranışı taklit ederek, neden sonuç ilişkilerini kaydetmekte ve topladıkları bilgilere dayanarak kurallar hakkında belli inançlar oluşturmaktadırlar. Sınırlar onaylanan davranışları tanımlar. Sınırlar anlaşılır ve tutarlı olduğu sürece, çocuklar için onu anlamak ve izlemek daha kolay olacaktır. Sınırlar net olmadığı zaman, çocuklar yolun dışına çıkıp sorun yaşayabilirler.

Sınırlar ilişkileri tanımlar
Çocuklara, belirgin sınırlar sunulduğu zamanlarda, ilişkilerle ilgili önemli sorunların cevaplarını almaya başlarlar;Burada yetkili olan kimdir? Ne kadar ileri gidebilirim? Çok ileri gidersem ne olur? Topladıkları bilgiler onların yetişkinlerle olan ilişkilerinde ne kadar güç ve kontrol sahibi olabileceklerini keşfetmelerine yardımcı olur.Çocuklar kendilerine çok fazla güç ve kontrol verildiği zaman etkileri ve otoriteleri konusunda abartılmış bir duyguya kapılırlar. Sınırları belirsizleşir, daha çok deneme yaparlar. Bu da onların diğer insanlarla çelişkili ve güç mücadeleleri ile daha bir ilişki içine girmelerine neden olur.

Sınırlar Büyümenin Ölçütüdür
Sınırlar ana babalara çocukların nelere hazır olmadıklarını göstermekte de yardımcı olurlar

Sınırlar Güvenlik Sağlar
Çocuklar bizim ’ana baba’ olmamıza ihtiyaç duyarlar, yani bizim sınırlamalar belirlemede kararlı olmamızı ve güvenebilecekleri bu sınırları onlara sağlamamızı beklerler. Güven ve devamlılık duyguları buna bağlıdır. Sınırlar güven verir. Saygılı sınırların belirlenmesi çocuklara güçlü sinyaller iletir. Ben senin ana babanım.Güçlü ve kapasite sahibiyim Seni doğru yola yönlendireceğim konusunda bana güvenebilirsin.

DİSİPLİN NEDİR?

Pek çok aile ve çocuk “disiplin” kelimesini ana babaların çocuklarına, öğretmenlerin öğrencilerine terbiye vermek için yaptıkları bir baskı olarak görür ve çoğunlukla “cezalandırma” ile eşanlamlı değerlendirilir. Fakat disiplin uygun verildiği takdirde davranışı yönlendirmeyi amaçlayan bir eğitimdir. Disiplin yalnızca, çocuğunuza yaramazlık yaptığı zaman uyguladığınız kurallar dizisi değildir. Her zaman uygulanması gereken kurallar bütünüdür. Disiplin çocuğa istenilen davranışları ve alışkanlıkları öğretmek, kendi kendini denetleme yada iç denetim demek olan ahlak gelişimini sağlamaktır. Etkili bir disiplin oluşturabilmenin ilk şartı; ebeveyn ile çocuk arasında bir uyum sağlayabilmektir. Herkes rollerinin ve statülerinin farkına varmalıdır. Bu uyum çocuğunuz yürümeye ve konuşmaya başlayıncaya kadar genelde olumlu aile yapısına sahip anne babalar tarafından gerçekleştirilir ama bu devreden sonra ebeveynlerde geleneksel görev sayılan “ iş buyuruculuk” başlar ve bu uyum bozulur.
Uygulama tarzına göre disiplini 2 boyutta değerlendirmek mümkündür. Bunlar dış kontrollü disiplin ve iç kontrollü disiplin (özdenetim). İç kontrollü disiplin, yani özdenetim, kişinin bazı kuralları benimsemesi ve dış uyarılara gerek kalmadan bu kurallara kendi kendine uyması veya uygulamasıdır. Kısaca, çocuğun kendi kendini yönetme yeteneği kazanmasını sağlamaktır. Esasen disiplin uygulamalarıyla varmak istenilen hedef budur. Çocukların kuralları benimsemeleri, ne yapıp ne yapılmaması gerektiğini bilip kendi kendilerine yapmaları, sürekli uyarı ve ikaza gerek kalmadan görevlerini yerine getirmeleri (örneğin; diş fırçalama, banyo yapma, ödevlerini zamanında yapma, gece belirli bir saatte yatma, eşyalarını toplama vb. gibi…). Bu şekilde hem anne-baba sürekli ikaz ve kontrol rolünden kurtulur hem de bu sebeple oluşabilecek sürtüşme ve problemler önlenmiş olur.
Çocukta disiplinin hedefi ‘özdenetimi’ geliştirmektir. Anne-babasının yanındayken, dayak ya da ceza korkusuyla sesi kesilen, anne-baba kontrolü kalkınca çığırından çıkan çocuk, bu özdenetim yeteneğini kazanmamış demektir. Diğer bir ifadeyle, doğru olanla olmayanı özüne sindirememiştir. Ancak bu durumun çocuklukta bir ölçüde olağan olduğunu belirtmek gerekir. Çocuğun, doğruyu yanlışı öğrense bile davranışlarını buna göre ayarlaması zaman alır. Bu sebeple ilk yaşlarda anne–baba kontrolü kaçınılmaz olmaktadır. Çocuk zamanla kendi isteklerini ve dürtülerini dizginlemeyi öğrenir. Yer, zaman ve şartlara göre neyin doğru, neyin eğri olduğunu kendisi tespit edebilir. Ancak arada bir yanılması da normal sayılmalıdır. Ceza korkusuyla da davranışlara çekidüzen verilebilir. Ancak sağlanan düzen sürekli olmaz. Bu sebeple çocuk eğitiminde ceza korkusu hiçbir zaman ön sırada yer almamalıdır. Düzenli ve sorumlu davranış öncelikle anne-baba ve çocuk arasındaki anlayış ve güven temeline dayanmalıdır. Anne-baba ve çocuk ilişkisinde bu temel nitelik yoksa, tartışılan bütün yöntemler etkisiz kalırlar. Esasen güven ve anlayış ortamında sert ve aşırı yöntemlere gerek kalmaz. Arada bir beliren çocuksu yaramazlıklar kesin ve tatlı-sert yaklaşımlarla ele alınıp kolayca düzeltilebilir. Geleneksel disiplin anlayışında ferdi davranış bozukluğuna iten sebepler üzerinde pek durulmaz. Aslında çocukların, doğru davranışlar kazanmalarında büyüklerin yardımına ihtiyaçları vardır. Disiplin, yapıcı ve eğitici olmalıdır. Rehber olmalı, mantıksız yasak ve sınırlamalardan kaçınmalıdır. Davranış nasıl olursa olsun disiplinin hedefi yapıcı ve iyi niyetli bir yardımdır. İyi bir disiplin, çocuğun baskı altında kalmadan kendi kendisini yönetmesini hedefler. Geleneksel disiplin anlayışında ferdi davranış bozukluğuna iten sebepler üzerinde pek durulmaz. Halbuki çocukların, doğru davranışlar kazanmalarında büyüklerin yardımına ihtiyaçları vardır. Disiplin, yapıcı ve eğitici olmalıdır. Rehber olmalı, mantıksız yasak ve sınırlamalardan kaçınmalıdır.
ANNE – BABALAR KURALLARINI NASIL ÖĞRETİRLER?
Şunu unutmamalıyız ki çocuğun kendi kendini yöneten ve kendine yeten, özgüven sahibi bir birey olması büyük ölçüde ona sağlanan fırsatlar ve yetiştiği aile ortamına bağlıdır.Her anne babanın kendi ebeveyninden gördüğü eğitim şekli, toplum kabulleri, ruhi yapısı ve buna benzer etkenler tarafından kazandığı bir terbiye metodu vardır. Çoğu aile halihazırda uygulamakta olduğu terbiye metodunu sorgulamaz veya sorgulamak istemez; böyle bir tutum, karşılaşılan problemlerin her zaman çocuktan kaynaklandığını düşünmeden dolayı olabileceği gibi, ailenin çocuk yetiştirme hususunda çok ilgisiz kalmasından da kaynaklanabilir.

OTORİTER AİLE YAKLAŞIMIKarakteristik özellikleri:
Çocuk her kurala uymak zorunda bırakılır. Çocuğun hemen her davranışını yasaklayan, engelleyen katı ve sert bir disiplin uygulanır. Ana baba sürekli araştıran , çocuğun her işine karışan bir tavır sergiler. Basit bir işte bile çocuğa detaylara inerek neyi nasıl yapması gerektiğini açıklamaya çalışırlar. Arayan bulur demişler. Çocuğun her hareketini yakından izleyen aile mutlaka çocuğun hareketlerinde kusur bulur. Bunun neticesi olarak olaya müdahale eder ve doğrusunu !! çocuğa öğretir. Bir adım daha atıp çocuğu suçlamaya veya cezalandırmaya artık ramak kalmıştır.
( Çocuğun hata yapmasına fırsat verilmez.
( Kısa vadede bu yöntemle çocuğun bir disiplin altına alındığı görülse de uzun vadede bu yöntem sağlıksız ve zararlıdır.
Çocuk üzerinde etkisi:
( Çocuğun kendine olan güveni ortadan kalkar veya hiç oluşmaz
( Aşırı baskı ve kontrol altında kalan çocuk sessiz, uslu, nazik ve dürüst olabilir ama bunun yanında küskün, silik, çekingen ve kolay etki altında kalan bir yapıya bürünür.
( Sürekli ayıplanma , eleştirilme veya dayak çocuğun ruhsal yapısını olumsuz etkiler.
( Çocuk kolayca ağlamaya başlar.
( Belli bir zaman sonra çocuk isyankar, inatçı, huysuz bir yapıya da bürünebilir ki bu durumda bu tip aileler genelde sorunu çözmek için baskı artırma yoluna giderler. Baskı asiliği daha da artırır.
( Çocuk hırçın ve kindar olabilir. Arkadaşları ile uyumsuz ve kavgacı olabilir.
( Hata yapmasına müsade edilmeyen çocuk ileri yaşlarda hayatın sıkıntıları karşısında dayanıksız olabilir

İLGİSİZ VE KAYITSIZ AİLE YAKLAŞIMIKarakteristik özellikleri:
( Aile aşırı rahattır, çocuğun dünyasına girmek gibi bir kaygıları yoktur.
( Çocuğun sorumluklarından kaçma vardır. Mesela okul aile birliği toplantılarına gidilmez veya eşler bu çekilmez!! işi diğerinin üzerine atmaya çalışır.
( Ana baba çocuğa örnek bir model olamaz.
( Genellikle bu aile tipi davranış anne ve babada aynı anda görülmez. Çoğunlukla aile de çalışan fert hangisi ise ilgisiz aile davranışı onda görülür.
( Çok çocuklu ailelerde rastlanma ihtimali daha fazladır.

Çocuk üzerinde etkisi:
( Çocuk bencil ve şımarık olur. Bu yüzden arkadaş çevresinde sevilmez.
( Çocuk evde veya okulda anne babasının dikkatini çekmek için alışılmadık davranışlar sergiler.
( Ailesi çocuğa model olamadığı için çocuk kendine başka modeller seçer. Gençlik dönemlerinde çocuk vaktinin tümünü arkadaşları ile geçirir.
( Genç yaşta çocuk zararlı alışkanlıklar edinmeye meyilli olur.

KORUYUCU AİLE YAKLAŞIMIKarakteristik özellikleri:
( Bu aile tipi baskıcı otoriter aile tipine ile karıştırılabilecek kadar benzer. Aralarındaki temel fark; bu aile tipinde şefkat, koruma güdüsü, disiplinin önünde gelir.
( Çocuğa gerektiğinden fazla özen ve kontrol gösterilir.
( Özellikle anneler bu tip bir tavır sergiler. Psikologlar annelerin bu tavrını genellikle annenin duygusal yalnızlığına bağlarlar.
( Çocuğun kendi yapacağı ve yapması gereken işler bile koruyucu ebeveyn tarafından yapılır. Mesela 6-7 yaşına kadar yemeğini annesi yedirmeye devam eder veya 14-15 yaşına kadar kızının saçlarını taramaya devam eder.

Çocuk üzerinde etkisi:
( Çocuk aşırı duygusaldır.
( İleri yaşlarda bile etrafına bağımlı olarak yaşar.
( Kendi ayakları üzerinde doğrulması uzun yıllar alır.
( Çocuk toplum içinde kendi başına iş yapma cesaretini gösteremez.
( Çocuk anne babasından ayrı kalamaz ileri yaşlarda bile sürekli anne babasını yanında olmak ister.

HOŞGÖRÜLÜ AİLE YAKLAŞIMIKarakteristik özellikleri:
( Mükemmele en yakın aile tipidir.
( İlgisiz aile tipine bazı yönleri ile benzese de çocuk burada başıboş bırakılmaz.
( Hoşgörü yapılan her şeyi hoş görmek değildir. Belirli kurallar ve kısıtlamalar mutlaka vardır.
( Evde herkesin söz hakkı vardır. Çocukta kendini ifade edebilir.
( Duygu ve görüşlere saygı vardır.
( Yanlışları sebebi ile çocuklara yaptırım uygulanır ama evvelinde koyulan kurallar çocuğun anlama seviyesine inilerek mantıklıca izah edilir.
( En zor ve sabır isteyen yöntemdir.
( Hoşgörülü ailenin düşebileceği en yaygın hata çocuğa aşırı serbestlik verilmesi olabilmekte. Bu noktaya dikkat edilmeli.

Çocuk üzerinde etkisi:
( Özgüven sahibi bireyler yetişir.
( Kendini rahat ve kolayca ifade edebilen bireyler yetişir.
( Çocuğun farklı hobilere yönelmesi daha sık görülür.
( Çocukta asilik ve kavgacılık görülmez.
( Anne babaya saygı noktasında çocukta gevşeklik görülebilir.

TUTARSIZ AİLE YAKLAŞIMIKarakteristik özellikleri:
( Genellikle genç ebeveynlerde ve ilk çocuğun yetiştirilmesinde görülür.
( Anne baba çocuğumu daha iyi nasıl yetiştirebilirim sorusunu kendilerine sormaya başladıklarında, eğitim metodunda değişikliğe gidebilirler. Bu esnada eski- yeni çatışması olur ve ailenin çocuğa karşı tavırlarında tutarsızlıklar olur.
( Bu genellikle bir ara formdur. Uzun yıllar ailenin bu karakterde kalması çok nadiren görülür.
( Tutarsız davranan ailelerde bunun temel sebebi eşlerin çocuk yetiştirmeye farklı bakmaları ve bunu çocuğa yansıtmalarıdır. Bazen de eşler çocuk yetiştirme metotlarında değişiklik yapma hususunda farklı düşünürler bu da tutarsızlığa neden olur. Mesela baba otoriter- baskıcı iken anne koruyucu bir tavır sergilerse hele birde bu çocuğa yansırsa tutarsız aile oluşur. Annenin ak dediğine baba kara diyorsa çocuk bu ortamdan olumsuz etkilenir.

Çocuk üzerinde etkisi:
( Çocuk üzerinde etkisi ve bu etkinin yıkıcılığı hangi aile tipleri ararsında kararsız kalındığına göre değişir.
( Buna bağlı olarak çocuk asi, hırçın inatçı olabileceği gibi içine kapalı ve pısırık da olabilir.
( Çocukta ana baba sevgisi azalır.
( Çocukta dikkat toplayamama ve uzun süre bir işe odaklanamama problemleri ortaya çıkar.
( Çocuk anne veya babadan birisine çok yaklaşırken diğerinden uzaklaşabilir.
( Çocukta yalan söyleme, kaypaklık gibi hastalıklar başlayabilir.

ANNE BABALARIN UYGULADIKLARI CEZAYA DAYALI OLUMSUZ DİSİPLİN ŞEKİLLERİ

Ana – babaların uyguladıkları olumsuz disiplin şekilleri genel olarak 3’e ayrılabilir bunlar:
1. Fiziksel disiplin
2. Çocuğu sözle hor görmek
3. Sevgiyi esirgemek.

A-Fiziksel Disiplin (Dayak) :
Bu disiplin şekli maalesef ülkemizde sıkça uygulanır. Ancak bu yöntemin çocuklarda zayıf vicdan ve ahlak gelişimine yol açtığı araştırmalarla kanıtlanmıştır. İnsan artık bağımsız düşünebilmeli ve her duruma uyacak esnekliğe sahip olmalıdır. Günümüz bunu gerektirmektedir. Dayakla büyüyen çocuk esnek olmaz katı olur.
Burada en önemli kavram dayağın zayıf vicdan ve ahlak gelişimine sahip olmasına yol açmasıdır. Acaba bu neden olur:
1- Bir kere çocuk bir yaramazlık yaptığı zaman dayak yerse bunun karşılığını ödemiş demektir. Artık yaptığını düzeltmek ve onarmak için başka bir şey yapmasına gerek kalmadığını düşünür.
2- Dayak yiyen çocukta ana- babaya karşı kızgınlık oluşur. Dolayısıyla çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu öğrenip kendini suçlu göreceğine, kendisini döveni suçlar.
3- Çocuğun ana – babadan daha güçsüz ve aciz olduğunu bu şekilde yüzüne vurmak çocuğu utandırır ve kendine olan güvenini sarsar.
4- Çocuk ana babasının davranışını taklit edip problemlerini saldırganlıkla çözmeyi öğrenir, kızdığı zaman oda bir başkasını döver.
Böyle fiziksel ceza çocuğa vicdanlı olmayı değil saldırgan olmayı öğretir. Dayağa alışan çocuk başkalarıyla sürtüşmelerini konuşarak halledemez, oda dövüşe şiddete başvurur.
B-Çocuğu Sözle Hor Görmek:
Bazı ana babalar çocuklarını azarlayarak terbiye etmeye çalışırlar. Bu azarlamalar, korkutma, tehdit , alay etme, küçümseme , bağırma ve beddua etme gibi şekiller alır;
1- Korku ve Tehdit; Çocuklar korku konusunda çok hassastırlar. Hele pek anlamadığı kavramadığı şeylerle korkutulursa bu sözlere inanır ve çok sarsılır. (Örn; Dokunma ellerin taş olur, durmazsan öldürürüm vb.) Ancak büyüdükçe bunların boş olduğunu anlar ve hiçbir tehdide kulak asmaz.
2- 2- Alay –Küçümseme; Küçümsemek herkes için olduğu kadar çocuk içinde onur kırıcıdır. Hele elinde olmayan bir şey için alay konusu olursa (aptal, beceriksiz, şişko gibi sözler) çocuğun güveni iyice sarsılır. Bu durumda çocuk ya siner cesaretsiz olur, yada küstah cevaplar verir ki buda sizi iyice çaresiz bırakır.
3- 3- Bağırma Beddua Etme; Bunlar çocuğun olumsuz davranışlarını düzeltmez, sadece ana babaların içini boşaltmasını sağlar. Sık sık azarlanan ve beddua işiten çocuk yaptığı olumsuz davranıştan dolayı kendini suçlayacağına ana babayı suçlar. Hor görülen, pis, şersem gibi lafları çok işiten çocuk gerçekten kendisinin öyle olduğuna inanır ve kendi gözündeki değeri azalır.
C-SevgiEsirgeme: Dayak çocuğun bedenine, sevgi esirgemek ise çocuğun duygularına hitap etmektedir. Çocukla konuşmamak, küsmek, ona aldırmaz bir şekilde davranmak yada onu artık sevmediğini söylemek sevgi esirgeme yollarıdır. Sevgi esirgemenin de vicdan gelişimi üzerinde olumsuz etkileri vardır, Çünkü sevgi esirgemede amaç, çocuğun yaptığı hareketin cezasının çekmesidir. Cezasını çeken çocuk burada da yaptığı taramazlığın karşılığını ödemiş demektir. Yaptığından pişmanlık duyarak onu tamir etmek için bir şey düşünmesine gerek yoktur. Ayrıca “yaramazlık edersen bir daha seni sevmem” gibi sözler çocuğu can evinden vurur. Çünkü çocuk ana-babasının sevgisine her zaman muhtaçtır. Böyle sözler onda şu hissi uyandırır. “Mükemmel olmazsam, melek gibi durmazsam beni sevmeyecekler.” Ama çocukta bilir ki mükemmel değildir ve mutlaka yaramazlık yapacaktır. O zaman ana babasının seviyesine hiçbir zaman layık olamayacağını düşünür. Ya kabul edilmek için çırpınır yada isyankar olur.

DİSİPLİN NASIL UYGULANMALI?

Disiplin, tutarlılık ve esneklik kavramlarını da içine alır. Çocuğa kurallar tutarlı bir şekilde verilirken, katı bir şekilde uygulanan kararlar hoşnutsuzluk oluşumuna sebep olabilir. Çocuklar bazen ebeveynin esnek davranmasını bekler. Disiplin, sevgi ve şefkatle beraber olmalıdır. Bu şekliyle disiplin çocukların hayattan zevk almasını sağlar. Çocuğun kuralları öğrenmesi için zaman tanımak, yeteneklerini geliştirmesi için sabır göstermek gerekir. Olumlu davranışlarını desteklemek, kendisine olan güveni artırır.

Bazı disiplin teknikleri
Çocuklarınıza iyi örnek olun. Çocuklarınızın iyi davranışlarını ödüllendirin. Sorunun mühim olup olmadığını, kalıcı olup olmadığını tespit edin. Çok konuşarak talimatlar yağdırmayın. Zaman zaman bir bakış, kaşını kaldırıp sert bir şekilde yaptığından hoşlanmıyorum demek sorunu halledebilir. Bırakın çocuklarınız hataların neticeleri ile yüz yüze kalsınlar. Yaptıkları ya da yapmadıklarının (ödev yapmama, okula kitap getirmeme vb.) neticelerine katlansınlar. Çocuklarınızın yanlış davranışları yüzünden bazı tatsız durumlar yaşamasını sağlayın. Cezaları gerektiği durumlarda vermeye dikkat etmelisiniz. Ceza suçun büyüklüğüne göre belirlenmelidir.

Disiplin; üç temel hedef için uygulanmalı:
1. Sevgi ve güveni geliştirmek.
2. Özgüven hissini oluşturmak.
3. Başkalarını anlamak ve kişilere saygı duymak.
Disiplin bir cezalandırma değildir Denge ve düzenin oluşmasında aile içindeki disiplin çok önemlidir. Disiplinin “cezalandırma” ile karıştırıldığı durumlar çok fazladır. Disiplinde hedeflenen, çocuğa istenen davranışları kazandırmak ve iç kontrolünü sağlamaktır. Bu zorlamayla yapılmaz. Çocuk iç disipline hazırlanırken onun gelişimi göz ardı edilmemelidir. Özellikle çocukluğun ilk yıllarında, çocuğun ihtiyaçlarını tespit etmek ve davranışlarının sebeplerini araştırmak çocuktan çok ebeveyni ilgilendirir. Kendini kontrol edebilme ve ebeveynin isteklerini yerine getirebilme zamanla gelişir. Anne-babalar davranışları ile çocuklarına model olmalı ve açıklama yapıp yardımcı olmalıdırlar. İstenmeyen davranışlarda çok zor durumda kalmadan cezalandırılmaya gidilmemelidir. İstenen davranışlar yapıldığında da olumlu tavır sergilenmelidir. Çocuğa disiplin öğretilirken, istenmeyen davranış olduğunda çocuğa ceza vermek yerine başka alternatifler sunulmalıdır. Kurallar anlaşılır, basit ve güvenilir olmalıdır. Çocuğa yönlendirme yapılırken tutarlı olunmalı ve olumlu davranışlar övülmelidir. Çocuk sürekli yanlış davranışlar sergiliyorsa bir problem var demektir. Çocukla anormal davranışlarının sebepleri konusunda konuşulmalı, gerekiyorsa uzman bir davranış bilimciyle işbirliği yapılmalıdır.Yaramazlık yapan bir çocuk, ihtiyacını belli etmek ya da anne-babasının dikkatini çekmek istiyor olabilir. Eğer çocuk olumsuz davranışı yapmakta ısrar ediyorsa ebeveynine bir şey anlatmak istiyor demektir. Çocuk, istenmeyen davranışı tekrarlayarak anne-babasını cezalandırmaktadır. Eğer bir çocuk cam bardakla oynuyorsa kızmak ya da bardağı ortadan kaldırmak yerine plastik bir bardak verilebilir. Çocuğa uygulanan disiplinlerin hepsi sevgi üzerine kurulmalıdır. Sevgi ve saygı gören bir çocuk başkalarına da sevgi gösterir. Anne-babaların yaptığı çok yaygın bir hata her yanlış davranışa aynı şiddette tepki vermektir. Anne-babalar etkili olabilmek için tepkilerini davranışın ciddiyetine göre ayarlamalıdır. Zor ve şiddet kullanılarak davranışı yönlendirmeye çalışan anne-babalar; Çocuğun kendilerine karşı korku içinde olmasına, çocuğun asabi ve saldırgan olmasına, kendi problemlerini şiddet yoluyla çözümlemeye çalışmasın sebep olur.

OLUMLU DAVRANIŞLAR KAZANDIRMAK İÇİNPozitif Ödüllendirme Yöntemi
Çocuğunuza doğru davranışlar öğretmek için en etkili yöntem pozitif ödüllendirmedir. Ama maalesef en az kullananı da budur. Pozitif ödüllendirmeyi kısaca özetlersek “kazanılması istenen davranışlar daima ödüllendirilmelidir ama istenmeyen davranışlarda ödül yoktur. Ödüllendirilen davranışlarsa ise genellikle tekrarlanır. Bir çocuk anne babasının istediği gibi davrandığında ödüllendirilir mi?, Kucaklayıp aferin denir mi?, Hayır zaten çocuğun öyle davranması gerekiyordu diye düşünülür. Burada gözden kaçan iyi davrandığında ödüllendirilmeyen çocuğun “nasıl olsa kimse aldırmıyor” diyerek kötü davranışa farkında olmadan yönlendirildiğidir. Bir de bunun tersini düşünelim çocuk iyi davranmak yerine arkadaşlarına vurur, yemeklerini yere döker, annesinin çantasından para çalar, hiçbir şekilde itaat etmez yani özetle yapmaması gerek her türlü davranışı sergilerse bunun sonucu ne olur? Olumlu davrandığında ona aldırmayan çocuğunun en küçük başarısına, olumlu davranışına aldırmayan anne baba çocuk yapmamamsı gereken davranışlar sergilediğinde hemen bütün dikkatini çocuklarına verirler. Onu azarlar hatta döverler. İşte anne babanın bu tepkisi “Sevgiyle Disiplin” kitabının yazarı Fitzhugh Dodson “Erimiş çikolata kanununa karşı gelmek” diye adlandırır. Eğer çocuk erimiş çikolata ile erimemiş çikolata arasında tercih yapmak durumunda kalırsa tabi ki erimemiş çikolatayı tercih eder, ama erimemiş çikolata yoksa çocuk hiç yoktan erimiş çikolata iyidir der ve razı olur. Yani aynı şekilde olumlu davranışlarda anne babasından ilgi göremeyen çocuk hiç yoktan iyidir anlayışıyla azar işitmeye razı olacaktır. Bir çocuk için ne şekilde olursa olsun ilgi görmek en önemli şeydir. Sonuçta pek çok anne baba çocuklarına öğretmek istedikleri şeyin tam zıddını öğretir. Ödüllendirmeyerek çocuklarının iyi davranışlarını köstekler, cezalandırarak da kötü hareketlerini bilmeden destekler. Bu hatalara düşmemek için ne yapmalıyız? Emekleme döneminden başlayarak, ergenlik dönemine kadar uygulayacağımız bir ödüllendirme sistemi geliştirmeliyiz. Şimdi bazı anne ve babalar “benim çocuğum 8 yaşına geldi ve bu olumsuzlukların bir çoğunu yapıyor. Şimdi benim ne yapmama gerekir diyor olabilirler” Endişelenmeyin çocuğunuz hangi yaşta olursa olsun bu sistemi uygulayabilirsiniz.

8 yaşındaki çocuğunuza ödüllendirme sistemini ilk defa uygularken nereden başlamalısınız?
İlk olarak, çocuğunuzun davranışlarının ve duygularını ayrı ayrı değerlendirmeye çalışmalısınız. Duygular derken burada kastedilen sevgi, sevinç, öfke, heyecan, keder ve korkudan bahsediyoruz. Duyguları etkileyemez ve değiştiremezsiniz. Hiçbir çocuk duygularından sorumlu tutulamaz. Duygular davetsiz misafir gibidir. Ama davranışlar dışarıdan izlenebilir ve kontrol altına alınabilir. Örneğin öfkelenmek çocuğun elinde değildir ama öfkelendiğinde kardeşine veya arkadaşına vurmak bir oyuncağı fırlatmak, hırsızlık yapmak çocuğun elindedir. Anne ve babalar çocuğun duygularını yönlendiremezler, ama davranışlarını değiştirebilirler. İşte burada davranışı değiştirirken ödüllendirmeyi kullanıyoruz. İkinci olarak, ödüllendirmeyi gözle görülür şeyler için uygulayabildiğimizdir. Örneğin çocuğunuzun sorumluk sahibi olmadığından şikayetçi olmanız soyuttur. Ama elbisesini katlamaması, oyuncaklarını evin değişik yerlerine atması gözle görülür bir istenmeyen davranıştır. Şimdi 8 yaşındaki örneğimize devam edelim. Sistemimizi oluştururken 3 ayrı liste yapmamız gerekir.
1. Onayladığımız devam etmesini istediğimiz davranışlar.
2. Azaltmasını istediğimiz davranışlar.
3. Daha fazla yapmasını istediğimiz davranışlar.
İlk liste çocuğun zaten yaptığı şeylerdir. Size düşen bu davranışlar için ödül sağlamaktır. Unutmayın ödüllendirilen davranış mutlaka tekrarlanır. Önemli olan çocuğunuzun ödüllendirilecek davranışlarını düzenli olarak tekrarlaması değil her tekrarlandığında ödüllendirilmesidir. Örneğin çocuğunuz giysilerini her gün değil de haftada iki defa dolabına diziyor o zaman sadece bu iki seferde ödüllendirme yapmalısınız.
İki tür ödül vardır. Manevi ödül, maddi ödül. Manevi ödül takdir etme, öpmek, kucaklamak vb. Maddi ödüller ise oyuncak, kitap, dondurma almak vb. ödüllerdir. Sisteme erken yaşta başlarsanız manevi ödüllerin çoğu zaman yeterli olduğunu, maddi ödüllere ise bazen ihtiyaç duyulduğunu görürsünüz. Eğer çocuğunuz evde size yardımcı olduysa ona sarılıp öpebilir yada “bu günlerde bana çok yardımcı oldun, hadi dondurma yemeye gidelim” diyebilirsiniz. Çocuğunuzu her iyi davranışının arkasından ödüllendirirken bazı ödülleri ise aralıklarla vermelisiniz. İstediğiniz bir davranışı çocuğunuza öğretirken her zaman ödüllendirin, öğrendikten sonra ise aralıklarla ödüllendirin. En önemlisi ödülü hiçbir zaman çocuğunuz istediği için vermeyin. Eğer öyle yaparsanız çocuğunuzu arsızlığa alıştırırsınız. Ödülün zamanını ve şeklini siz kararlaştırın. Eğer ödül belirlemekte zorluk çekiyorsanız şöyle bir liste yapabilirsiniz.
1. En çok gitmek istediği yerler.
2. En fazla zaman geçirmek istediği şeyler
3. En çok zaman ayırdığı aktiviteler.
4. En çok zaman geçirmek istediği kişiler.

ÇOCUK ANNE BABA ARASI SÖZLEŞME
Bahsettiğimiz sözleşmede çocuk yapacağı iş için söz verir, anne baba sözünü tutan çocuğu birlikte kararlaştırdıkları şekilde ödüllendirir. Eğer çocuk sözleşmenin kurallarını yerine getirmezse ödülünden vazgeçilir. Bu yöntemi uygularken bazı kurallara dikkat etmek gerekir.
1. Kural: Sözleşme yapılırken her iki tarafında anlaşmaya varması şarttır.
2. Kural: Sözleşmeye göre herkes sözler vermelidir.
3. Kural: Sözleşmeyi kağıda dökmek en iyisidir. Özellikle 6-12 yaşları arasındaki çocuklar üzerinde yazılı belge etkili olur. Sözleşmeyle doğabilecek anlaşmazlıkları da engellemiş olursunuz.
4. Kural: Sözleşmeye yazılan maddeler anlaşılabilir ve somut olmalıdır. Örneğin ev işlerine yardımcı olması isteniyorsa bu işlerin hangisi olduğu açıkça belirtilmelidir.
5. Kural: Sözleşmenin olumlu özellikler taşımasıdır. Çocuk bir şeyi yapmamak için değil yapmak için söz vermelidir. Çocuklar olumlu işler sonucunda ödül kazanmak için daha gayretli olurlar. Örnek: Ödevini yapmazsan bu akşam televizyon seyredemezsin demek yerine. (çünkü bu çocukta cezalandırılacağı düşüncesini uyandırır ve çocuk buna olumsuz bakar) Ödevini bitirir bitirmez televizyon izleyebilirsin demek aynı şeyi olumlu ifade etmektir.
6. Kural: Sözleşmenin adil olmasıdır. Çocuk işin çok ödülün az olduğunu düşünürse yada veli bunun tersini düşünürse bunun acısını yapılacak işten yada birbirlerinden çıkarmaya çalışırlar. Buda sözleşmenin yürümemesine yol açar.
7. Kural: Sözleşmenin başarılabilir şekilde düzenlenmesi gerekir. Yani çocuktan beklenen başarabileceğinin üzerinde ise cesareti kırılan çocuk sürekli bir başarısızlığa mahkum edilmiş olur. Bu yüzden sözleşme bozulursa her iki tarafta kurallar tartışılırken bir psikolojik yanlışlık yapmışlar demektir.
8. Kural: Sözleşme için her iki tarafında tartışmayı bilmesi ve karşılıklı özveride bulunması gerekir. Ödüllendirme daha önceki bölümde verdiğimiz listeden yapabilirsiniz. 5 yaşından küçük çocuklarda çocukla beraber oynamak ve beraber komik şeyler yapmak çocuk için maddi ödüllerden daha önemlidir. Not: Ödülleri hemen verin. Çocuk ne için ödüllendirildiğini anlasın. İstenilen davranış tamamen pekiştirildiğinde artık ödül vermeyin.

ÇOCUĞUN İSTENMEYEN DAVRANIŞLARI İLE NASIL BAŞA ÇIKILIR

Şimdiye kadar pozitif ödüllendirme sistemi ile çocuklarımıza iyi davranış biçimlerini nasıl öğretebileceğimizden bahsettik. Şimdi ebeveynlerimizin aklına şöyle bir soru gelebilir. İyi davranışları ödüllendirip desteklemek güzelde, peki kötü davranışlarla nasıl başa çıkacağız? Genelde anne ve babalar kötü davranışları cezalandırma yoluna gider. Onun için cezalandırma yöntemin aslında ne kadar etkisiz ve zavallı bir yöntem olduğunu vurgulayalım. Öyle ki ceza çoğu zaman ters tepki yaratarak istenmeyen davranışı daha da kötüleştirir. Bunu ilk bölümde açıklamıştık. Cezalandırılan çocuk anne babasına aldırmamayı öğrenir. Cezanın hiçbir eğitici yanı yoktur çünkü ceza çocuğa ne yapacağını öğretmek yerine ne yapmaması gerektiğini dikte eder.Eğer cezanın eğitici yanı olsaydı hapiste yatan binlerce mahkum bir daha suç işlememeyi öğrenirdi. Ama araştırmalar göstermektedir ki bu kişilerin çoğu suç işlemeye devam etmektedirler. Cezalar özellikle 6 yaşından küçük çocuklarda geçici bir düzelme gösterir. Ama istenmeyen davranışı söndürmez. Uygun şartlar geri geldiğinde yada verilen cezanın etkisi geçtiğinde çocuk istenmeyen davranışı tekrar eder. Büyük yaşlardaki çocuklarda ise cezanın hemen hemen hiçbir etkisi olmadığı gibi ters tepki yaratır. Bu noktada çocuğunuzun yerine kendinizi koyun. Eşinizin sizi yaptığınız bir olumsuzluktan dolayı örneğin sofrayı kurarken düşürüp kırdığınız tabaktan dolayı azarladığını, nutuk çektiğini düşünün bu sizde olumlu bir etkimi yaratacaktır? Yoksa eşinize karşı bir kızgınlık mı hissedeceksiniz?
Ceza çocuklarda , gençlerde ve yetişkinlerde öfke, utanç ve intikam duygularını körükler. Öyleyse cezalandırma yerine ne kullanmalıyız? CEZANIN YERİNE KULLANILABİLECEK ÇÖZÜMLER Cezanın yerine kullanılabilecek yöntemlerden biri çocuğun ilgi çekmek için yaptığı olumsuz davranışı görmezden gelmektir. Böylece onu fark etmeyerek yaptığımız ödüllendirmeyi bırakmış oluruz. Örneğin; Çocuğunuz yemek yerken bezelyeleri yiyor ve etleri bir köşeye biriktiriyor ve siz her defasında buna çok kızıyorsunuz işte bu durumda çocuğu görmezden gelmek ona farkında olmadan yerdiğiniz ödülü ortadan kaldırır. Ama çocuğunuzun yaptığı olumsuz davranış bir başkasına, evdeki eşyalara yada, oyuncaklarına zarar verme yönünde ise bu durumda görmezden gelmek etkili olmaz. Bu durumda uygulayacağınız yöntem 5 dakika ara yöntemidir. Örneğin; Çocuğunuz oyun oynarken ablasına sert bir şekilde vurdu. Bu durumda çocuğunuza kızmadan, soğukkanlılıkla “senin 5 dakika araya ihtiyacın var. Şimdi falanca odaya git ve orada beş dakika bekle zamanın dolduğunda ben seni çağırırım” demelisiniz. Çocuk için bu 5 dakika sıkıcı ve bitmek bilmeyen bir zamandır ve bu yöntemi çocuğun somut olumsuz davranışlarında (birine vurmak, yada bilerek bir şeyi kırmak gibi) sık sık tekrarlarsanız bu durum ortadan kalkar. Bu yöntemi birbiriyle anlaşamayan kardeşlerde özellikle kullanılabilirsiniz. 3 yaşından 12 yaşına kadar etkili olur. Bunun dışında şunu unutmamalıdır ki istenmeyen davranışların oluşmasında en önemli etmenlerden biri çocuğun yaşadığı evin çocuğa göre düzenlenmemiş olmasıdır. Etrafta kırılacak eşyaların çeşitli elektronik aletlerin bulunduğu bir ortamda disiplin sorunu yaşanması mutlaktır. Bu yüzden evin tamamını çocuğa göre değiştiremeyeceğimize göre mümkün olduğu ölçüde çocuğun rahatça kullanabileceği kendine ait bir odasının bulunması bu tür sorunlarla karşılaşmamada etkili olacaktır.

Paslaşma Tekniği
Çocuğumuza uygulayabileceğimiz disiplin tekniklerinden biride budur. Bu tekniğe göre çocuğumuza olumlu yada olumsuz tüm duygularını ifade etme imkanı verilmelidir. Çok az sayıda anne baba çocuklarına rahatça konuşma izni vermektedirler. Bunun temelinde de çocukken kendilerine izin verilmemiş olması yatmaktadır.
Çocuğun duygularını rahatça ifade etmesinin olumlu yanları şunlardır;
1-Olumsuz duyguları ifade edebilmek insanlarda emniyet supabı gibidir. Yani çocuğun bu duyguları ifade edebilmesi onun ruhsal gelişiminin emniyetini sağlar.
2-Olumsuz duygularının içine atan ve dışarı atamayan çocukta olumlu duygular için yer kalmaz.
3-Özellikle küçük çocuklar duygularının içinden sadece olumsuzları seçemedikleri için olumlu duyguları da bastırırlar.
4-Eğer çocuk olumsuz duygularını sözlerle ifade edemezse olumsuzluk başka bir antisosyal davranış olarak ortaya çıkar.
Bu tekniği uygularken şu sırayı takip etmek gerekir :
1. Çocuğun anlattıklarını dikkatle dinleyin.
2. Anlattıklarını kafanızın içinde yeniden şekillendirin.
3. Çocuğunuzun size anlattıklarını kendi sözlerinizle ona yeniden aktarın. Yani burada kastedilen çocuğun size açtığı problemlerine öğütler vermek yerine onun söylediklerini tekrar yansıtarak onu anladığınızı hissettirmektir.
Paslaşma tekniği çocuğun dinlendiğini duygularına düşüncelerine önem verildiğini hissetmesini sağlar. Ebeveynler bu yöntemde “demek öyle hissediyorsun, demek ondan korkuyorsun, benim anladığım kadarıyla, kendini üzgün hissediyorsun” gibi cümlelerle söze başlar ve çocuğun duygusunu ona yansıtır.

Sorunları Karşılıklı Çözme Yöntemi:
Özellikle 5 yaşından sonra uygulanabilecek bir yöntemdir. Aile bireyleri karşılıklı olarak oturup çocuğun olumsuz davranışlarını düzeltmesi için bir anlaşmaya varırlar. Anlaşmada her iki tarafında kuralları kabul etmesi ve uygulaması gerekir. Bu konuşmalar yapılırken bir kişide not tutar.

Negatif Düşünme Sanatı
Bu yöntem aslında çocuğunuz yaşına uygun yaramazlıklar yaptığında fakat sizin yinede buna sinir olduğunuz, kendinizi kötü hissettiğiniz durumlarda kullanılabilir bir yöntemdir. Yani kısacası sorunun sizden kaynaklandığı çok gergin sinirli halinizi çocuğunuza yansıttığınız durumlarda uygulanabilir. Bu yöntemde çocuğunuzun yaptığı ve sizi sinirlendiren hareketlerini boş bir odada günde bir yada birkaç kere abartarak ve hatta komik öğeler ekleyerek ifade etmeniz gerekir. Bu durumda yalnız kalarak onun yaşından büyük hareket etmesini istediğinizi bilerek; Oğlumun yaşına uygun davranamaya hakkı yok, 8 yaşındaki bir çocuk kılığına girmiş bir yetişkin gibi davranmalı,bisikletine ihtiyar bir adam edasıyla binmeli, daime alçak sesle fısıldayarak konuşmalı gibi abartılı şeyleri yüksek sesle söyleyin. Bir süre sonra rahatsız olduğunuz bu olayların hiç de önemli olmadığını görürsünüz

Mola Yöntemi
Mola öfke nöbeti gibi dürtüsel ve başa çıkması zor davranışın düzeltilmesinde etkili bir disiplin yöntemi olarak da çocuk bakımından her türlü etkinliğin kısa bir süre durdurulmasıdır.mola pekiştirmeye ,ödüllendirmeye ,ilgi göstermeye ara verilmesi demektir.bu yöntemi uygulayarak çocuğunuzu kötü davranışı sırasında içinde bulunduğu pekiştirici ya da haz verici durumdan hemen uzaklaştırıp onun bakımından hiç de pekiştirici olmayan hoşlanacak bir yanı da bulunmayan sakin sıkıcı bir yere koyarsınız.böylece onun mola sırasında ilgi biçiminde ya da başka biçimde ödül elde etmesini önlersiniz.
mola yönteminin biri yakın diğeri uzak olmak üzere iki amacı vardır.yakın amaç sorunlu davranışı anında durdurmaktır,uzak amaç ise çocuğunuzun kendini denetleyebilmeyi öğrenmesine yardım etmektir. Molaya Uygun Kötü Davranışlar Vurmak,Öfke nöbetleri Alay ederek öteki çocukları kışkırtıp kızdırmak,Anaya babaya yetişkinlere saygısızca konuşmak,Öfke çığlıkları atmak,ciyak ciyak bağırmak,Oyuncakları kırıp bozmak,Başkalarına tekme atmak,Isırmak ya da ısırmakla tehtid etmek,Saç çekmek başkalarının boğazını sıkmak ,Taş ,sopa,çamur atmak,Evde beslenen hayvanlara eziyet etmek.
Mola yönteminin kullanılmamasını gerektiren davranışlar
Dudağını sarkıtmak,somurtmakSinirlilik aksilik keyifsizlikKendisine verilen işi yapmamak, unutmakGiysilerini oyuncaklarını toplamamak korkaklıkÇekingenlik

Ana babaya bağımlılık veya pasiflik
İçe kapanıklık yalnız kalmayı istemekAna veya baba tarafından doğrudan gözlenmiş olmayan davranışlar
Bu davranışlar için başka çocuk yetiştirme yöntemlerini kullanın Ana babalar molayı ne zaman kullanmalılar:
-Ana baba mola uygulayacakları bir veya iki kötü davran ışı belirlemeliler.BunaHedef davranış denir.Çünkü amacınız bunları değiştirmektir.Bu hedef davranışları mola yöntemini tekrar tekrar uygulayın.-Bu hedef davranışın belli bir süre içinde kaç kez yapıldığını sayın.-Mola için sıkıcı bir yer belirleyin.(Kendi odası olmasın)-Çocuğunuza mola yönteminin ne olduğunu açıklayın
-Hedef davranışın ortaya çıkmasını bekleyin Hedef davranış ortaya çıkınca-Çocuğunuzu mola yerine siz götürün.Bunu yaparken en çok on saniye geçmeli ve en çok on sözcük kullanmalısınız.- Mutfak saatini alıp ….. dakika sonra çalmak üzere ayarlayın ve çocuğun işitebileceği yere koyun.(mola süresi çocuğun yaşının her yılı için bir dakikadır.)
-Saatin çalmasını bekleyin.Çocuğunuz saatin çalmasını beklediği süre boyunca onunla her türlü ilgiyi kesin.(Portatif mutfak saati kullanın.)
-Saat çaldıktan sonra moladan çıkan çocuğa molaya neden gönderildiğini sorun.

ANNE VE BABALARA ÖNERİLER

1. Çocuğunuzla ilgili kuralları onunla birlikte koyun. Onu işin içine kattığınızda konuların sorun olmadan çözüldüğünü göreceksiniz.
2. Kural koyarken klişelerden kaçının her çocuğun yapısı ve ihtiyaçları farklıdır. Kural koyduğunuz konularda çocuğunuzun ihtiyaçlarını da hesaba katın.
3. Çocuğunuza çok kızdığınız zaman, tepki vermeden önce yavaş yavaş iki derin nefes alın.
4. Çocuğunuza hesap sormak veya olumsuz bir eleştiri yöneltmek için asla yemek saatini ve yemek masasını seçmeyin. Yemek masası her zaman eğlenceli bir ortam olmalıdır.
5. Ceza neyin yapılmayacağını söyler, ödül ne olursa daha iyi olacağını gösterir. Mümkün olan her durumda ödülü tercih edin.
6. Kuralların çok fazla veya belirsiz olmamasına dikkat edin aksi takdirde çatışmalar artar. Çocuğunuza ne kadar çok kural koyarsanız o kadar çok çatışır, kızar, disiplin sorunu yaşarsınız.
7. Düşüncelerini ve değerlerinizi çocuğunuza zorla benimsetmeye çalışmayın, çocuğunuzu bu konuda zorladıkça sizden uzaklaşır.
8. Problemleri çözmek için güç kullanırsanız çocuğunuz büyüdükçe dozunu arttırmak zorunda kalacağınızı unutmayın. Dövülen çocuk kavga geçimsizlik ve düşmanlığı öğrenir.
9. Çocuğunuza verdiğiniz eğitim güce ve zorlanmaya dayanıyorsa bağımlılık gelişir ve olgunlaşmamış bir çocuk yetiştirmiş olursunuz.
10. “Bir tek doğru var oda benim söylediğimdir.” Tavrında olmak, çocuklarınızı sizin doğrularınızdan uzaklaştırır.
11. Ceza gelişmeyi engeller ödül gelişmeye katkı sağlar.
12. Emir vermek yerine seçenekler sunun. Karar vermek çocuğun kişiliğini güçlendirir. Emirler ise huzursuzluk ve kargaşa yaratır. Örneğin “dişlerini pijamalarını giydikten sonramı yoksa öncemi fırçalayacaksın” diye sormak , git dişlerini fırçala demekten çok daha etkilidir.
13. Eğlenceli olun durumları oyuna çevirin. Birlikte temizlik yapıp ortalığı toplarken onu süpermen yapabilirsiniz.
14. Fazla müdahaleci yada kurtarıcı olmayın. Bütün uyarılarınıza rağmen bornozunu yada havlusunu asmayan çocuğunuz ertesi gün onu hala ıslak olarak bulsun.
15. Görmek istediğiniz davranışları sergileyin. Öğüt yerine ona davranışlarınızla örnek olun. Çocuklar için eylem sözden Daha etkilidir. Çocuk duyduğunu değil gördüğünü öğrenir ve uygular.

KAYNAKÇA:
Dodson Fitzhugh, Sevgiyle Disiplin, Kaya Matbaacılık, İstanbul 1998 Humphreys Tony, Disiplin Nedir? Ne Değildir?, Epsilon Yayıncılık, İstanbul 1999 Doç.Dr. Güler Okman Fişek – Zafer Sükan , Çocuğunuz ve Siz ,Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1983 Lynn Clark,Ph.D. SOS! Ana Babalara Yardım , evrim yayınları İstanbul 1996 Baltaş Dr. Acar, Ana-Baba El Kitabı, Remzi Kitapevi, İstanbul, Şubat- 1998 Yavuzer Prof. Dr. Haluk , Çocuk Eğitimi El Kitabı, Remzi Kitapevi, İstanbul Robert J. Mackenzie, Çocuğunuza Sınır Koyma, HYB Yayıncılık, Ankara 2004

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir